benduruyorumsebagitti

ryan’ı kurtarmaya giden askerlerden ikisi arasında geçen;
-neden er ryan bu kadar önemli?
+çünkü annesi var.
-e hepimizin annesi var. diyalogu unutulmaz.

ve takımın biraz korkak olan elemanının, arkadaşının yardımına gitmeyip merdivende oturmuş ağlarken; arkadaşının, alman askerin: "direnme, böylesi ikimiz için de en iyi olacak" sözleriyle kalbine saplanan süngüyle ölmesi.

kötü bir film. insanı canından bezdiren bir, kör gözüm parmağına mantığıyla... hollywood’dan öğrenecek çok şeyi var sinemacılarımızın. ideolojik film çekenlerin de tabii ki.
er ryan ı kurtarmak filminin son sahnesinde, azametiyle dalgalanan amerikan bayrağına kahramanımız selam durduğunda seyirciler ne hissediyordu acaba?

düştüğü yer, başkalarının çıkmayı hayal bile et(e)mediği yerse, çok da önemli olmayan olaydır.

bir travestiye söylenirse, alınacak cevaba hazır olunmalıdır.

eski güzel şarkılardan. tekrar tekrar dinlenebilen nadir şarkılardandır. "oh, the night is my world" derken anlatılması zor hisler yaşatır. ölmeden önce yapılması gerekenlerden biri, bu şarkıyı dinlemek olabilir mesela.

eğer dua için temiz bir nefesin yoksa, temiz gönüllü dostlarından dualarını dile.

büyüyünce, en önemli ders olduğunu anlıyor insan. ders saatleri mi arttırılmalı, uzman kişiler mi derse girmeli... kim hayat dersi verebilir ki?

yaşayacaksın. yaşayarak öğreneceksin. düşecek, kalkacaksın. düşmemeyi, düştüğünde kalkmayı öğreneceksin.
düşmemeyi bildiğin halde yine düşeceksin. tekrar kalkacaksın. artık neden kalktığını bile sorgulayacak, kendine isyan edeceksin. bir round daha seni benzetmek istemeyen rakip gibi, "yerde kal" diyecek içinden bir ses. yine mücadele azmin galip gelecek; bir daha yere yığılana, yüzün gözün dağılana kadar dayanmak üzere, yorgun kaslarını zorlayarak kalkacaksın ayağa. her seferinde yerde kendinden birşeyler bırakarak, başka birçok şeyi üzerine yapışmış bularak. tekrar, tekrar, tekrar... kısır döngü devam edecek, son ana kadar.

o son ana geldiğinde anlarsın. hala, herşeye rağmen hayat güzeldir.
bir yargıdan daha çok temenni cümlesidir aslında. keşke herkes hayattan zevk alabilse; rahat, mutlu, özgür, güven içinde yaşasa... keşke herkes yüzünde tatlı bir tebessümle kolayca, inanarak kurabilse bu cümleyi. keşke hayat herkes için güzel olsa.

aynaya bakıp gözlerin dolduğu anlar vardır. oturduğunuz bir berber koltuğu ama siz bir müşteri değilsinizdir. saç modeliniz bellidir... koyun gibi kırkılır, tüyler üzerinizde bırakılırsınız öylece. bir sıhhatler olsun bile denmez, hiçbir şey denmez zaten. denmemesi de daha iyidir.
pişmanlık, belki hissedilecek son duygudur. hiçbirşey de düşünül(e)mezki o an...

aldığı 2,5 yıl hapis cezasını, ceza yasasına göre bir yıl tekirdağ saray cezaevinde yatarak çekip, bugün tahliye olan deniz kuvvetleri eski komutanı. rütbesi er’dir şu anda.

kötü yaratılışlı kişiye ilim ve fen öğretmek, yol kesen eşkıyanın eline kılıç vermeye benzer.
mevlana

bundan önceki entrye (#803272)tuhaf tepkiler oldu. altındaki mantığı düşününce, "şöyle bir şey mi acaba?" diyorum. bu kişiler: "ne provokasyonu kardeşim, zaten sünniler alevi kanı içse doymaz. bir gün hepsini kesecekler" gibi birşeyler mi düşünüyorlar kafalarının bir tarafında?

türk-kürt-alevi-sünni-kadın-erkek-köylü... herkes birbirinin ebesini bellemek için fırsat mı kolluyor yani?
hiç analitik yönde gelişiyor mu bazı kafalar?
5n1k, bir program ismi mi sadece onlar için? topluluk psikolojisinden hiç anlamazlar mı?
hiç okumazlar mı?
herhangi bir konu üzerinde, hiz düşünmezler mi?
hiç empati yapmazlar mı?
sıcak gelişmelerden geçtik... 12 eylülle ilgili, yahu tamam kendi meşreplerinden, hiç birilerinin anılarını, röportajlarını okumadılar mı? sabah sağcıda, öğlen solcuda olan silahları, sıkıyönetim’de durmayan olayların bir günde bitmesi üzerine hiç düşünmediler mi? sıkıyönetimin anlamını, nasıl uygulandığını hiç bilmiyorlar mı?
provokasyon’un anlamını bilmiyorlar mı?
önüm, arkam, sağım, solum düşman psikolojisiyle kimlere para, menfaat, iktidar, güç kazandırdıklarını görmüyorlar mı?
"yahu bir dakika" deyip hiç düşünmüyorlar mı?
provokasyon demenin "oh olsun" demek olduğunu mu zannediyor bu kafalar?

an itibariyle alakalı-alakasız entrylerimi hedef almış ibnedir kendileri.

#803272sivas katliamı "provakasyonlar bitsin" demişiz kabaca. bitmesin mi?

#803267güneri cıvaoğlu "rüştü erdelhun hatırlatması yapmış yine" demişiz. yapmamış mı?

#803257kahramanmaraş "gündüz sıcak, gece serin" demişiz, iklimi mi değişti görmeyeli?

#803248cumhuriyet gazetesi "balbay gözaltına alınınca tirajında kıpırdanma olur" demişiz. olmadı mı? vah vah...

#803201ergenekon operasyonu türkçe yazmışız bir de... varsa sıkıntı, houston orda.

#803202sosyalist enternasyonal buna da mı lololo yuh artık...

#802875cumhuriyet halk partisi "ticaretle uğraşan tek parti" demişiz yalan mı? bırak türkiye’yi dünyada örneği var mı? pardon çin komünist partisi olabilir bak, onu bilmiyorum.

#803495nazlı ılıcak işte bu yüzden birileri gazeteci, bilim adamı... oluyor birileri de... neyse...

lütfen kimse bu entrylere muhteşem vermesin.

milliyetçiyim diyemeyenler için uydurulmuş, "al kardeş sen de bunu de" yaklaşımıdır. 10 yıl önce ulusalcıyım diyen var mıydı? ulusalcılık var mıydı?

"manavcı" gibi tuhaf bir tabir zaten. sözde, abd’ye emperyalizme karşı olanların türkçe katliamı, buram buram amerikan özentisi kokan uyduruk ve içi boş kelime.

bizde milli eğitim, milli güvenlik, milliyetçilik vardı(r). evvel yok idi bu ulusalcılar... kimisi solcu(?), kimisi faşistti. bir baktık hepsi birden bugün ulusalcı.

yine bakmaya devam ediyoruz. bir kısmı yasadışı oluşumlar peşinde olmaktan gözaltında; bir kısmı yolsuzluk, usulsüzlük... bir de saf insanları kandırıp milyon dolarcıklar kazananlar var. saf ve cahil tabirleri; hep köylü, okumamış, anadolu insanı için kullanıldı. helal olsun, mastır bile yapanı var bu aldananların içinde...

hrant dink’in başına gelenler, sizce gizli bir tertibin işareti değil miydi? devlet içinden birileri, katillerle işbirliği yapmadılar mı? amaç hrant dink’i mi öldürmekti, yoksa onun şahsında ermenilere gözdağı mı vermekti? hatta batı ile aramızın açılması mı isteniyordu? yoksa hrant dink, atatürk’ün manevi kızı sabiha gökçen’in yetimhaneden alınan bir ermeni olduğunu yayınladığı için mi cezalandırıldı?

bu iddia, 6 şubat 2004’te agos gazetesinde çıktı. her nedense aradan iki hafta geçtikten sonra, 21 şubat’ta, hürriyet gazetesi, söz konusu habere sütunlarında yer verdi.

22 şubat’ta genelkurmay başkanlığı ve ayrıca ege ordu komutanı hurşit tolon (ergenekon operasyonunda gözaltına alındı) dink’i ağır bir dille suçladı.

dink, 23 şubat’ta istanbul’da vilâyete çağrılarak uyarıldı. 24 şubat’ta birkaç gazete ve malum köşe yazarı, hrant dink’in 13 şubat’ta kaleme aldığı eski bir yazısının içinden cımbızla bir cümlesini çektiler: "türk’ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, ermenilerin, ermenistan’la kuracağı asil damarında mevcuttur." bu cümle, dink’in kastını aşan bir şekilde sunuldu. 35 gün sonra da, bazı sivil toplum örgütlerinin müracaatı üzerine, hrant dink aleyhine, "türklüğe hakaretten" dava açıldı.

dink, iyi seçilmiş bir kurbandı. bir yandan ermenilere gözdağı, bir yandan batı ile ülkemizin arasını açacak bir dava! oh ne alâ, ne alâ!!!
olaylara bütünlüğü içinde baktığımızda, çarpık bir zihniyetin, sözde kemalizm’i koruma adına, sözde milliyetçilik adına, nelere tevessül edebileceğini daha iyi görüyoruz. işte ergenekon, önü kesilmezse, bu çarpık zihniyeti tasfiye edecek önemli bir operasyondur.

nazlı ılıcak’ın bugünkü yazısından...

youtube yerine google kapatılsaydı nasıl hazırlayacaktı iddianameyi, merak etmekteyim.

genel başkan yardımcısı aracılığıyla, ergenekon operasyonuyla ilgili: "gelişmeleri esefle izliyoruz" açıklaması yapmış partidir.

bırakın esefi, gidip baykal’la izleyin dev ekranda, hatta esef’i de götürün lan. valla samimi bir ortam olur tanışırsınız falan.

iyice şaşırdı herkes.

(bkz: çok güzel hareketler bunlar)

malum, cop "kullanma" diyelim olayları bir yetkiliye (anladınız siz onu) sorulduğunda."yok öyle birşey. hem yapacak olsak niye cop kullanalım,aslan gibi delikanlılarımız var" demiştir, diyebilmiştir... bu ifadeler birilerine komik gelebilmiş, gülünebilmiştir. yazıktır...