bir gün kilisede... kadın günah çıkarmak için kabine girer.
k-kadın
p-peder
k- bağışlayın peder. ben bir günah işledim. bir adama orospu çocuğu dedim.
p- bunu yapmamalıydın yavrum.
k- ama peder o benim göğüslerim okşadı.
peder elini uzatıp kadının göğüslerini okşayarak...
p- böyle mi?
k- evet peder.
p- bunda bişey yokki.
k- ama peder o beni soydu ve bütün vücudumu da okşadı.
peder aynı işlemi tekrarlayarak...
p- böyle mi?
k- evet peder.
p- bunda bişey yokki.
k-ama peder benimle ilişkiye de girdi.
peder dalar...
p- böyle mi?
k- evet peder.
p- ama bunda da bişey yokki.
k- ama peder, adam aids’liymiş.
p- vay orospu çocuğu!
hitler üç esir yakalamış.ingiliz, fransız ve bir yahudi.
- "size soru soracağım, bilirseniz sizi bırakacağım" demiş.
ingiliz’e sormuş:
- "titanik kaç yılında battı?"
ingiliz hemen cevap vermiş:
- "1912" diye.
hitler göndermiş ingilizi. fransız’a sormuş bu kez:
- "titanikte kaç kişi öldü?"
fransız cevap vermiş
- "1050".
- "tamam, sen de gidebilirsin" diye özgür bırakmış.
ve yahudiye dönmüş;
- "say lan isimlerini...
- "size soru soracağım, bilirseniz sizi bırakacağım" demiş.
ingiliz’e sormuş:
- "titanik kaç yılında battı?"
ingiliz hemen cevap vermiş:
- "1912" diye.
hitler göndermiş ingilizi. fransız’a sormuş bu kez:
- "titanikte kaç kişi öldü?"
fransız cevap vermiş
- "1050".
- "tamam, sen de gidebilirsin" diye özgür bırakmış.
ve yahudiye dönmüş;
- "say lan isimlerini...
adamın biri ölmüş.
melekler günah-sevap hesabını çıkarıyorlar. bir bakıyorlar ki adamın bir tek sevabı bile yok.
adam:
-ya iyi bakın. ben şu tarihte bir fakire bir lira vermiştim, diyor.
melekler tekrar bakıyorlar. gerçekten de, dediği tarihte bir fakire bir lira vermiş. eee ne yapacağız diye düşünmeye başlıyorlar. bir tarafta bir sürü günah, diğer tarafta sadece bir sevap.
işin içinden çıkamayınca baş meleğe gidip, böyle böyle diyorlar.
-hımmm
diyor baş melek. biraz düşündükten sonra:
-verin bir lirasını atın cehenneme!
melekler günah-sevap hesabını çıkarıyorlar. bir bakıyorlar ki adamın bir tek sevabı bile yok.
adam:
-ya iyi bakın. ben şu tarihte bir fakire bir lira vermiştim, diyor.
melekler tekrar bakıyorlar. gerçekten de, dediği tarihte bir fakire bir lira vermiş. eee ne yapacağız diye düşünmeye başlıyorlar. bir tarafta bir sürü günah, diğer tarafta sadece bir sevap.
işin içinden çıkamayınca baş meleğe gidip, böyle böyle diyorlar.
-hımmm
diyor baş melek. biraz düşündükten sonra:
-verin bir lirasını atın cehenneme!
hoca:(fotokopi destesini önden bir öğrenciye vererek)herkes yanındakine versin.
sınıf: ooooooo
hoca:!
hoca: herkes yanındakinin eline versin.
sınıf: oooooooooooooooo
hoca:!
hoca: ya anladınız işte...
sınıf: ooooooo
hoca:!
hoca: herkes yanındakinin eline versin.
sınıf: oooooooooooooooo
hoca:!
hoca: ya anladınız işte...
yaz kampının veda gecesinde avustralyalı delikanlı haftalardır göz koyduğu sarışın mavi gözlü minicik burunlu isveçli fıstığı dansa kaldırmış, dansta bir ara onu iyice sarmalayarak "biz buna avustralya’da ’sarılmak’ deriz..!" demiş..
"evet.." diye gülümseyerek cevap vermiş kız "isveç’te de öyle denir..!"
delikanlı romantik müzikten, loş ışıklardan etkilenerek kızın pembe dudaklarına bir öpücük kondurmuş, "biz buna avustralya’da ’öpücük’ deriz.." demiş.
"evet, isveç’te de aynen bu şekilde tabir edilir.." demiş sevimli kız..
gecenin sonunda hayli içildikten sonra delikanlı kızı alıp uçsuz bucaksız loş bahçeye götürmüş, çimlerin üzerinde sevişmişler, sırtüstü uzanıp keyifle yıldızlara bakarken: "bizim orada üniversite kampusunda bunun adı ’çim sandviçidir" demiş delikanlı hafif gülümseyerek .
"bizde de öyle derler.." demiş kız biraz kırgın bir ses tonuyla: "ama genellikle içine daha fazla et koyarlar..!"
yine hıncal uluç’tan.
"evet.." diye gülümseyerek cevap vermiş kız "isveç’te de öyle denir..!"
delikanlı romantik müzikten, loş ışıklardan etkilenerek kızın pembe dudaklarına bir öpücük kondurmuş, "biz buna avustralya’da ’öpücük’ deriz.." demiş.
"evet, isveç’te de aynen bu şekilde tabir edilir.." demiş sevimli kız..
gecenin sonunda hayli içildikten sonra delikanlı kızı alıp uçsuz bucaksız loş bahçeye götürmüş, çimlerin üzerinde sevişmişler, sırtüstü uzanıp keyifle yıldızlara bakarken: "bizim orada üniversite kampusunda bunun adı ’çim sandviçidir" demiş delikanlı hafif gülümseyerek .
"bizde de öyle derler.." demiş kız biraz kırgın bir ses tonuyla: "ama genellikle içine daha fazla et koyarlar..!"
yine hıncal uluç’tan.
alanında uzman, mertliğini ve tabii ki duruşunu, hem de en zor zamanlarda, kanıtlamış hocaları bünyesinde barındıran türkiyenin en iyi üniversitelerinden biri.
- öğrencisinin kılık kıyafetiyle ilgilenip faşistlik yapmaz.
- öğrencisinin cinsel tercihiyle ve bu cinsel kimliğini medeni bir şekilde ifade etme arzusuna engel olmaz. bu yüzden bünyesinde gay-lezbiyen öğrenci kulübü olan tek üniversitedir.
- medeni bir ülkede; başbakanlık binasının bugünkü durumu da, inönü stadı gibi, süzer plaza gibi ucubelerde olmaz. yine medeni bir ülkede ticaret ve sanayi, nüfusun büyük çoğunluğu bir bölgeye toplanmaz. on yılların sorunlarını çözecek olan merkezi yönetim bunu yapmıyor diye, üniversite kendince çözmüler bulmuş. "biz kent üniversiteyiz" diye yola çıkmıştır, "kampus alanı bulduk da yapmadık mı?"... "bak bulduk ve yaptık: santralistanbul"
-bilgi üniversitesinin sahibi: bilgi vakfı ve başkanlığını oğuz özerdenin yaptığı mütevelli heyetidir.
kurucuları: oğuz özerden, latif mutlu, prof.dr. asaf savaş akat, bülent akarcalı, prof.dr. uğur alacakaptan, prof.dr. toktamış ateş, orhun çavdar, prof.dr. lale duruiz, yiğit ekmekçi, orhan gemicioğlu, halit kakınç, prof.dr. gülten kazgan, prof.dr. serdar mutlu, zafer mutlu.
*kimsenin kılık kıyafetine, yaşam tarzına, inancına, düşüncesine karışılmayan bir ortam, olsa olsa dış kaynaklıdır. bizim kültürümüzde böyle şeyler yoktur?
mu?
- öğrencisinin kılık kıyafetiyle ilgilenip faşistlik yapmaz.
- öğrencisinin cinsel tercihiyle ve bu cinsel kimliğini medeni bir şekilde ifade etme arzusuna engel olmaz. bu yüzden bünyesinde gay-lezbiyen öğrenci kulübü olan tek üniversitedir.
- medeni bir ülkede; başbakanlık binasının bugünkü durumu da, inönü stadı gibi, süzer plaza gibi ucubelerde olmaz. yine medeni bir ülkede ticaret ve sanayi, nüfusun büyük çoğunluğu bir bölgeye toplanmaz. on yılların sorunlarını çözecek olan merkezi yönetim bunu yapmıyor diye, üniversite kendince çözmüler bulmuş. "biz kent üniversiteyiz" diye yola çıkmıştır, "kampus alanı bulduk da yapmadık mı?"... "bak bulduk ve yaptık: santralistanbul"
-bilgi üniversitesinin sahibi: bilgi vakfı ve başkanlığını oğuz özerdenin yaptığı mütevelli heyetidir.
kurucuları: oğuz özerden, latif mutlu, prof.dr. asaf savaş akat, bülent akarcalı, prof.dr. uğur alacakaptan, prof.dr. toktamış ateş, orhun çavdar, prof.dr. lale duruiz, yiğit ekmekçi, orhan gemicioğlu, halit kakınç, prof.dr. gülten kazgan, prof.dr. serdar mutlu, zafer mutlu.
*kimsenin kılık kıyafetine, yaşam tarzına, inancına, düşüncesine karışılmayan bir ortam, olsa olsa dış kaynaklıdır. bizim kültürümüzde böyle şeyler yoktur?
mu?
intihar eden evli ve çocuklu ve fakat i$size değil,
gazetelerin üçüncü sayfalarını da a$an binbir melanetin artık (hamdolsun mu?) ya$andığı küçük amerikasının haline değil,
milyonlarca i$sizine değil, ondan daha fazla yoksuluna değil,
değil değil değil...
30 yıl önceki mektuplara ağlar ba$bakanımız. 12 eylülün zulmüne itirazı olan var mı? ama mesele o değil...
bazen ölürsün kıymetin olur bu ülkede, bazen ölürsün de kıymetin olmaz, bazen de böyle 30 yıl sonra birileri hüngür hüngür ağlar.
bu sıcakta da parmaklıkların hiç çekilmez. sabır, ya sabır...
gazetelerin üçüncü sayfalarını da a$an binbir melanetin artık (hamdolsun mu?) ya$andığı küçük amerikasının haline değil,
milyonlarca i$sizine değil, ondan daha fazla yoksuluna değil,
değil değil değil...
30 yıl önceki mektuplara ağlar ba$bakanımız. 12 eylülün zulmüne itirazı olan var mı? ama mesele o değil...
bazen ölürsün kıymetin olur bu ülkede, bazen ölürsün de kıymetin olmaz, bazen de böyle 30 yıl sonra birileri hüngür hüngür ağlar.
bu sıcakta da parmaklıkların hiç çekilmez. sabır, ya sabır...
aç kalmaktan fazlasıdır aslında, çok daha fazlası...
iş yerinde, hemen yanı başında su içen, birşeyler atıştıranlar için kötü düşünmemektir.
iftar çadırına gelip daha ezan okunmadan yemeğini yiyip gidene saygıda kusur etmemektir.
birlikte takıldığın arkadaşın yiyip içtikten sonra, birlikte iftar edebilmektir.
sadece mideni değil, öfkeni, kibrini, heveslerini de durdurabileceğini bilmektir.
aslında ne kadar çok şeye sahip olduğunu bilmektir. aslında ne kadar aciz olduğunu bilmektir.
iş yerinde, hemen yanı başında su içen, birşeyler atıştıranlar için kötü düşünmemektir.
iftar çadırına gelip daha ezan okunmadan yemeğini yiyip gidene saygıda kusur etmemektir.
birlikte takıldığın arkadaşın yiyip içtikten sonra, birlikte iftar edebilmektir.
sadece mideni değil, öfkeni, kibrini, heveslerini de durdurabileceğini bilmektir.
aslında ne kadar çok şeye sahip olduğunu bilmektir. aslında ne kadar aciz olduğunu bilmektir.
gün içinde gördüğü, dü$ündüğü, aklına gelen $eyleri not edip, yolu dü$tüğünde internet kafede entry girmeye çalı$an; bu sebeple, arasıra "napıyorum lan (lan mı?) ben" diye de düşünmeden edemeyen bilgiç.
arama yapıldığında çok daha mantıklı sonuçlar veren sözlük.
"akp nin" yazıyoruz, arıyoruz. sonuçlar:
- (bkz: akp nin alevi iftar yemegi vermesi)
- (bkz: akp nin alti oku)
- (bkz: akp nin sirri turk somurgeciler)
- (bkz: akp nin yarattigi rahatsizlik)
- (bkz: akp nin yuzde 48 oy almasi)
(bkz: ek$i sözlük)te aynı i$lemi yapıyoruz. sonuçlar:
-aninmak
-aninda
-adalani
-adaline
-adalita
ne alaka?
...
niye yaptık peki bu aramaları? aq için değil elbette. ek$i sözlükü madara etmek için de değil tabii ki.
bilgi sözlükte: akpden sonra ismi duyulan, daha çok zenginle$en gruplarla ilgili genel bir ba$lık var mı?
ek$i sözlükte: yine sözkonusu gruplarla ilgili, "genelle$mi$" ifadeler var mı? diye. akp medyası gibi... araklamak için değil yani!
"akp nin" yazıyoruz, arıyoruz. sonuçlar:
- (bkz: akp nin alevi iftar yemegi vermesi)
- (bkz: akp nin alti oku)
- (bkz: akp nin sirri turk somurgeciler)
- (bkz: akp nin yarattigi rahatsizlik)
- (bkz: akp nin yuzde 48 oy almasi)
(bkz: ek$i sözlük)te aynı i$lemi yapıyoruz. sonuçlar:
-aninmak
-aninda
-adalani
-adaline
-adalita
ne alaka?
...
niye yaptık peki bu aramaları? aq için değil elbette. ek$i sözlükü madara etmek için de değil tabii ki.
bilgi sözlükte: akpden sonra ismi duyulan, daha çok zenginle$en gruplarla ilgili genel bir ba$lık var mı?
ek$i sözlükte: yine sözkonusu gruplarla ilgili, "genelle$mi$" ifadeler var mı? diye. akp medyası gibi... araklamak için değil yani!
birkaç gün önce galatasaray meydanı’nda standlarını gördüm. tüm ezilenler gibi; tüm insanca, kendi istek ve tercihleri doğrultusunda ya$amak isteyenler gibi, e$cinsellerin de mutlu ya$ayacağı bir türkiye... diledim.
pek kıymetli ha$metmehapları, dünya lideri ba$bakan erdoğan’ın bir yıl kadar önce sarf ettiği ve orijinali: "her üniversite mezunu i$ bulacak diye bir kaide yok" olan lakin sözlüğün karakter sınırlamasına takılan yumurta!
bu aralar i$sizliğe sava$ açmı$ görünen ve emek sömürüsünü yeni fark etmi$ gibi duran zat-ı $ahanelerinin evlatlarının neden ya$amadığını bildiğimi sandığım i$sizlik üzerine söylenmiş tam bir marie antoinette kafasında bakı$!
"her il’e üniversite açılacak diye bir kaide neden var?" merak ettim mesela ben bu lafı duyduğumda.
"o her ile açılan üniversitelere neden açıktan atama yapılacak diye bir kaide var? diye merak ettim.
bay kaide’ye sormak isterdim... ba$ka ba$ka sorularımla birlikte.
*lafın edilmesinden neredeyse bir yıl geçtikten sonra neden bu ba$lığı açtığım meselesi: o dönem bilgi sözlük’te bulunmuyordum. facebook’ta bununla ilgili bir yorumumu payla$mıştım ve hatırladığım kadarıyla bimer’e de bir mesaj yazmı$tım.
bu aralar i$sizliğe sava$ açmı$ görünen ve emek sömürüsünü yeni fark etmi$ gibi duran zat-ı $ahanelerinin evlatlarının neden ya$amadığını bildiğimi sandığım i$sizlik üzerine söylenmiş tam bir marie antoinette kafasında bakı$!
"her il’e üniversite açılacak diye bir kaide neden var?" merak ettim mesela ben bu lafı duyduğumda.
"o her ile açılan üniversitelere neden açıktan atama yapılacak diye bir kaide var? diye merak ettim.
bay kaide’ye sormak isterdim... ba$ka ba$ka sorularımla birlikte.
*lafın edilmesinden neredeyse bir yıl geçtikten sonra neden bu ba$lığı açtığım meselesi: o dönem bilgi sözlük’te bulunmuyordum. facebook’ta bununla ilgili bir yorumumu payla$mıştım ve hatırladığım kadarıyla bimer’e de bir mesaj yazmı$tım.
her sabah güneşin doğma ihtimali kadar düşük bir ihtimaldir...
lan!
lan!
akıl hastanesini ziyaret eden hasta yakını başhekime: "hastalarınızın iyileştiğini nasıl anlıyorsunuz?.." diye sormuş..
"kolay.." diye cevap vermiş başhekim, "bir banyo küvetini dolduruyoruz, hastaya 1 çay kaşığı, 1 çay fincanı ve 1 plastik kova verip küveti boşaltmasını söylüyoruz.."
"tamam anladım.." demiş ziyaretçi, "normal bir insan çay kaşığı ve fincandan büyük diye plastik kovayı kullanmalıdır.."
"hayır..!" demiş başhekim, "normal bir insan tabii ki küvetin tıpasını çıkartır.. sizin yatağınızı pencere kenarına hazırlatmamı ister misiniz?.."
*hıncal uluç’un dünkü köşesinden
"kolay.." diye cevap vermiş başhekim, "bir banyo küvetini dolduruyoruz, hastaya 1 çay kaşığı, 1 çay fincanı ve 1 plastik kova verip küveti boşaltmasını söylüyoruz.."
"tamam anladım.." demiş ziyaretçi, "normal bir insan çay kaşığı ve fincandan büyük diye plastik kovayı kullanmalıdır.."
"hayır..!" demiş başhekim, "normal bir insan tabii ki küvetin tıpasını çıkartır.. sizin yatağınızı pencere kenarına hazırlatmamı ister misiniz?.."
*hıncal uluç’un dünkü köşesinden
aylardan ramazan, iftara dakikalar kalmış. her gelen çıkan ekmekleri mıncıklar, yok şu yok bu. o kızarmış, bunun susamı çok...
içeri biri girer: bayat ekmek var mı? diye sorar. sanki sadece sen ve fırıncı duymuşsunuzdur. yok der fırıncı. dönüp bir anda gözden kaybolur.
kalakalırsın öyle. sigarasızlığın ve açlığın etkisiyle dumanlı görüyorsun zaten herşeyi. ne kadar da huzurluydun oysa. bulutların üzerinden herkesi, herşeyi seyrediyor gibiydin. uçmuştun. acaba gel deyip alsamıydın kaç tane ekmek lazımsa... yanlış anlar mıydı? oradakiler ne düşünürdü? zaten kendini birşey zannediyorken o anda kendini daha bir ok zannetmez miydin? oruç tuttuk. allah kabul etsin. acaba ne yaptı diye içim içimi yedi. bayat ekmek buldu mu? bulamadıysa taze ekmek alacak parası var mıydı? evde kaç kişi ekmek bekliyordu?
bayat ekmek ya mahallenin sütçüsüne verilir ya da bir yemekte falan kullanılır.
bir de bayat ekmek fırınlarda daha ucuza satılır; susamlısını, kızarmışını aramayanlara...
içeri biri girer: bayat ekmek var mı? diye sorar. sanki sadece sen ve fırıncı duymuşsunuzdur. yok der fırıncı. dönüp bir anda gözden kaybolur.
kalakalırsın öyle. sigarasızlığın ve açlığın etkisiyle dumanlı görüyorsun zaten herşeyi. ne kadar da huzurluydun oysa. bulutların üzerinden herkesi, herşeyi seyrediyor gibiydin. uçmuştun. acaba gel deyip alsamıydın kaç tane ekmek lazımsa... yanlış anlar mıydı? oradakiler ne düşünürdü? zaten kendini birşey zannediyorken o anda kendini daha bir ok zannetmez miydin? oruç tuttuk. allah kabul etsin. acaba ne yaptı diye içim içimi yedi. bayat ekmek buldu mu? bulamadıysa taze ekmek alacak parası var mıydı? evde kaç kişi ekmek bekliyordu?
bayat ekmek ya mahallenin sütçüsüne verilir ya da bir yemekte falan kullanılır.
bir de bayat ekmek fırınlarda daha ucuza satılır; susamlısını, kızarmışını aramayanlara...
neredeyse allah bir dese inanılmayacakların bir haberi.
gerçek ortaya çıktı yine.
utanma, arlanma mı, ne gezer...
ülke karışsın, insanlar birbirine düşman olsun. bu arada gelsin yağlı ballı ihaleler, tahsisler, ötelemeler...
herşeye rağmen samimiyetle cumhuriyet, atatürk, laiklike bağlı olanlar da aman uyanık olsunlar. her dolmuşa binmesinler. direksiyondakine baksınlar. sigara içiyormuş, arabesk dinliyormuş hiç sorun değil. kör olmasın yeter ki, gözleri ve vicdanı...
gerçek ortaya çıktı yine.
utanma, arlanma mı, ne gezer...
ülke karışsın, insanlar birbirine düşman olsun. bu arada gelsin yağlı ballı ihaleler, tahsisler, ötelemeler...
herşeye rağmen samimiyetle cumhuriyet, atatürk, laiklike bağlı olanlar da aman uyanık olsunlar. her dolmuşa binmesinler. direksiyondakine baksınlar. sigara içiyormuş, arabesk dinliyormuş hiç sorun değil. kör olmasın yeter ki, gözleri ve vicdanı...
etmek değil de,
düşünmek:
hayata notunu vermektir.
o tutan şeyler olmasa...
inançlar,aile...ve umut..
deniz,kumsal,gülen çocuk,güneşli günler lay lay lom bir yere kadar.
hayat hiç öyle değil.hayat bunlar değil.sadece bunlar değil.
kötü bir şey.zor bir şey.herkesten uzak olsun.
düşünmek:
hayata notunu vermektir.
o tutan şeyler olmasa...
inançlar,aile...ve umut..
deniz,kumsal,gülen çocuk,güneşli günler lay lay lom bir yere kadar.
hayat hiç öyle değil.hayat bunlar değil.sadece bunlar değil.
kötü bir şey.zor bir şey.herkesten uzak olsun.
deveye sormuşlar:"yokuş çıkmayı mı seversin, bayırdan inmeyi mi?"
"düzyola kıran mı girdi" demiş.
"düzyola kıran mı girdi" demiş.
sözlükten çıkarken açılan kupe takan erkekler başlığına girilen entryleri görünce birkez daha içim cız etti.özgürlüğün bir yönünü kabul edip hatta yaşayıp, bir diğer yönüne karşı bu kadar öfke ve nefret beslemenin nedenini bulamadım.
genellikle hacı amcaların gittiği, 70-80 yaşlarında arkadaşlarım olan çayocağına, dudak altı sakalımla giderken ben de garipseyen bakışlarla karşılaştım.ama hiçbiri kalkıp da birşey demedi.sadece bana yakıştırmadıklarını anladım.
hacı cuma abim:"biz de çarşıya gidiyoruz, gel beraber gidelim" dedi.bir taziyeye gidiyorlarmış önce oraya gittik.ben içeri girmek istemedim."gel gel" dedi.girdik el fatiha dendi, dualarımızı okuduk, başsağlığı diledik merhumun yakınlarına, çaylarımızı içip çıktık.
nerede mahalle baskısı, malezya geyikleri, konjonktüre göre yayınlanan anketler...türkiyenin tarihinden gelen hoşgörü geleneği hala evet hala yaşıyor.kaşımayı bıraksalar tüm yaralarımız iyileşecek, birileri de tuz basmasa...
genellikle hacı amcaların gittiği, 70-80 yaşlarında arkadaşlarım olan çayocağına, dudak altı sakalımla giderken ben de garipseyen bakışlarla karşılaştım.ama hiçbiri kalkıp da birşey demedi.sadece bana yakıştırmadıklarını anladım.
hacı cuma abim:"biz de çarşıya gidiyoruz, gel beraber gidelim" dedi.bir taziyeye gidiyorlarmış önce oraya gittik.ben içeri girmek istemedim."gel gel" dedi.girdik el fatiha dendi, dualarımızı okuduk, başsağlığı diledik merhumun yakınlarına, çaylarımızı içip çıktık.
nerede mahalle baskısı, malezya geyikleri, konjonktüre göre yayınlanan anketler...türkiyenin tarihinden gelen hoşgörü geleneği hala evet hala yaşıyor.kaşımayı bıraksalar tüm yaralarımız iyileşecek, birileri de tuz basmasa...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?