-shogun, teybiko çalıştırdınko?
+evetko
-hani çalmıyorko?
...
+çalmazsako fakabasmaza
-fakabasmaza bokoto yemişişko
(bkz: yok daha neler)
ikiyüzlü toplum için turnusol kağıdı.
çok tecrübeli gördüm seni yav. diye karşılık verilmesi pek muhtemeldir.
bir cımbız alıp tüyleri tek tek yolmak daha fazla acı vermez herhalde.
putin’in rusya’yı 8 yılda nereden nereye getirdiğini görmek için boris yeltsin’in televizyon konuşmasıyla istifasını açıkladığı 31 aralık 1999 gecesine dönmek gerekiyor. dünyanın "milenyum"u, yeni bin yıla girişi coşkuyla kutladığı o gece, rus halkının yarıdan fazlası açtı.
çünkü ülkenin tüm kaynakları yağmalanmış, kapanın elinde kalmıştı. en az 150 milyar dolar yurt dışına kaçırılmıştı.
çünkü bu yağmanın ve boyutları tarif bile edilemeyecek yolsuzluğun tetiklediği 1998 ekonomik krizinde, rusya’nın gayrisafi milli hasılası yüzde 75 düşmüştü.
çünkü yüzde 90’larda dolaşan enflasyon (bir ara yüzde 2500’lere kadar çıktı!) halkın tüm birikimini sıfırlamıştı.
çünkü devlet çalışanlara da, emeklilere de maaş ödeyemiyordu. aç askerler tarlalardan patates çalıyorlardı. kızıl meydan ekmek parasına madalyasını, yani şeferini satan gaziler ve çocuğuna yiyecek alabilmek için bedenini yani onurunu satan kadınlarla doluydu.
çünkü çocukların yüzde 40’ı açlık sınırının altında yaşıyor, bir milyonu aşkın çocuk sokakta yatıp kalkıyordu.
ve o tarihten sadece 10 yıl önce dünyanın iki büyük super gücünden biri olan rusya’nın 179 milyar dolar borcuna karşılık kasasında sadece 8.5 milyar dolar vardı. ve alkolik başkan yeltsin gecegündüz körkütüktü. ve rusya "avrupa’nın hasta adamı" diye tanımlanıyordu.
rusya nereden nereye geldi
8 yıl sonra bugün ise tablo şöyle:
yeltsin döneminde yağmalanan kaynaklar ve tesisler devlete geri döndü.
rusya 8 yılın 8’inde de büyüdü. ortalama yüzde 6. enflasyon yüzde 10’a çekildi.
gayri safi milli hasıla 1.1 trilyon doları, döviz rezervleri 550 milyar doları aştı.
maaşlar düzenli olarak ödeniyor. ödenmekle kalmıyor, her yıl enflasyonun üstünde zam yapılıyor. böylece halkın satın alma gücü putin döneminde 3 kat arttı.
yalnızca yeltsin’in değil, sovyetler birliği’nin borcunun da büyük bölümü ödendi.
8 yıl önce kızıl meydan’da madalyalarını ve bedenlerini satanlar bugün türkiye’de, fransa’da tatil yapıyor.
askerlerinin "milenyum" gecesi tarlalardan topladıkları patatesleri haşlayarak karınlarını doyuran rus ordusunun nereye geldiğini merak edenler ise 9 mayıs’ta kızıl meydan’da yapılacak büyük şovu iyi izlesinler: "zafer günü", yani sovyetler birliği’nin nazi almanyası’na karşı kazandığı zaferin 63’üncü yıldönümü kutlamaları çerçevesinde düzenlenecek törende yeni nükleer füzeler, tanklar, zırhlı araçlar, mig-29’lar ve de pırıl pırıl üniformalarıyla binlerce asker geçecek. 18 yıl aradan sonra.
*erdal şafak’ın 7 mayıs tarihli yazısı’ndan...
çünkü ülkenin tüm kaynakları yağmalanmış, kapanın elinde kalmıştı. en az 150 milyar dolar yurt dışına kaçırılmıştı.
çünkü bu yağmanın ve boyutları tarif bile edilemeyecek yolsuzluğun tetiklediği 1998 ekonomik krizinde, rusya’nın gayrisafi milli hasılası yüzde 75 düşmüştü.
çünkü yüzde 90’larda dolaşan enflasyon (bir ara yüzde 2500’lere kadar çıktı!) halkın tüm birikimini sıfırlamıştı.
çünkü devlet çalışanlara da, emeklilere de maaş ödeyemiyordu. aç askerler tarlalardan patates çalıyorlardı. kızıl meydan ekmek parasına madalyasını, yani şeferini satan gaziler ve çocuğuna yiyecek alabilmek için bedenini yani onurunu satan kadınlarla doluydu.
çünkü çocukların yüzde 40’ı açlık sınırının altında yaşıyor, bir milyonu aşkın çocuk sokakta yatıp kalkıyordu.
ve o tarihten sadece 10 yıl önce dünyanın iki büyük super gücünden biri olan rusya’nın 179 milyar dolar borcuna karşılık kasasında sadece 8.5 milyar dolar vardı. ve alkolik başkan yeltsin gecegündüz körkütüktü. ve rusya "avrupa’nın hasta adamı" diye tanımlanıyordu.
rusya nereden nereye geldi
8 yıl sonra bugün ise tablo şöyle:
yeltsin döneminde yağmalanan kaynaklar ve tesisler devlete geri döndü.
rusya 8 yılın 8’inde de büyüdü. ortalama yüzde 6. enflasyon yüzde 10’a çekildi.
gayri safi milli hasıla 1.1 trilyon doları, döviz rezervleri 550 milyar doları aştı.
maaşlar düzenli olarak ödeniyor. ödenmekle kalmıyor, her yıl enflasyonun üstünde zam yapılıyor. böylece halkın satın alma gücü putin döneminde 3 kat arttı.
yalnızca yeltsin’in değil, sovyetler birliği’nin borcunun da büyük bölümü ödendi.
8 yıl önce kızıl meydan’da madalyalarını ve bedenlerini satanlar bugün türkiye’de, fransa’da tatil yapıyor.
askerlerinin "milenyum" gecesi tarlalardan topladıkları patatesleri haşlayarak karınlarını doyuran rus ordusunun nereye geldiğini merak edenler ise 9 mayıs’ta kızıl meydan’da yapılacak büyük şovu iyi izlesinler: "zafer günü", yani sovyetler birliği’nin nazi almanyası’na karşı kazandığı zaferin 63’üncü yıldönümü kutlamaları çerçevesinde düzenlenecek törende yeni nükleer füzeler, tanklar, zırhlı araçlar, mig-29’lar ve de pırıl pırıl üniformalarıyla binlerce asker geçecek. 18 yıl aradan sonra.
*erdal şafak’ın 7 mayıs tarihli yazısı’ndan...
terör konulu bir dizi sanırım. bikaç kez denk geldi. milliyetçi maneviyatçı bir bakışı var, haliyle... kurtlar vadisinin medyatik ve ajitatif vs olmayanı..
masonlukta ve uzakdoğu sporlarında olduğu gibi, vejeteryanlıkta de dereceler varmış.
birinci derecedekiler sadece kırmızı et yemezler.
ikinci derecedekiler buna tavuğu ekler.
üçüncüdekiler balığı.
dördüncüdekiler her türlü etin yanı sıra süt ürünlerinden de uzak dururlar. beşincidekiler listeye balı da koyar.
altıncı derecedekiler, yani vejeteryanlığın üstadları ise hayvan derisinden yapılmış ürünleri de (kemer, ayakkabı ve elbette kürk) asla kullanmazlar. mış.
erdal şafakın 3 mayıs tarihli yazısından alıntıdır.
birinci derecedekiler sadece kırmızı et yemezler.
ikinci derecedekiler buna tavuğu ekler.
üçüncüdekiler balığı.
dördüncüdekiler her türlü etin yanı sıra süt ürünlerinden de uzak dururlar. beşincidekiler listeye balı da koyar.
altıncı derecedekiler, yani vejeteryanlığın üstadları ise hayvan derisinden yapılmış ürünleri de (kemer, ayakkabı ve elbette kürk) asla kullanmazlar. mış.
erdal şafakın 3 mayıs tarihli yazısından alıntıdır.
şu sıralar doğan medya dolmuşunda seyahat eden kişiliktir. müsait bir yerde arabadan atılacağı kesindir.
tam 1999 depremi öncesi parlatılan eski tobb başkanı yalım erez’i hatırlasın.
bugün yere göğe konulamayan sezer’e yapılan belaltı vuruşları, ecevit’in hastalığı döneminde yapılan yayınları, hüsamettin özkan yağlamalarını; derviş, cem, özkan’lı ytp yayınlarını hatırlasın. hayırlı yolculuklar latif bey...
hatırlayan edit: gerçi vakti zamanında sayın başbakanla birlikte de binmişlerdi aynı dolmuşa. demekki istedikleri yöne gidiyormuş. neyse... banane isteyen istdiği dolmuşa binsin, isteyen yürüsün, tasası bana mı düştü.
tam 1999 depremi öncesi parlatılan eski tobb başkanı yalım erez’i hatırlasın.
bugün yere göğe konulamayan sezer’e yapılan belaltı vuruşları, ecevit’in hastalığı döneminde yapılan yayınları, hüsamettin özkan yağlamalarını; derviş, cem, özkan’lı ytp yayınlarını hatırlasın. hayırlı yolculuklar latif bey...
hatırlayan edit: gerçi vakti zamanında sayın başbakanla birlikte de binmişlerdi aynı dolmuşa. demekki istedikleri yöne gidiyormuş. neyse... banane isteyen istdiği dolmuşa binsin, isteyen yürüsün, tasası bana mı düştü.
tdkya başvurmak gerek. olumlu-olumsuz, orantılı-orantısız kelimelerinin anlamları hepimiz için aynı değil galiba. neden şaşırmadım acaba..
güç kimdeyse, kullandıkları gücün orantılı olup olmadığını da onlar söylüyor. ne kadar yırtınırsak yırtınalım.
yayın hayatına başladığında adı beklenen vakitti. yine o sıralarda yayınlanmaya başlanan selam gazetesinden daha yerliydi. selam, iranda yayınlanıyor gibiydi. açılan bir isim hakkı davasından dolayı adlarını akit olarak değiştirdiler. daha sonra bir yazarlarının yazdığı yazı aleyhinde 312 general dava açınca, tazminattan yırtmak için isimlerini anadoluda vakit olarak değiştirdiler. halen bu ismi kullanıyorlar.
allah tuttuğumu altın etsin, allah ne muradım varsa versin, pardon. allah tuttuğunu altın etsin, allah ne muradı varsa versin...
#783903
yalan!
isteyen herkes aday olabildi.
on tane aday vardı hatta.
%20 barajı yoktu.
253 imzanın kurultay başkanının önünde atılması şartı da yoktu.
...
ulen adamlara kumanya bile vermediniz be! bir de, hayatında seçim kazanamamış biri, teşekkür konuşmasında dalga geçti muhaliflerle.
yalan!
isteyen herkes aday olabildi.
on tane aday vardı hatta.
%20 barajı yoktu.
253 imzanın kurultay başkanının önünde atılması şartı da yoktu.
...
ulen adamlara kumanya bile vermediniz be! bir de, hayatında seçim kazanamamış biri, teşekkür konuşmasında dalga geçti muhaliflerle.
zor zanaat. eğitimini almadan bir uçağın kokpitine oturmak gibi... uçuracaksın.
havaalanına ne zaman geleceğin ya da ne zaman yakıtının bitip düşeceğin belli değil...
ve bu arada da zevk alacaksın. yanlış yapmayacaksın. mümkün mü?
havaalanına ne zaman geleceğin ya da ne zaman yakıtının bitip düşeceğin belli değil...
ve bu arada da zevk alacaksın. yanlış yapmayacaksın. mümkün mü?
gelişine sevinirken gidişinle üzme bizi
#784018 edit: 8 oldu. uyuycam bir türlü ayrılamadım. bu arada aman efendim estagfurullah diyorum. ben değilim o yüce kişi, ne haddime...
zaten verdiği muhteşemler hızla eriyor. erisin, yaz gelsinde...
(bkz: sözlüğüm kazansın ben kaybedeyim)
#784018 edit: 8 oldu. uyuycam bir türlü ayrılamadım. bu arada aman efendim estagfurullah diyorum. ben değilim o yüce kişi, ne haddime...
zaten verdiği muhteşemler hızla eriyor. erisin, yaz gelsinde...
(bkz: sözlüğüm kazansın ben kaybedeyim)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?