(bkz: neo conservatives)
bir jean jacques rousseau eseri. iki cilttir.
itirafları, "hangi insan benim gibi açık yüreklilikle bunları yazabilir" sözüne uygun olarak, bazen çok rahatsız edici bir şekilde içten ve cesurcadır.
cinsel tercihi, rüküşlüğü bir tarafa, "benim" diyen birçok kişiden daha delikanlıdır.
birçok türkücü gibi şanlıurfalıdır.
logosundaki aslan, daha çok kediye benzeyen banka. fazla tüylü bir aslan sanki, bıyıkları da fazla mı uzun ne? reklamda kükremese, evde beslenebilir düşüncesi bile uyandırıyor.
hollandada aslan varmıydı da ayrı bir merak konusu tabi.
hollandada aslan varmıydı da ayrı bir merak konusu tabi.
genelkurmay eski başkanı hilmi özkökün çankaya köşkünden çıkışta söylediği: "kasaptaki ete soğan doğramam" lafına, yılmaz özdil yorumu:
- darbe girişimi var mı?
+ kasaptaki ete soğan doğramam.
- savcıya da gidecek misiniz?
+ sağılmamış süte şeker koymam.
- ifade verecek misiniz?
+ denizdeki balığa limon sıkmam.
- ama komutan sizdiniz...
+ bir bakış açısına göre bendim de diyebilirim, bir bakış açısına göre ben değildim de diyebilirim, prensip olarak marketteki sucuğa yumurta kırmam.
12 temmuz tarihli hürriyetteki köşesinin son bölümünden alıntı.
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=9420848&yazarid=249
- darbe girişimi var mı?
+ kasaptaki ete soğan doğramam.
- savcıya da gidecek misiniz?
+ sağılmamış süte şeker koymam.
- ifade verecek misiniz?
+ denizdeki balığa limon sıkmam.
- ama komutan sizdiniz...
+ bir bakış açısına göre bendim de diyebilirim, bir bakış açısına göre ben değildim de diyebilirim, prensip olarak marketteki sucuğa yumurta kırmam.
12 temmuz tarihli hürriyetteki köşesinin son bölümünden alıntı.
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=9420848&yazarid=249
sky türk genel yayın yönetmeni. muhalif yazılarıyla tanınıyor, elbette akp muhalifi.
medyada vicdan sahibi ender insanlardan.
afganistan dağlarında duyduğu huzuru yazması, taliban’a "kardeşlerim" diye hitap etmesi şaşırtmıştır.
siyah-beyaz’a inanmayıp grici takılanlara, griyi tekrar öğretmiştir, iyi de etmiştir.
birkaç gün önce tayyip erdoğan için: "milli duruşunu hiç bozmadı" deyişi daha bir şaşırtmıştır.
yazıları dolu doludur. bazen heyecanına yenilip sertleştiğini kendisi de kabul ediyor lakin samimiyetinden kuşku duyulmayacak bir isimdir.
edit: ah, bir de şu muhaliflik gözleri kör etmese, akılları dumura uğratmasa!
medyada vicdan sahibi ender insanlardan.
afganistan dağlarında duyduğu huzuru yazması, taliban’a "kardeşlerim" diye hitap etmesi şaşırtmıştır.
siyah-beyaz’a inanmayıp grici takılanlara, griyi tekrar öğretmiştir, iyi de etmiştir.
birkaç gün önce tayyip erdoğan için: "milli duruşunu hiç bozmadı" deyişi daha bir şaşırtmıştır.
yazıları dolu doludur. bazen heyecanına yenilip sertleştiğini kendisi de kabul ediyor lakin samimiyetinden kuşku duyulmayacak bir isimdir.
edit: ah, bir de şu muhaliflik gözleri kör etmese, akılları dumura uğratmasa!
dün akşam, sky türkte serdar akinanın sorularını cevaplandırdı.
-akp kapatılırsa türkiyenin güneydoğuyu kaybedeceğini, bölüneceğini
-kurucu felsefenin daha fazla yıpratılması halinde, insanları birarada tutacak birşeyin kalmayacağını
-ordunun gücünün zayıflatılmaması gerektiğini
-türkiyenin yakın zamanda islam ve laiklik konularında bazı adımlar atması gerektiğini
(daha pek çok şeyle birlikte) söyledi.
-akp kapatılırsa türkiyenin güneydoğuyu kaybedeceğini, bölüneceğini
-kurucu felsefenin daha fazla yıpratılması halinde, insanları birarada tutacak birşeyin kalmayacağını
-ordunun gücünün zayıflatılmaması gerektiğini
-türkiyenin yakın zamanda islam ve laiklik konularında bazı adımlar atması gerektiğini
(daha pek çok şeyle birlikte) söyledi.
siyaset bilimci. doç. dr. abdde utah üniversitesinde görevli.
mülkiye marşı’nın son mısraındaki:
"ey vatan göz yaşların dinsin yetiştik çünkü biz" cümlesinin en vurucu kısmıdır.
"ey vatan göz yaşların dinsin yetiştik çünkü biz" cümlesinin en vurucu kısmıdır.
(bkz: kanunname i ali osman)
türkiye’ye çizilen rolün dışına çıkmayı akıllarından geçiren, çok farklı konum ve sektördeki kişilerin oluşturduğu zihniyete karşı yürütülen operasyondur.
mesele sadece darbe zemini oluşturup, darbenin gerçekleşmesinin ardından akp’den kurtulmak değildir. ab çıyan, abd sırtlan’mış. elleri ya da daha doğrusu dişleri boş durmalarını beklemek fazlasıyla saflık olurdu.
gözaltına alınanların; atatürkçü, milliyetçi olduklarını söyleyip, bu yüzden gözaltında oldukları sonucuna varmak, gözaltına alınmamış -en azından- yüzbinlerce atatürkçü ve milliyetçiye de hakarettir.
her ne kadar bu operasyon kapsamında gözaltına alınanlar atatürkçü ve milliyetçi olduklarını söyleseler de, daha çok enverci görünüyorlar. hırslarıyla, gözü karalıklarıyla, realizme inat romantizm ve idealizmleriyle...
atatürk iç ve dış dengeleri çok iyi gördü ve etkin bir şekilde de kullandı. kimse ebedi dost, kimse ebedi düşman değildi ona göre. yedi düvele karşı ifadesi bir yana, kurtuluş savaşı’nda yunanlılara karşı savaştık aslında. ve o savaşın ardından türkiye ile yunanistan arasında öyle bir yakınlaşma olduki federasyon fikri bile gündeme geldi.
hem rusya’ya göz kırpıldı, hem de batı dünyasına mesajlar gönderildi. bu arada islam ülkeleri (genelde halkları, afganistan hariç. o sırada bağımsız islam ülkesi yok!) de unutulmadı. ve bunlar sadece işin dış politik yanı.
siyaset ve ülke yönetimi yetenek ister. züccaciye dükkanına giren filler, orada tezgahtarlık yapamaz! 90 bin askerin allahuekber dağları’nda donarak ölmesine , 250 bin askerin çanakkale’de şehit olmasına ve daha birçok cephede onbinlerce can kaybına; büyük toprak kayıplarının yanısıra, tüm milleti yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bırakan büyük felaketlerin yaşanmasına neden olanlar da milliyetçiydi kendilerine göre. hatta en milliyetçi kendileriydi ve onlar gibi düşünmeyenler de vatan hainiydiler.
rus ruleti oynamak isteyen, altı patlar bir tabanca alıp kendi kafasına doğrultsun; millete ve ülkeye değil!
kurumlar arasında uyumsuzluk ya da çatışma olduğu iddiaları da pek gerçeği yansıtmıyor bence. belki de tarihte az rastlanır bir uyum ve bunun sonucunda gelen ortak bir hareket var.
devlet, türkiye cumhuriyeti devleti pozisyon alıyor. küresel ve bölgesel değişimlere karşı kendisini (yani toprağını, milletini, bütünlüğünü) koruyor. fatih kanunnamesi bence hala yürürlükte. zihinlerde, kağıda geçmeden önce de vardı zaten, osmanlı yıkılınca da yürürlüğü kalkmadı.
hiçbirşey eskisi gibi olmayacak lafı o kadar çok kullanıldı ki, anlamını da yitirir gibi oldu. ama son gelişmelerin hissettirdiği, artık bu sözün gerçekleşeceğidir. devlet de tüm kurumları ve üyeleriyle bu gerçeği anlamış görünüyor.
atatürk gibi karizmatik ve deha bir liderin, ismet inönü gibi savaş kahramanı ve ülkenin ikinci adam’ının böyle dönemlerde, böyle kararlar alması normal ve ikna edicidir. darbe dönemlerinde de birtakım değişimler olmuştur. ama ilk kez demokratik bir ortamda, hukuki bir süreçle birşeyler değişiyor. türkiye’de, "yetiştik çünkü biz" nidalarını haklı çıkaracak ve göğsümüzü kabartacak gelişmelerin işaretleri görünüyor.
belki birbirini bir kaşık suda boğmayı düşünecek insanlar ortak bir paydada bir araya geliyor. sözkonusu vatansa gerisi teferruattır sözü belki de ilk defa hayata geçiriliyor. sözkonusu vatan!
ergenekon operasyonu bağlamındaki tüm gelişmeler, taraf olmanın dayanılmaz çekiciliğinin dışından bakılarak düşünülürse, sonuç ne olursa olsun, kazananın türkiye olacağını gösteriyor.
-halifelik neden kaldırıldı ve neden tbmm’nin şahsı manevisinde mündemiç ?
-1936 montrö boğazlar sözleşmesi’ne kadar boğazlar bölgesine neden asker sokamıyorduk ve ayrı bir bayrağı, bütçesi olan; başkanının türk, üyelerinin ingiltere, fransa, italya, rusya, japonya... olduğu bir komisyon tarafından idare ediliyordu?
-hatay 1939’a kadar neden türkiye cumhuriyeti sınırları içinde değildi?
-misak ı milli sınırları içerisindeki batum neden gürcistan’a verildi?
burası şahıslarla kaim bir baas rejimi değil. burası demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti. burası demokrasiyle idare edilen, hukukun üstünlüğünün esas olduğu bir güç merkezi.
atatürk yaşasaydı, cumhuriyetiyle gurur duyardı.
mesele sadece darbe zemini oluşturup, darbenin gerçekleşmesinin ardından akp’den kurtulmak değildir. ab çıyan, abd sırtlan’mış. elleri ya da daha doğrusu dişleri boş durmalarını beklemek fazlasıyla saflık olurdu.
gözaltına alınanların; atatürkçü, milliyetçi olduklarını söyleyip, bu yüzden gözaltında oldukları sonucuna varmak, gözaltına alınmamış -en azından- yüzbinlerce atatürkçü ve milliyetçiye de hakarettir.
her ne kadar bu operasyon kapsamında gözaltına alınanlar atatürkçü ve milliyetçi olduklarını söyleseler de, daha çok enverci görünüyorlar. hırslarıyla, gözü karalıklarıyla, realizme inat romantizm ve idealizmleriyle...
atatürk iç ve dış dengeleri çok iyi gördü ve etkin bir şekilde de kullandı. kimse ebedi dost, kimse ebedi düşman değildi ona göre. yedi düvele karşı ifadesi bir yana, kurtuluş savaşı’nda yunanlılara karşı savaştık aslında. ve o savaşın ardından türkiye ile yunanistan arasında öyle bir yakınlaşma olduki federasyon fikri bile gündeme geldi.
hem rusya’ya göz kırpıldı, hem de batı dünyasına mesajlar gönderildi. bu arada islam ülkeleri (genelde halkları, afganistan hariç. o sırada bağımsız islam ülkesi yok!) de unutulmadı. ve bunlar sadece işin dış politik yanı.
siyaset ve ülke yönetimi yetenek ister. züccaciye dükkanına giren filler, orada tezgahtarlık yapamaz! 90 bin askerin allahuekber dağları’nda donarak ölmesine , 250 bin askerin çanakkale’de şehit olmasına ve daha birçok cephede onbinlerce can kaybına; büyük toprak kayıplarının yanısıra, tüm milleti yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bırakan büyük felaketlerin yaşanmasına neden olanlar da milliyetçiydi kendilerine göre. hatta en milliyetçi kendileriydi ve onlar gibi düşünmeyenler de vatan hainiydiler.
rus ruleti oynamak isteyen, altı patlar bir tabanca alıp kendi kafasına doğrultsun; millete ve ülkeye değil!
kurumlar arasında uyumsuzluk ya da çatışma olduğu iddiaları da pek gerçeği yansıtmıyor bence. belki de tarihte az rastlanır bir uyum ve bunun sonucunda gelen ortak bir hareket var.
devlet, türkiye cumhuriyeti devleti pozisyon alıyor. küresel ve bölgesel değişimlere karşı kendisini (yani toprağını, milletini, bütünlüğünü) koruyor. fatih kanunnamesi bence hala yürürlükte. zihinlerde, kağıda geçmeden önce de vardı zaten, osmanlı yıkılınca da yürürlüğü kalkmadı.
hiçbirşey eskisi gibi olmayacak lafı o kadar çok kullanıldı ki, anlamını da yitirir gibi oldu. ama son gelişmelerin hissettirdiği, artık bu sözün gerçekleşeceğidir. devlet de tüm kurumları ve üyeleriyle bu gerçeği anlamış görünüyor.
atatürk gibi karizmatik ve deha bir liderin, ismet inönü gibi savaş kahramanı ve ülkenin ikinci adam’ının böyle dönemlerde, böyle kararlar alması normal ve ikna edicidir. darbe dönemlerinde de birtakım değişimler olmuştur. ama ilk kez demokratik bir ortamda, hukuki bir süreçle birşeyler değişiyor. türkiye’de, "yetiştik çünkü biz" nidalarını haklı çıkaracak ve göğsümüzü kabartacak gelişmelerin işaretleri görünüyor.
belki birbirini bir kaşık suda boğmayı düşünecek insanlar ortak bir paydada bir araya geliyor. sözkonusu vatansa gerisi teferruattır sözü belki de ilk defa hayata geçiriliyor. sözkonusu vatan!
ergenekon operasyonu bağlamındaki tüm gelişmeler, taraf olmanın dayanılmaz çekiciliğinin dışından bakılarak düşünülürse, sonuç ne olursa olsun, kazananın türkiye olacağını gösteriyor.
-halifelik neden kaldırıldı ve neden tbmm’nin şahsı manevisinde mündemiç ?
-1936 montrö boğazlar sözleşmesi’ne kadar boğazlar bölgesine neden asker sokamıyorduk ve ayrı bir bayrağı, bütçesi olan; başkanının türk, üyelerinin ingiltere, fransa, italya, rusya, japonya... olduğu bir komisyon tarafından idare ediliyordu?
-hatay 1939’a kadar neden türkiye cumhuriyeti sınırları içinde değildi?
-misak ı milli sınırları içerisindeki batum neden gürcistan’a verildi?
burası şahıslarla kaim bir baas rejimi değil. burası demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti. burası demokrasiyle idare edilen, hukukun üstünlüğünün esas olduğu bir güç merkezi.
atatürk yaşasaydı, cumhuriyetiyle gurur duyardı.
bizim hakkında rahatça atıp tutabildiğimiz, geyiğini yapabildiğimiz eylemdir. birilerinin işkence gördüğü, asıldığı gerçektir. masal değildir!
süleyman demirelin deyimiyle: şuyuu vukuundan beterdir.
süleyman demirelin deyimiyle: şuyuu vukuundan beterdir.
izlediğimiz o kadar amerikan filminden sonra, vay be deyip gülümseten soygundur. hollywood gibi bir yeşilçamımız olsaydı, filmin haberini alırdık hemen. belki de olur, ne dersin sinan çetin?
serbest bırakılmasının ardından, sky turkte katıldığı bir programda, bazı gazetecileri; dinsizlik, allahsızlık, peygambersizlik, namussuzlukla suçlamıştır.
iddianame açıklanmadan hakkında yazılanlara istinaden etmiştir bu ağır lafları. "onların ben ağzına sokayım" dediğinde, "yok artık" dedim, "şimdi reklama girerler". meğer binbaşılıktan atıldığını yazmış birileri de onlara emeklilik kimliğini gösteriyormuş, onu sokacakmış ağzılarına...
iddianame açıklanmadan hakkında yazılanlara istinaden etmiştir bu ağır lafları. "onların ben ağzına sokayım" dediğinde, "yok artık" dedim, "şimdi reklama girerler". meğer binbaşılıktan atıldığını yazmış birileri de onlara emeklilik kimliğini gösteriyormuş, onu sokacakmış ağzılarına...
her konuda hain, satılmış bulmakta pek mahir insanlarla asla konuşulmaması gereken meselelerden biridir.
1-laiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması ise; diyanet işleri başkanlığı, onbinlerce imam, müezzin.. din görevlisi devlet memuru ne anlama gelmektedir?
2-laiklik, devletin tüm din ve inançlara eşit mesafede durması demek ise, cami yapan devlet neden cem evi, kilise , havra yapmıyor?
3-cami,kilise, havralardan su ve elektrik parası almayan devlet neden cem evlerini ibadethane olarak kabul etmiyor? neyin din, nerenin ibadethane olduğunu, laik devlet hangi kritere göre belirliyor?
vs vs
laiklik dinsizliktir, ifadesi haddini aşan bir ifadedir. marjinal kesimlerin ağzındaki sakızdır. bir kısım insan için ise abalıya bir sopa daha atmak için kullanılan bahanedir.
yine geldik çetrefilli bir konuya, burada kesmek en iyisi.
(bkz: anladın sen onu)
1-laiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması ise; diyanet işleri başkanlığı, onbinlerce imam, müezzin.. din görevlisi devlet memuru ne anlama gelmektedir?
2-laiklik, devletin tüm din ve inançlara eşit mesafede durması demek ise, cami yapan devlet neden cem evi, kilise , havra yapmıyor?
3-cami,kilise, havralardan su ve elektrik parası almayan devlet neden cem evlerini ibadethane olarak kabul etmiyor? neyin din, nerenin ibadethane olduğunu, laik devlet hangi kritere göre belirliyor?
vs vs
laiklik dinsizliktir, ifadesi haddini aşan bir ifadedir. marjinal kesimlerin ağzındaki sakızdır. bir kısım insan için ise abalıya bir sopa daha atmak için kullanılan bahanedir.
yine geldik çetrefilli bir konuya, burada kesmek en iyisi.
(bkz: anladın sen onu)
en aykırı görüşlerin bile (küfür, hakaret, suça teşvik, suçu-suçluyu övme.. hariç tabii ki) dillendirilebileceği, bir yargıtay kararı ve demokrasinin olmazsa olmaz ilkelerinden kabul edildiğinden (sözlük, bunlardan bağımsız bir sanal ada değil), küffar üstüne sefer yapar gibi üzerine gidilmemesi gereken başlıktır. en fazla kızarsın edersin, öyle değil böyle dersin, gırgır geçersin. lütfen!
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?