başlığa girilen bazı entryler, bazı kişilerin hiçbirşey kaybetmediklerini gösteriyor. mutlu olabilirler.
biraz da okuyabilirler mesela. masal ya da propaganda kitaplarından değil, gerçek tarih kitaplarından, anılardan bahsediyorum.
bugün ingilizcenin işgali altında olan dünyada; o ilkokul seviyeli propaganda kitaplarında "ortaçağ karanlığı" olarak tanımlandığı devirde arapça ve farsçanın bilim, kültür ve edebiyattaki yerini öğrenebilirler mesela.
ortaçağda, karanlıkta olanın osmanlı/islam coğrafyası değil avrupa olduğunu da görebilirler belki.
cami buradaysa, kilise orada, havra şurada; kam nerede, baksı nerede hacı?
her vesile ile evet her vesile ile, hadi bir kez daha, her vesile ile; dine, dindarlara, onların şahsında akpye, güle, gülene... saldırıp tıynetlerini ortaya koyuyor birileri, tekrar tekrar. artık taşlar da bağlı değil!
madem o kadar aydınsın, aşmışsın lak lak edeceğine, bir -çividen vazgeçtik- raptiye dürt şu duvara da senin de bir eserin olsun. biz hepimiz yanlış anlamışız islamı, bu arkadaş süper anladı, esasen çok zekidir...
yarım yamalak bulunan eleştirel düşünceyi de öldürüyor bu yorumlar. islama değil eleştiri, islam adına yapılan bazı yorumlara, uygulamalara elbette. bazı cemaatlere, akpye bilmem neye. deniz baykal nasıl oturuyorsa o koltukta, bu düzen de böyle dönüyor işte. maymuna bak!
(bkz: noluyo lan)
vatan bana kızlar size emanet, efsanesini alt üst edecek bir inanıştır. boştur, hikayedir, masaldır.
(bkz: yok öyle bir şey)
(bkz: yok öyle bir şey)
seçimlerdeki kararsızlar gibi büyük bir kitledir aslında bunlar. televizyon kanallarımızın bu konuyu incelemesi lazım.
heee kız buldun bir de teklif edecek. top gundan sonra da saftirik amerikan gençleri asker olmak için koşmuşlardı.
-olm tecili bozdum, askere gidiyom.
+niye lan o kadar rapordu, okuldu kıçını yırtmıştın tecil etmek için?
-askerde kızlar teklif ediyormuş, öyle diyo sözlükte..
-olm tecili bozdum, askere gidiyom.
+niye lan o kadar rapordu, okuldu kıçını yırtmıştın tecil etmek için?
-askerde kızlar teklif ediyormuş, öyle diyo sözlükte..
gürültünün ne vakit ve ne şiddette olacağının bilinmemesi sebebi ile "üst komşunun evinin tadilatının bitmemesi" yerine bu başlık da mazur görülebilir.
adı hazırdır evet.
hayatında bir tane bile ermeni komşusu, arkadaşı olmamış birinin; üstelik yaşadığı şehrin pek çok yerleşim yerinin eski ismi ermeniceyken... ekran karşısında gözleri dolu dolu izlediği hain, kalleş, puşt işi cinayettir.
bük ne ki hacı? diye düşündüren beldemizdir, ya da onların beldesidir.
yalvaç ural yönetiminde hazırlanır. kısaca miço olarak yazılmaya başladı son yıllarda.
erdal şafak’ın bugünkü yazısı, son haftalarda yaşananların yeni başlamadığını anlatıyor. hırsızın kabahatini hatırlatıyor.
"hatırladınız mı?
"görüşlerim alışılmadık ölçüde polemik, iğneleyici ve hatalı gelirse, sizden bana öfkelenmemenizi isteyeceğim" diye başladığı konuşmasında şöyle bir tablo çizmişti:
"tek kutuplu dünya ne demek? bunu ne kadar süslerseniz süsleyin, sonuç olarak tek tip durum, tek erk, tek güç merkezi, tek efendi anlamına geliyor. tek egemenin, tek efendinin olduğu bir dünya demek oluyor.
günümüzde tek kutuplu dünyanın kabul edilemez olmasının yanı sıra, aynı zamanda imkansız olduğu kanısındayım. çünkü modelin kendisi kusurlu: modern uygarlık için ahlaki bir temeli yok, olamaz da.
uluslararası hukukun temel ilkelerinin her geçen gün artan bir şekilde küçümsendiğini görüyoruz. aslına bakılacak olursa, bağımsız yasal normlar, gittikçe bir devletin hukuk sistemine benziyor. bu tek devlet, abd, her yönden ulusal sınırlarının ötesine geçti. diğer uluslara dayattığı politikalar bunun kanıtı. peki kim bundan hoşnut? kim bundan memnun kalıyor?
berlin duvarı’nın çöküşü, demokrasi, özgürlük, açıklık ve büyük avrupa ailesinin tüm fertleriyle kalıcı ortaklık adına yapılan tarihi bir tercihti. ve şimdi bize yeni ayırma çizgileri, yeni duvarlar dayatıyorlar. "
bıçak kemiğe dayanınca
10 şubat 2007’de dönemin rusya federasyonu başkanı vladimir putin’in münih güvenlik konferansı’nda yaptığı konuşmadan satırbaşları bunlar. hatırladınız mı?
putin, "bıçağın kemiğe dayandığı" mesajı verdiği o konuşmada, aralarında nato genel sekreteri jaap de hoop scheffer’in de bulunduğu dinleyicilere bir de soru yöneltmişti:
"nato’nun genişlemesi kime karşı? varşova paktı’nın sona ermesinden sonra batılı ortaklarımızın verdiği sözler ne oldu? kimse hatırlamıyor bile. ben hatırlatayım. nato genel sekreteri manfred woerner’in 17 mayıs 1990’da yaptığı konuşmadan alıntı yapmak istiyorum. şöyle demişti: ’almanya dışına nato ordusu yerleştirmemeye hazır olduğumuz gerçeği, sovyetler birliği’ne kesin bir güvenlik garantisidir.’ bu garantiler nerede?"
haklıydı. varşova paktı’nın 1 temmuz 1991’de dağılmasından sonra dönemin sovyetler birliği lideri mihail gorbaçev ile almanya başbakanı helmut kohl arasında bir anlaşma yapılmıştı. daha sonra "4+2 grubu"nca (berlin’i işgal eden abd, ingiltere, fransa ve sovyetler birliği ile iki almanya) onaylanan bu anlaşmaya göre, nato güçleri (aslında abd birlikleri) doğu almanya’ya yayılmayacaktı. daha da önemlisi, anlaşmayla nato’nun genişlemeyeceği taahhüt ediliyordu. dönemin batılı liderleri her fırsatta bu güvenceyi teyid ettiler.
ama anlaşmanın mürekkebi kurumadan, 1993’te başkan clinton, nato’nun genişlemesi politikalarını uygulamaya koydu.
polonya, letonya, litvanya, estonya, macaristan, çek cumhuriyeti, romanya, bulgaristan derken, sıra ukrayna ile gürcistan’a geldi.
dört yandan kuşatmak
ya onlardan sonra? japonya. evet, japonya da nato’ya alınacak! çünkü, rusya’nın avrupa ve kafkaslar’daki tecridi tamamlanınca, uzak doğu’da da kuşatma stratejileri uygulamaya konacak.
buna bir de rusya’nın burnunun dibine füze kalkanları yerleştirilmesini ekleyin
daha 20 yıl önce dünyanın iki süper gücünden biri olan bir devlet bu kadar aşağılanır mı?
700 yıllık geçmişe sahip bir imparatorluk böylesine aşağılanmaya ne kadar ve nereye kadar katlanabilir?
daha 20 yıl önce dünyanın yarısına hükmeden bir dev şimdi baltık denizi’ne ve karadeniz’e bile çıkamayacak duruma getirilmesine ne kadar dayanabilir?
elbette gücünü yeniden toplayıncaya kadar. onu da putin’in başkanlığında sadece 8 yılda başardı ve ilk fırsatta dişini gösterdi.
şimdi başkan dimitri medvedev, "yeni bir soğuk savaş"tan söz ediyor, "sınırlarımıza füze kalkanı yerleştirilmeye kalkışılırsa cevabımızı askeri yollardan veririz" diye meydan okuyor.
20 yıllık "detant" dönemi küresel egemenlik hırslarına kurban edildi. tarih bir fırsat daha tanır mı; kuşkuluyuz."
http://www.sabah.com.tr/safak.html
"hatırladınız mı?
"görüşlerim alışılmadık ölçüde polemik, iğneleyici ve hatalı gelirse, sizden bana öfkelenmemenizi isteyeceğim" diye başladığı konuşmasında şöyle bir tablo çizmişti:
"tek kutuplu dünya ne demek? bunu ne kadar süslerseniz süsleyin, sonuç olarak tek tip durum, tek erk, tek güç merkezi, tek efendi anlamına geliyor. tek egemenin, tek efendinin olduğu bir dünya demek oluyor.
günümüzde tek kutuplu dünyanın kabul edilemez olmasının yanı sıra, aynı zamanda imkansız olduğu kanısındayım. çünkü modelin kendisi kusurlu: modern uygarlık için ahlaki bir temeli yok, olamaz da.
uluslararası hukukun temel ilkelerinin her geçen gün artan bir şekilde küçümsendiğini görüyoruz. aslına bakılacak olursa, bağımsız yasal normlar, gittikçe bir devletin hukuk sistemine benziyor. bu tek devlet, abd, her yönden ulusal sınırlarının ötesine geçti. diğer uluslara dayattığı politikalar bunun kanıtı. peki kim bundan hoşnut? kim bundan memnun kalıyor?
berlin duvarı’nın çöküşü, demokrasi, özgürlük, açıklık ve büyük avrupa ailesinin tüm fertleriyle kalıcı ortaklık adına yapılan tarihi bir tercihti. ve şimdi bize yeni ayırma çizgileri, yeni duvarlar dayatıyorlar. "
bıçak kemiğe dayanınca
10 şubat 2007’de dönemin rusya federasyonu başkanı vladimir putin’in münih güvenlik konferansı’nda yaptığı konuşmadan satırbaşları bunlar. hatırladınız mı?
putin, "bıçağın kemiğe dayandığı" mesajı verdiği o konuşmada, aralarında nato genel sekreteri jaap de hoop scheffer’in de bulunduğu dinleyicilere bir de soru yöneltmişti:
"nato’nun genişlemesi kime karşı? varşova paktı’nın sona ermesinden sonra batılı ortaklarımızın verdiği sözler ne oldu? kimse hatırlamıyor bile. ben hatırlatayım. nato genel sekreteri manfred woerner’in 17 mayıs 1990’da yaptığı konuşmadan alıntı yapmak istiyorum. şöyle demişti: ’almanya dışına nato ordusu yerleştirmemeye hazır olduğumuz gerçeği, sovyetler birliği’ne kesin bir güvenlik garantisidir.’ bu garantiler nerede?"
haklıydı. varşova paktı’nın 1 temmuz 1991’de dağılmasından sonra dönemin sovyetler birliği lideri mihail gorbaçev ile almanya başbakanı helmut kohl arasında bir anlaşma yapılmıştı. daha sonra "4+2 grubu"nca (berlin’i işgal eden abd, ingiltere, fransa ve sovyetler birliği ile iki almanya) onaylanan bu anlaşmaya göre, nato güçleri (aslında abd birlikleri) doğu almanya’ya yayılmayacaktı. daha da önemlisi, anlaşmayla nato’nun genişlemeyeceği taahhüt ediliyordu. dönemin batılı liderleri her fırsatta bu güvenceyi teyid ettiler.
ama anlaşmanın mürekkebi kurumadan, 1993’te başkan clinton, nato’nun genişlemesi politikalarını uygulamaya koydu.
polonya, letonya, litvanya, estonya, macaristan, çek cumhuriyeti, romanya, bulgaristan derken, sıra ukrayna ile gürcistan’a geldi.
dört yandan kuşatmak
ya onlardan sonra? japonya. evet, japonya da nato’ya alınacak! çünkü, rusya’nın avrupa ve kafkaslar’daki tecridi tamamlanınca, uzak doğu’da da kuşatma stratejileri uygulamaya konacak.
buna bir de rusya’nın burnunun dibine füze kalkanları yerleştirilmesini ekleyin
daha 20 yıl önce dünyanın iki süper gücünden biri olan bir devlet bu kadar aşağılanır mı?
700 yıllık geçmişe sahip bir imparatorluk böylesine aşağılanmaya ne kadar ve nereye kadar katlanabilir?
daha 20 yıl önce dünyanın yarısına hükmeden bir dev şimdi baltık denizi’ne ve karadeniz’e bile çıkamayacak duruma getirilmesine ne kadar dayanabilir?
elbette gücünü yeniden toplayıncaya kadar. onu da putin’in başkanlığında sadece 8 yılda başardı ve ilk fırsatta dişini gösterdi.
şimdi başkan dimitri medvedev, "yeni bir soğuk savaş"tan söz ediyor, "sınırlarımıza füze kalkanı yerleştirilmeye kalkışılırsa cevabımızı askeri yollardan veririz" diye meydan okuyor.
20 yıllık "detant" dönemi küresel egemenlik hırslarına kurban edildi. tarih bir fırsat daha tanır mı; kuşkuluyuz."
http://www.sabah.com.tr/safak.html
abdli diplomat george kennanın 1940larda dile getirdiğine göre: "rusya, komşularının yalnızca düşmanları ya da tebaları olduğuna inanıyor"muş.
aynı sözü, aynı yıllarda bir rus/sovyet diplomat da abd için söyleseydi hiç şaşırmazdık. hatta rusya sadece komşuları için böyle düşünüyormuş, helal olsun derdik.
zaten bu iki süper (abd/sscb) için: "insana en yakın hayvan/hayvana en yakın insan" tanımları kullanılırmış. gel gör ki tanımlar sürekli yer değiştirirmiş.
aynı sözü, aynı yıllarda bir rus/sovyet diplomat da abd için söyleseydi hiç şaşırmazdık. hatta rusya sadece komşuları için böyle düşünüyormuş, helal olsun derdik.
zaten bu iki süper (abd/sscb) için: "insana en yakın hayvan/hayvana en yakın insan" tanımları kullanılırmış. gel gör ki tanımlar sürekli yer değiştirirmiş.
atatürk’ün 1925 yılında abd’nin ilk türkiye büyükelçisini kabulündeki konuşması. cumhurbaşkanlığı’nın web sayfasında, türkiye nin kalbi ankara belgeselinin ardından yayınlanması ilginç ve pek bir anlamlı.
-önce rus, sonra amerikalı... acaba sıralama, bu gerilimli ortamda politik bir tercihi de yansıtıyor mu?
-yoksa nato üyesi, abd’nin stratejik ortağı türkiye’nin rusya’ya öpücüklerini göndermesi mi? bu arada karadeniz’e de insani yardım için abd savaş gemilerinin gönderilmesi...
-ya da hiçbir amacı, mantığı yok mu eski defterleri karıştırmanın?
http://www.tccb.gov.tr/ adresinden izlenebilir.
-önce rus, sonra amerikalı... acaba sıralama, bu gerilimli ortamda politik bir tercihi de yansıtıyor mu?
-yoksa nato üyesi, abd’nin stratejik ortağı türkiye’nin rusya’ya öpücüklerini göndermesi mi? bu arada karadeniz’e de insani yardım için abd savaş gemilerinin gönderilmesi...
-ya da hiçbir amacı, mantığı yok mu eski defterleri karıştırmanın?
http://www.tccb.gov.tr/ adresinden izlenebilir.
hadisin doğrusu: "rızkın onda dokuzu ticaret ve cesarettedir" olacaktır.
lisede beden eğitimi dersi. dersin hocası izinde olduğundan, müdür yardımcısı yoklama alıp "hadi gidin oynayın" diyecek. spor salonunun önünde sınıf tek sıra dizilmeye çalışırken;
müdür yardımcısı: l şeklinde dizilin bakalım
ben: büyük l mi, küçük l mi?
müdür yardımcısı: oğlum akıllı olun, yoklama alıp bırakacam işte.
ben: nasıl duydu lan bunu, kısık sesle söylemiştim halbuki.
müdür yardımcısı: l şeklinde dizilin bakalım
ben: büyük l mi, küçük l mi?
müdür yardımcısı: oğlum akıllı olun, yoklama alıp bırakacam işte.
ben: nasıl duydu lan bunu, kısık sesle söylemiştim halbuki.
"bu siteye erişim emrah’ın amcası tarafından engellenmiştir", yazabilirler bundan sonra. altta da mahzun bakışıyla emrah: "yine mi?" der, ağlamaklı bir şekilde.
elazığda, pide ekmeğine verilen ad. bol miktarda bulunan pide fırınlarının ekmek pişirme saatlerini öğrenip sıcak sıcak almak lazımdır.
elazığ’daysanız, açık ekmek denen pideyi sıcak sıcak,dumanı tüterken, katıksız bile yemesi harikadır. üstelik 8 yaşında olmanıza bile gerek yok. çok iyi de kilo aldırır.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?