istenmeyenadam

(bkz: tutunamayanlar)

ablamız "senden çocuğum olsun" dese de bizi yormamak için elinde hazır yapılmışıyla beklemektedir.sanırım "aha bak her şey hazır bir sen eksiksin" demeye çalışıyor.

şayet özelleştirmeler şimdiki hızıyla devam eder ve ihalesi ahbap çavuş ilişkileriyle bir otobüs firmasına verilirse "hakiki apollo" ya da "özgalactica" tarzı bir isimle de karşılaşabiliriz.

#795289

lan finaller başladı kafayı yemek üzereyim...yaklaşmayın yaklaşmayııınnnn!!!

öncelikle gidenlerin arkasından ağıt yakanlara çemkiren biri olarak bu başlığa yazmanın ne kadar rahatsız edici olduğunu belirtmek isterim.merak etmeyin olayı dramatize edip tükürdüğümü yalayacak değilim.lakin kendi isteğiyle ayrıldığını söyleyince gerçekten şaşırdım.parkın bir köşesinde tek başına oynayan asosyal bir çocuğa benzetiyordum bu herifi.bıkmadan usanmadan bol tanımlı uzun entryler yazıyordu.intiharla ilgili yazılarını okudukça "lan acaba bu bir yardım çağrısı mı"demekten kendimi alamıyordum.yani garip bi tipti benim için.evet donanımlı eğitimli ve garip.sonra alakasız bir nedenden dolayı kendisiyle tanışma fırsatım oldu ve o kadar garip biri olmadığın fark ettim.aslında benden çok da farklı değildi sadece daha duyarlıydı o kadar.sanırım gidişi de sözlükteki olan bitene gereğinden fazla duyarlı olmasından kaynaklanıyor.ha bu arada bilgi sözlük başlığına "nickim unutulacak vs "diye saçmalamış merak etmesin en azından bu satırları yazan hırtapoz unutmayacak kendisini.neyse olay ağıta dönüşmeden noktalasam iyi olacak.umarım kararından pişman olmaz...

independence (jedi) (*) (?)
bitterend (2. nesil bilgic) (*) (?)
max (2. nesil bilgic) (*) (?)
nick (2. nesil bilgic) (*) (?)
redcrow (2. nesil bilgic) (*) (?)
düğmeburun (4. nesil bilgic) (*) (?)
the wall (4. nesil bilgic) (*) (?)
sitare (4. nesil bilgic) (*) (?)
dum spiro spero (4. nesil bilgic) (*) (?)
istenmeyenadam (4. nesil bilgic) (*) (?)
neverland (comez) (*) (?)
mademoiselle carole (4. nesil bilgic) (*) (?)
zubuk (comez) (*) (?)

dgs li öğrencilerin geçiş yaptıkları fakültelerde 3.sınıfa başlamadan önce önlisans programında görmedikleri fark derslerini vermek zorunda oldukları sınıftır.en az 1 en çok 1.5 yıldan oluşan intibak sınıfı dgs li öğrenciler için tam anlamıyla ömür törpüsüdür.bunun nedeni intibak sınıfındaki öğrencilerin tek dersten kalması halinde okuldan atılacak olmalarıdır.evet bir öss li için tek dersten hatta 4-5 dersten kalmak pek bir anlam ifade etmez belki ama bu dgs lilerin siktir edilmesi için yeterli bir nedendir.bu yıl yapılan bir düzenlemeyle dgs li öğrenciler az da olsa rahatlamıştır.artık 3 dersten başarısız olan öğrenciler siktir edilecek.e tabi buna da şükür demekten başka çareleri yok zavallıların.ayrıca intibak senesinde her üniversite kafasına göre müfredat belirler kimi fakülteler toplam 10 ders verirken 24 ders veren ve öğrencinin hepsinden başarılı olmasını bekleyen üniversiteler de vardır.bitti mi? elbette hayır.intibak sınıfında öğrencilere yurtkur yurt ve kredi imkanı sağlamaz nedeni ise "ulan bu herifler zaten atılacak ne sikime uğraşalım" şeklinde tanımlanabilir...

meslek yüksekokullarının teknik bölümlerinden mezun olanlara 2008 yılından itibaren işletme-iktisat bölümlerinin intibak sınıflarına dikey geçiş hakkı tanınmıştır.intibak sınıfında sorumlu oldukları derslerden(iktisada giriş,genel işletme,hukuka giriş ve genel muhasebe)başarılı olan öğrenciler 3. sınıfa kayıt olabilir.

önemli not:intibak sınıfında askerlik tecil işlemleri yapılmamaktadır.

edward norton un hapis cezası kesinleşmiş bir uyuşturcu satıcısını canlandırdığı oldukça etkileyici bir film.
monty nin hapse atılmadan önce 24 saat serbest bırakılması ve hapisteki ağır abilerce parlak bulunup düdüklenmemesi için kendini en yakın arkadaşına dövdürmesi gibi absürdlükleri barındırmasına rağmen sona yaklaştığını hisseden bir adamın tüm yarım kalan hesapları kapatma çabası ve hayatını sorgulaması izlenmeye değer.

liman,havaalanı ve kara sınırlarında gümrük sahalarını korumakla görevli silahlı üniformalı devlet memuru.

açılımı "veri hazırlama ve kontrol işletmeni" olan devlet memuru ünvanı.

küçük her zaman daha büyüğünü gizlemek için itiraf edilir.

davranışlarının değişmesi için çok büyük paraya ya da kapısı deri kaplı bir makam odasına ihtiyacı yoktur.önemsiz bir görev için küçük bir yetki verdiğinizde bunu kişisel çıkarları veya ego tatmini için kullanmaktan çekinmeyecek kadar karaktersizdir.

ya olay çıkarmayı seviyor ya da öyle görünmeyi.gazlarla arası iyi sanırım.gaza gelmemesi dileğiyle...

uyarı: bu entry önyargı içermektedir.

özel halk otobüslerinde biletçi görünümlü muavinler de eşlik eder bu şahıslara.
bu muhteşem ikili hiçbir yolcuyu kaçırmak istemez.yolcunun çok olduğu duraklarda gereğinden fazla oyalanıp süreyi doldurdukları için bir anda pilot moduna geçerler.boşluk kavramı ne kadar geniş düşünebildiklerinin önemli bir göstergesidir zira otobüsün arka tarafı onlara göre hep boştur.

sonya, raskolnikov un peşine takılıp bu göt donduran memlekete gitmiştir.sadakat böyle bir şey olsa gerek...

(bkz: sibirya)

karı/kız/hatun ve kaldırmak/flört etmek/tanışmak/çıkmak gibi detaylara takılmadan açıkça söylemek gerekir ki buna niyetlenen şahsın göte gelme ihtimali oldukça yüksektir.bu iki cins için de geçerli.birkaç entry okuyup houstondan "muahaha" "çok komik" "negzel yazmışsın " tarzı ipe sapa gelmeyen mesajlarla karakter analizi yapabildiğinizi düşünüyorsanız kusura bakmayın ama "kafanızı sikeyim" demek istiyorum.sonu hüsranla bitebilecek bir maceraya atılmak isteyenler buyursun denesin...

artık hiçbir özelliği kalmamış her mahallede olan klasik liselerin yeni adı."üniversite olsun da gerisi mühim değil" zihniyeti maalesef bu liseleri de vurmuştur.her velinin göt beyinli de olsa yavrusunu "anadolulu" yapma gayreti ve akabinde okula yardım adı altında alınan rüşvetlerle açılan ek sınıflar sonra yerel politikacıların ucuz hizmet gösterişi yüzünden "her kasabaya anadolu lisesi" kampanyaları sonucunda nitelik folloş edilip nicelik önem kazanmıştır...

çok iyi insandı, ben de çok severdim keratayı. bir gün yine içiyoruz "abi sen olmasan benim halim ne olurdu" dedi.evet evet abi derdi bana.çekinirdi benden saygıda kusur etmezdi.

bu ne amk!kendimi biran cenazede hisettim.tamam neşeli,farklı,renkli biriydi.tamam gitmesine ben de üzüldüm.ama olayı dramatize etmenin bu kadar abartmanın ne anlamı var? sanki adam ölmüş ya da çok ağır hastaymış gibi ağıt yakmanın kime ne yararı olacak? ilk gidişi değilmiş umarım son gidişi de olmaz.nick bile düşündüm kendisine "yıkılmadım ayaktayım"
nasıl? güzel di mi?