confessions

firambogaz

- Yazar -

  1. toplam entry 10312
  2. takipçi 2
  3. puan 177033

franz kafka

firambogaz
3 temmuz 1883 yılında doğan franz kafka, praglı bir yahudiydi. yahudi olduğu için almanlar tarafından sevilmiyor ve almanca konuştuğu içinse çek’ler tarafından hor görülüyordu. iriyarı ve sağlıklı babası hermann kafka içinse, kafka ancak bir böcekti. tüm çocukluğu boyunca kendisini "hiçbirşey’’ gibi hisseden kafka, bir yetişkin oldugu zamanda bu düşüncesinden vazgeçmedi. babasıyla başlayan otorite fobisi onun hemen hemen tüm kitaplarına sızmıştır. otorite karşısında, zaten zayıf olan bedeninin iyice küçülmeye, yok olmaya başladığına inanır. bu düşünce kafka’yı ömür boyu bırakmadı.


albert camus’nün taş olmak istemesi gibi kafka da, kara saplanmış yararsız bir odun parçası olmak ister. ona göre ne kadar küçük ve basit bir yaşamı olursa o kadar mutlu ve sorunsuz olacaktır. çünkü bir insan olarak yaşamak ve doğru yolda ilerlemek hemen hemen imkansızdır. şöyle gerekçelendirir bu durumu; "doğru yol yerden bir karış yüksekte bulunan gergin bir ip gibidir. fakat bu ip, üstünde yürümek için değil de insanın ayağının takılıp tökezlenmesi için vardır ancak..’’


kendi aşağılık kompleksleriyle yoğurduğu bir iç dünyası vardır kafka’nın. kendi bedeninden değil hoşnut olmak, tiksinmektedir nerdeyse. bir başyapıt sayılan değişim’in efsanevi ilk cümlesi şöyledir: "gregor samsa bir sabah korkulu bir düşten uyanınca, yatağının içinde kendini korkunç bir hamamböceği olarak buldu...’’


böcek samsa bir süre utanç dolu ve anlamsız bir yaşam sürdükten sonra pis ve yalnız bir şekilde ölür. kafka bu tür bir ölümün kendisi için de olası bir son olduğuna inanır. hayvanların ağzından anlattığı birçok öyküde kendi komplekslerini ve korkularını yansıtır. insan olmanın korkutucu yönlerini anlatır. bir akademi için rapor’ adlı öykü bir maymunun ağzından anlatılır. maymun nasıl insan olduğundan bahsederken bunun hiç de zor olmadığını söyler ve hayvanat bahçesindeki kafesinden insanları izlerken şöyle düşündüğünü anlatır; "demek bu adam ya da adamlar serbestçe hareket etmekteydiler. hiç kimse, eğer kendileri gibi olursam demir parmaklıkların açılacağına ilişkin söz vemıiyordu bana.. ama... insanları taklit etınek ne kadar kolaydı! daha ilk günlerde tükürmesini öğrenmişti...’’


üstünde katlanılmaz bir ağırlığı olan babasından uzaklaşmak ve kendi başına varolabilmek adına evlenmek ve bir aile sahibi olmak istedi kafka. fakat onun gibi kompleksler içinde yüzen bir adamın altından kalkabileceği bir iş değildi bu. kadınlarla mektuplaşmaktan başka birşey yapamadı. bu yolla cinsel ilişki kurmak imkansız olduğu için hiçbir zaman çocuk sahibi olmadı.


ilk büyük aşkı felice bauer’di(1887-1960). hayatı boyunca onunla iki kere nişanlandı. ve beklendiği gibi mektuplaşmak öte pek bir ilişkileri olmadı. mektuplaştığı dört kadın arasında en ciddi ve önemli olanın milena jesenska’ydı. milena’yla mektuplaşmaları önce bir arkadaşlık gibi başladı, daha sonra tutkulu bir aşka dönüştü. fakat milena evli olduğundan bu mutsuz ve imkansız aşk kafka’yı derin acılara sürükledi.


mektuplaştıkları üç yıl boyunca sadece iki üç kez görüşebildiler ve bu görüşmeler kafka’yı üzmekten başka bir işe yaramadı, yine de onun yaratıcılığını olumlu yönde etkilediği rahatlıkla söylenebilir. daha sonraları edebiyat tarihinin güzide eserlerinden biri sayılacak olan "milena’ya mektupları"da kafka şöyle dile getirir durumunu; "en çok seni seviyorum diyorum ama gerçek sevgi bu değil sanırım, sen bir bıçaksın, ben de durmadan içimi deşiyorum o bıçakla dersem, gerçek sevgiyi anlatmış olurum belki..."


milena bu mektupları 1939 yılında yayınlaması için yakın arkadaşı willy haas’a verdi ve kendisi 17 mayıs 1944’te almanya’da toplama kampında öldü.


kafka prag’da hukuk öğrenimi gördükten sonra işçi kaza sigortasında memur olarak çalışmaya başladı. artık "doktor kafka’’ydı ve hep istedigi gibi sıkıcı fakat güvenli bir hayata kavuşmuştu. gündüzleri sıradan bir memur gibi işine gidiyor, geceleri ise ölümden bile derin bir uykuya benzettigi yazma işinde yoğunlaşıyordu. avrupa’nın çalkantılı hali onun öykülerini gittikçe karanlıklaştırdı. insanın kurtuluşuna olan inancı azaldıkça daha çok yazmaya başladı. "şato", "dava", "amerika" hep bir arayışın romanı oldular. arayışın fakat bulamamanın desek daha doğru olur herhalde, zira bitmeyen romanlar konusunda kafka külliyatı oldukça zengin.


tüm karamsarlığına rağmen kafka’nın romanlarında her zaman bir ümit ışığı görmek mümkündür. "dava"nın yüzlerce sayfa boyunca suçunu öğrenmek için çırpınıp duran zavallı kahramanı k., sonunda idam edilir. fakat infaz sırasında karşı binanın penceresinden ışıklar içerisinden bir adam çıkar ve k.’ya doğru kollarını uzatır. elle tutulur bir yararı olmayan, zayıf bir umuttur ama, bir umuttur işte ve insanın sahip olduğu biricik şeyde budur aslında...


kafka az olan arkadaşları arasında en çok .max brod’u severdi. bir gün çömez yazar gustav jarmouch yanına gelip ’’bugün ışıl ışılsınız herr kafka" dediğinde verdiği cevap şöyle oldu; ’’dün max ve karısıyla yemekteydim. dostlarının gözlerindeki ışık üstüme sinmiş olmalı..."


katka dostu max’ten, ölümünden sonra yazdıgı her şeyi yakmasını istedi. yazdıklarının gereğinden fazla kişisel ve değersiz olduğunu düşünüyordu. tabii max onunla aynı fikirde değildi ve kafka’nın ölümünden sonra, karışık halde bulunan binlerce sayfa metni toplayıp düzenleyerek yayınladı. (yani bir kafka yazısı yazarken max brod’u da saygıyla anmak gerekir.) ,


1917 ağustosu’nda başlayan kanlı öksürükler franz kafka’yı yedi yıl sonra viyana yakınlarında bir sanatoryumda öldürdü. ölürken tuhaf bir huzur içindeydi. belki de yanında kendisinden oldukça küçük bir kadın olan dora diamant olduğu içindi bu, öyle ya ilk defa mektup yazmadan konuşabileceği bir kadına sahipti ama ne acı ki ölmek üzere olan bir adam için bunun fazla bir değeri yoktu.


yemek yeme acı veriyordu ve o da taslaklarını yazdığı "açlık cambazı" öyküsünün kahramanı gibi aç kalmayı dolayısıyla ölmeyi seçti. ikinci dünya savaşı’ndan sonra çok ünlenen kafka, yazın tarihi içinde karanlık, derin ve görkemli bir yer edindi.

www.kimkimdir.gen.tr

eser noyan

firambogaz
müzisyen eşi engin noyan’dan boşaninca 06.05.2005 tarihinde öğleden sonra saat 5’te şükrü babacan’la evlenmiş, nikah dairesi çıkışında da plakasının son rakamı 05 olan araçla balayına çıkmıştı. özel olarak saptanan, tarih, saat ve plaka da o günlerde gazetelelere haber olmuştu.
14.02.2006’da boşandilar.

yaran fıkralar

firambogaz
2. dunya savasinda 2 yahudi almanlara esir olmustur.bunlardan biri digerine kendilerine ne yapacaklarini sorar.o da baslar anlatmaya "
2 ihtimal var ya bizi oldururler yada esir kampina yollarlar.
oldururseler sorun yok kampa gidersek 2 ihtimal var ya kursuna dizilriz ya da gaz odasinda olduruluruz.
kursuna dizilirsek sorun yok gaz odasina gidersek 2 ihtimal var bizden ya sabun yaparlar yada kagit.
sabun yaparlarsa sorun yok kagit yaparsalar 2 ihtimal var ya gazete kagidi oluruz yada tuvalet kagidi.
gazete kagidi olursak sorun yok tuvalet kagidi olursak iste o zaman boku yedik".

yaran fıkralar

firambogaz
tabura yeni bir komutan gelmis ve askerleri toplayarak bir konusma

yapacagini belirtmis. bütün askerler toplanmislar ve komutan baslamis konusmaya :

"bugün tanismak için sizleri buraya topladim. benim adim ahmet,

soyadim kirç. tekrar ediyorum, kirç. arada r var. sakin ola diliniz sürçmesin çok fena yaparim. herkes iyice ezberlesin hata istemem !"

askerler dagilmislar ve herkes "arada r var, arada r var" diye içinden ezbere koyulmus. komutan ise bu konuda ne kadar hassas oldugunu göstermek için sagda solda gördügü askere soruyormus :

- sen !

- emredin komutanim!

- soyadim ne benim ?!

- kirç komutanim.

- aferin ! isinin basina !

komutan böyle böyle hergün bir kaç kere soyadini soruyor ancak kimse

sasirmiyormus. temel ise bu konuda çok sanciliymis. ya bir gün piyango

kendisine çikarsa ve sasirirsa diye daralip dururmus. nihayet bir gün tören esnasinda komutan aniden arkasina dönmüs ve temel’i isaret ederek :

- sen ! soyadim ne benim ?!

temel heyecandan konusamiyor, nutku tutulmus. yaprak gibi sallanmaya baslamis. komutan gayet sinirli :

- sana söylüyorum, cevap ver, asabimi bozma !

hemen arkasindaki arkadasi bakmis temel’in basi belaya girecek hemen

fisildamis :

- arada r var, arada r var...

bunun üzerine temel rahatlamis ve cevap vermis :

- gört !!!

yaran fıkralar

firambogaz
bacanak

evli olan adamin baldizi yatiliya misafir gelmis. aksam hos sohbet derken adam ve karisi yatmis. gece adam karisini sikerken baldizi tuvalete kalkar ve kapidan bunlarin sesini duyup kapidan bunlari izler.

kiz okadar azarki buzdolabindan bir salatalik alir ve onunla kendini tatmin etmeye başlar. tuvalete giden enistesi baldizini görür ve sesini cikarmadan yatar.

sabah kiz ve ablasi erken kalkarlar ve kahvalti hazirlarlar. domates salata peynir zeytin gibi. adam mutfaga gelince karisini öpüp günaydin karicigim der baldizini öpüp günaydin baldiz der.
sofrada salatayi görünce sanada günaydin bacanak der.

yaran fıkralar

firambogaz
arabin biri türk kizina asik olmus, sonra turk arkadasina onunla evlenmek için ne yapmasi gerektigini sormus;

türk arkadasi araba :

-"öncelikle kendine entarinin altindan giymek için bir kilot diktir, sonrada kizi gidip ailesinden iste" demis, arap kendine bes metrelik kumas almis, iki metresiyle kilot diktirmis, üç metresinide evde birakmis ve kizi istemeye gitmis.

arabin heyecandan çisi gelmis ve tuvalete gitmis, kilodu tuvalette unutmus, disari çikip koltuga bacaklarini açarak yayilmis.kiz kahveleri tutarken

-"aman tanrim!" deyip elindekileri düsürmüs.

arap gülerek cevap vermis :

-"çok mu begendin üç metreside evde."

yaran fıkralar

firambogaz
bal

birgun bir adam ormanda kaybolur gece karanliginda bir kilise gorur ve geceyi burada gecirmek ister, kapiyi calar basrahip kapiyi acar,basrahibe tanri misafiri oldugunu yolunu kaybettigini bir gece kalip gidecegini anlatir.

rahipte kabul eder tabi ki gece herkes uyumaya cekilir,fakat adamin gece yarisi tuvalete gitme ihtiyaci dogar ve tuvaleti

aramaya koyulur. once bir kapiyi acar bakar ki guzel bir kadin geceligiyle ortada dolasiyor sasirir..sonra baska bir kapiyi acar burada da rahipler yerde daire biciminde oturmus hepsinin aleti meydanda ortada da bir sinek ucuyor buna da cok sasirir;

adam sonra bir kapi daha acar ve adam birde ne gorsun bir rahip aletinden tavana asilmis saskinligi bir kat daha artan adam

sonunda ihtiyacini giderip yatar. sabah olunca butun bu gorduklerini basrahibe anlatir ve sebebini sorar.. rahip de anlatmaya baslar:

-"o gordugun guzel kadin var ya iste o bizim ihtiyacimizi karsilar,o ortada ucan sinekte hangimizin aletine konarsa o gece kadinla o beraber olur"

adam sorar :

-"peki o aletinden tavana asilan rahip neyin nesidir ?"

basrahip hemen cevap verir:

-"o var ya o, orospu cocugu, aletine bal suruyormus meger!"

yaran fıkralar

firambogaz
acele etme

kaptan pilot uçagi kaldirmis, amerikaya uçuyorlarmis. yolculara gereken anonsu yapmis ve fikra o ya, anonsu kapatmayi unutmus.

uçagi otomatik pilota baglamis ve sööle gerindikten sonra kendi kendine konusmaya baslamis.

-"oohhhh bee, gidip sööle güzel bi siçayim, sonra da hostesi güsseellll bikeyim demis."

tabi bütün yolcular duymus. hostes durumu kurtarmak, pilota haber vermek için tam kosacakmis ki, birinin valizine takilip düsmüs.

adamin biri hostesi yerden kaldirirken

-"acele etme bacim herif önce siçacak" demis..

yaran fıkralar

firambogaz
gençlik suyu

temel bi gün eve giderken komsusu cemalla emineye rastlasarak selamlasmislar.
tabi temel dayanamayarak sormus.
-"nereye gidiyorsun?"
-"tatile gidiyoruz, orda gençlik suyu varmis, ondan içip genç olucaz."
temel hemen adresi istemis.
o da ertesi gün yola çikmis, gitmis sudan 2 yudum içmis, 18 yasindakini halini almis. sonra evin yolunu tutmus. kapiyi tiklamis fadime kapiyi açmis.
-"buyur evladim ne istedin?" demis
-"la ne demek ne istedin beni tanimadin mi?" demis.
fadime de saskinlikla "sen kimsin?" demis.
-"ben temel" demis.
-"la temel saha ne oldi?" demis fadime.
temel "ben falanci yerde gençlik suyu vardi gittim ondan içtim" demis.
tabi temel o gece fadimeyi alak bullak etmis. bi alttan bi üstten fadimenin iflagiin kesmis.
fadime hemen ertesi gün kalktigi gibi gitmis gençlik suyunun oldugu yere sudan 3 yudum içmis, 1 yasindaki kiz çoçugunu halini almis.
gitmis kapiyi çalmis temel kapiyi açmis bi bakmis bi tane 1 yasinda kiz çoçugu.
-"buyur çoçugum demis ne istedin?"
-"temel beni tanimadin mi?" demis.
-"sen kimsin?" demis temel.
-"ben" demis fadime.
-"ne oldi ee kari saha" demis.
-"gençlik suyundan 3 yudum içtim bu hale geldim."

-"be pok yiyenin karisi. 3 yudum daha içseydin ananinkine geri gitseydin bari..!!"

yaran diyaloglar

firambogaz
maltepe - başıbüyük dolmuşlarında maltepeden binen bir hanfendi ve şöför arasında geçen diyalog:
- şöför bey başıbüyükmü?
- evet hanfendi.
- ne zaman kalkar?
- siz geçin arkaya doğru ben birazdan kaldırıyorum.
- tamam.

seyrüsefer

firambogaz
sertab erenerin sertab gibi albümünde yer alan bir sezen aksu şarkısı.

annem annem annem beni aşka ver
asi başım bir aşka boyun eğer

ey aşk al beni süründür yak ateşlerde
ben gönüllü köleyim sahibim sensin

kanat beni ballı zehirden dişlerinde
sen her şeye rağmensin ebediyensin

gönül yangın mahkemesiz mahkûm kederde
çilemi seveyim ha gökte ha yerde
ben aşksız neyleyim herkesteki bedeni
ben dururum tende can seyrüseferde...
463 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol