benduruyorumsebagitti

türk televizyonculuk tarihinin en önemli isimlerinden.

32. gün 28 şubat post-modern darbesi zamanlarında işi geyiğe vurdu ama sonradan kendisi de programı da toparlandı.

mithat bereket,rıdvan akar yetiştirdiğini bildiklerimdir.

severim kendisini.

en sevdiğim siyasi.idi.artık siyasi değil.

şu sözü düşünmeye değer:

"biz devleti yönetmeye talibiz.insanların kalbini ve beynini değil."

var olduğumuz günden beri evet tarih sahnesine çıktığımızdan beri, devletten ve onu yöneten liderden (başbuğ, bey, padişah, hakan, başbakan)beklenen milletin karnını doyurmasıdır.

dünyada küreselleşme denen bir gerçek var.ister beğenin,ister küfredin.bu oluyor ve daha da devam edecek.iki almanya’yı birleştiren de budur, koca sovyetleri yıkan da, komünist(?) çin’e en vahşi kapitalizmi yaptıran da...

türkiye, öyle ya da böyle bu yeni düzene ayak uyduracak. insanlarımızın da artık düşüncelerini, becerilerini bu yönde değiştirmeleri gerekiyor.

ama o kadar saf bırakıldık ki... serserilerin içindeki ana kuzuları gibiyiz.

hayatı, dünyayı, geleceği yeniden düşünmeliyiz.

bunları anlatmaya çalıştı besim tibuk.bölünsün diye değil, kahrolsun diye değil; daha güçlü olsun diye!

aç kalasın,işsiz kalasın diye değil; daha iyi şartlarda çalışıp, daha çok kazanasın, daha iyi yaşayasın diye...

birkaç beden büyük geldi.güzeldi o günler...

globallesme’ye karşı duyulan tepki üzerine ortaya atılmış bir kavramdır.
milli değerler,yerel kültürler... korunarak globalleşmeyi ifade eder kabaca.

kendisine dua ettiğim kişi...

akıl,fikir,insaf... bol bol.

çok ihtiyacı vardır zira.

serbestisi değil de, yasağı! vardır şu anda.

bazılarına çok normal geliyor da,bir de şöyle düşünseler...

bugün üniversitelerde kot pantolon yazağı olsaydı ve...

"üniversitede kot pantolon serbestisi" diye bir başlık olsaydı.

ya da "üniversitede küpe serbestisi"

ya da "üniversitede top sakal serbestisi"

ya da "üniversitede mini etek serbestisi"

?

şöyle bir evrensel gerçek var:

"sana yapılmasını istemediğin şeyi sen de başkalarına yapma"

hadi birileri yapmış,yapıyor.bari vurma.çünkü vurmak kolaydır.

bir düşün.

1-bu simge!

-simgeler yasaksa neden bu simge sadece?

2-bu dini simge!

-hani laiklik, insanların din ve inanç özgürlüğüydü aynı zamanda?

3-bunu takanlar, "bakın ben örtünüyorum ahlaklıyım-dindarım,siz değilsiniz mesajı veriyor!

-bugüne kadar bir tane böyle olay yaşanmamıştır.vehimle yasak olmaz!

4-bunlar baskı yaparak (mahalle baskısı) başkalarını da zorla örterler!

-zorla açtırana da bakın hele!böyle birşey yok!bilimsel araştırmalar söylüyor,okuyun.

5-bu siyasi simge.siyaset okula,kışlaya,camiye girmemelidir!

-bu seçimi yapma hakkını sana kim veriyor?yemezler böyle sloganları.

...

devletler insanlar için vardır.vatandaşı olmazsa devlet de olmaz.devletin büyüklüğü vatandaşının büyüklüğüyle doğru orantılıdır.

yasakladım bitmiştir!le bitmez!

çocuklar arasında, bu arabadan bir tane turgut özal’a, bir tane de kenan evren’e alındığı muhabbetleri yapılırdı.

biri cumhurbaşkanı,biri de başbakan ya, o bakımdan...

1992-1993 yıllarıydı...
üç kanallı trt’nin en iyi kanalı, o zamanki adıyla tv3 (trt 3)sinema kanalımızdı.
işte o tv3’te yayınlanan bir amerikan polisiye dizisi...
her bölümününde kahramanlarımız olan iki "ortak" suçluları kovalardı.

bu film dolayısıyla komşu kızıyla da bir muhabbetimiz olmuştu ki,havalara uçmuştum.

-aaa,sen de mi houston şövalyelerini izliyosun?

bir filozof şöyle demiş:"gelişmiş ülkelerde ne yaptığınız önemlidir,gelişmemiş ülkelerde ise ne olduğunuz..."

ilk açıldığı zamanlar bilgi üniversitesi’nde yemek veren firma.
şimdi durum nedir bilmiyorum.

manyak hijyeniktirler.yemekleri de iyiydi.

şişli’de gördüm ben bunu.

"hanımefendi sokak"ta, "beyefendi" apartmanı.

çok hoş.

ilk başlarda (90’lar) sempatim olmasına rağmen, sonraları: "bunların amacı ne?özerk bir devletleri,kendi kanunları var.bağımsız olsalar bile sağım,solum,önüm,arkam rusya;kim sobe?nedir yani?" sorularıma muhatap olan...

kimin boru hatları savaşlarına alet olup,kimlerin emperyalist mücadelelerinde rol aldıklarını bilmediklerini düşündüğüm...
...
sıktı bu terane.
sıktı bu sakal bırakıp, eline kaleşnikof alıp cihatçılık oynamalar...

kaça kadar gidecek acaba?
nedir yani senaryo kıtlığı mı var?
tamam bir film yaptınız.iyiydi,süperdi şu bu..
twelve,thirteen...
thirtyone mıdır sonuncusu?töbe töbe

kızılderilileri... soluk benizlilere karşı.

işgalcilere karşı,direnenleri.

parayı kim bastırırsa o iyi oluyor zaten.

geceyarısı ekspresi’nde iyi(?)’yi tutan var mı mesela?

"ey ölüm gel de şu dertli ömre bir son ver"

j.j.rousseau

etmek değil de,
düşünmek:
hayata notunu vermektir.
o tutan şeyler olmasa...
inançlar,aile...ve umut..

deniz,kumsal,gülen çocuk,güneşli günler lay lay lom bir yere kadar.
hayat hiç öyle değil.hayat bunlar değil.sadece bunlar değil.

kötü bir şey.zor bir şey.herkesten uzak olsun.

bruce willis,sharon stone,emile hirsch,justine timberlake falan filanın oynadığı bir film.
az önce izledim ve midem kalktı.
ağladım.
lanet olsun!..

şimdi gecenin bu vaktinde nasıl kendimi toparlayacağım,nasıl...
..
.
dünya boktan bir yer

adı bile gülümseten, bir numaralı stand-up’çı.

niye bu kadar bok atılıyor anlamış değilim.

sanki adam yol kesip haraç alıyor.

muhteşem bir tiyatro...demet akbağ yine döktürüyor.

ve evet gördüm!nöbet arkadaşım bana göstermek için getirmişti.

havanın kararmasına yakın bir vakitte...

elinden düşürünce bulmak için benim ışığı kapayıp gölgelendirmem...

nöbet değişimine gelenler bizi şaşkınlıkla izlerken "birşey düşürdük onu arıyoruz" dememize karşılık "e niye sen ışığın önünde duruyorsun o zaman?" diye sormaları,güzel anılarımdandır.

türklerin "ilk" başkenti.

"demokrasiden taraf olmayanlara yazdırılmayacağı" açıklanan gazete.

ismi ve tepkiselliği pek hoşuma gitmese de,bugüne kadar yazar olarak gördüğümüz kişilerin "gazetesi" neye benzeyecek merak ediyorum.heyecanla bekliyorum.