xerxes

(bkz: hiçbir şeyde gözüm yok)

adana 2. kolordu komutanlığında askerlik görevine başlayan can dostum. adana sıcağına nasıl dayanacak bilmiyorum hakikaten.

hayırlı tezkereler üstat...

sözlüğün haydar dümen’i gibi olacakmış gibi görünen yazar. cinsellikle ilgili bilmediği şey yok maşallah. devam ediniz...

latince’de "sonunda, en son" manasına gelen kelime.

bir deli, hırçın adamdır nihat genç. karadeniz çocuğudur. gerekirse 15 sene yatar mapuslarda fikirleri yüzünden. adamın hasıdır...

çok güzel bir edip akbayram şarkısı. 1997’de çıkmış "yıllar" isimli albümünde yer alır.

bir sıkıntı var içimde
sokağın tavanı kadar
içim sığmıyor içime
sokağın tavanı kadar

ayrılıklar gelir çatar
gözüm ufuklara akar
desenki beni ne kadar
sokağın tavanı kadar

bir sevgi düştüm önüme
gözünü sürdüm gözüne
biri geziyor içimde
sokağın tavanı kadar

ayrılıklar gelir çatar
gözüm ufuklara akar
desenki beni ne kadar
sokağın tavanı kadar

beni akşam akşam nickiyle yarmış yazar insanı. hoşgeldin...

bisiklete binmeyi pek seven minik kız. özgür hissediyormuş kendisini. söz, karne hediyesi olarak ona süper bir bisiklet alacağım. hem de vitesli...

(bkz: patience)

olağaüstü güzellikte bir guns n roses şarkısı. "lies" albümündedir.

1,2,1,2,3,4
[whistle]
shed a tear ’cause i’m missin’ you
i’m still alright to smile
girl, i think about you every day now
was a time when i wasn’t sure
but you set my mind at ease
there is no doubt
you’re in my heart now

said, woman, take it slow
it’ll work itself out fine
all we need is just a little patience
said, sugar, make it slow
and we come together fine
all we need is just a little patience
(patience)
mm, yeah

i sit here on the stairs
’cause i’d rather be alone
if i can’t have you right now
i’ll wait, dear
sometimes i get so tense
but i can’t speed up the time
but you know, love
there’s one more thing to consider

said, woman, take it slow
and things will be just fine
you and i’ll just use a little patience
said, sugar, take the time
’cause the lights are shining bright
you and i’ve got what it takes
to make it, we won’t fake it,
i’ll never break it
’cause i can’t take it

[whistle]
...little patience, mm yeah, mm yeah
need a little patience, yeah
just a little patience, yeah
some more patience, yeah
need some patience, yeah
could use some patience, yeah
gotta have some patience, yeah
all it takes is patience,
just a little patience
is all you need *

i been walkin’ the streets at night
just tryin’ to get it righthard to see with so many around
you know i don’t like
being stuck in the crowd
and the streets don’t change
but baby the name
i ain’t got time for the game
’cause i need you
yeah, yeah, but i need you
oo, i need you
whoa, i need you
oo, all this time **
(ah)

[()-whispered]
[*background vocals]
[**main vocals]

(bkz: coşkun sabah ın elektro udu)

ben de nacizane bu şarkı ile ilginç ama salakça bir anımı anlatayım bari.

hiç unutmam ilkokul 1’deyken sınıfta bir kıza aşık olmuştum. o zamanlar 7-8 yaşlarındaydım. ders de "müzik" dersiydi. hoca herhalde koro kuracaktı zannedersem. hepimizi tahtaya kaldırıp seslerimizi denemek istiyordu. sıra bana geldiğinde herhalde çocukluğumun verdiği cesaretle olacak ki aşık olduğum kızın yüzüne bakarak "alla alla alla alla, bu nasıl sevmekh" diye söylemiştim. çok komik bir andı hakikaten. hoca biraz kızdı tabii, "geç otur yerine!" falan dedi. böyle ilginç bir anısı vardır bu şarkının bende.

boşuna tatlıses dinlemiyoruz herhalde...

hayırsever bir işadamı. kendi adını taşıyan kadir has üniversitesi’ni kurmuştur.

ibrahim tatlıses’in zannedersem 1987’de izmir’de çevirdiği bir filmi. diğer rollerde melike zobu ve neslihan yargıcı yer almakta.

filmde tatlıses’e aşık iki tane kızkardeş vardır. tatlıses, meşhur izmir fuar’ına program yapmak için gelince melike zobu, tatlıses’in gözüne girmek için enteresan numaralar yapar. diğer kardeş ise bir ayağı sakat bir kızdır. tatlıses’e şarkı sözleri gönderir ve onun dikkatini çeker. duygulu bir hatundur. sonra olaylar gelişir.

tatlıses’in "canım dediklerim" isimli damar şarkısı bu filmde fon müziği olarak sıkça duyulur.

bir tatlıses filmi...

(bkz: kadir has)

eski roma’da halk kesimine verilen latince isim. roma imparatorluğunun ilk yıllarında yönetimde çok fazla söz sahibi değillerdi. ama ilerleyen yıllarda yaptıkları ayaklanmalarıyla yönetimde yani senatus’da söz sahibi oldular.

ibrahim tatlıses’in 1989 ya da 1990 yılında nil ünal, aydemir akbaş ve müzik yönetmeni, besteci uğur bayar ile çevirdiği bir filmin ismi.

tatlıses bu filmde herşeyeden elini ayağını çekmeye karar vermiş bir mafya babasını canlandırır. bir kaç ay önce koluna yediği kurşun yüzünden sağ elinde geçici felç oluşmuştur. oyun hamuru sıkarak o elini kuvvetlendirmeye çalışır. fakat onun düşmanları tatlıses’i öldürmeye kararlıdır. o ise artık bu işi bıraktığını söyler ve manitası nil burak’la tatile çıkar. yardımcısı aydemir akbaş ise huzursuzdur. sonra olaylar gelişir.

ilginç bir tatlıses filmi...

geçen sene pek severek oynadığım bir kamyonculuk oyunu. bir nakliye şirketi kuruyorsunuz. kamyon sürüp size verilen yükleri zamanında ve az hasarla götürüyorsunuz istenilen yere. para kazndıkça daha iyi ve hızlı kamyon alma olayınız oluyor. ayrıca özel yükler taşımak için de bir sertifika alıyorsunuz. oyun, zorluk derecesine göre amer,ka’nın üç bölgesinde oynanıyor. en zor olanı amerika’nın orta kısmında yer alan utah, boise, helena gibi kentlerde oluyor. diğer bölümlerde los angeles, san francisco, indiana, chicago, cheyenne gibi kentlere naklityatçılık yapıyorsunuz.

kafa dağıtmak için ideal bir oyun...

(bkz: poison ivy 3)

- kankanın karıyı düdükleme hilmi!
- peki abi.