utopya

bazi kisilerin siddetle tavsiye etmesi uzerine almak istedigim, kitapcilari gezip bulamadigim, sonunda beyazit’ta ismarlama getircek birini buldugum fakat son anda 3 cilt oldugunu, her cildin nerdeyse 30 milyona geldigini ogrendigim ve toplamda 95ytl gibi bir fiyat eden, cebi yakacak kuvvette olan hala alamadigim kitap. girisini internette bulmam da kitabi hala alamamamda etkili olmustur. cunku kitabi daha bastan anlamayarak okumaya devam ediyorsunuz.

hanim kelimesiyle cok guzel uyumu olan bir isimdir. sesli sesli ’nihan hanim’ derken ’nihananim’ diye cikmaktadir. ayrica divan edebiyatimizda cok fazla kullanilmaktadir. bunlardan en bilineni ’bildim ki nihan’i bela imis ask, bir dertli macera imis ask.’ gizli, sakli manalarina gelmektedir. bu durumda manadan yola cikarsak herkesin icinde bir nihan vardir tezinin dogrulugu yuksektir.

uzerinde durulan mesele, mevzu... amfi kabadayilarinin meshur da lafidir:
‘konu nedir arkadasim?’ biraz urkutucu bir laftir, ozellikle arkadasim kelimesiyle birlesince tamamen o ortamdan kacmak lazimdir. mankenle birleserek ‘konu mankeni’ gibi gereksiz insan kitlesini olusturur. komsuyla birleserek ‘konu komsu’ gibi elalem ne der sonra seklinde soru kalibini doguran, cok ozel tepkimelere giren kelimedir.

gitarin konustuğu the beatles’in klasiklerde yerini almis mukemmel otesi sarkisi:

i look at you all
see the love there that’s sleeping
while my guitar gently weeps

i look at the floor
and i see it needs sweeping
still my guitar gently weeps

i don’t know why nobody told you
how to unfold your love
i don’t know how someone controlled you
they bought and sold you

i look at the world
and i notice it’s turning
while my guitar gently weeps

with every mistake
we must surely be learning
still my guitar gently weeps

i don’t know how you were diverted
you were perverted too
i don’t know how you were inverted
no one alerted you

i look at you all
see the love there that’s sleeping
while my guitar gently weeps

look at you all
still my guitar gently weeps

turk hava kurumu bunyesindeki ucus okuludur. pek cok alanda kurs verilir. parasut, planor, yelken kanat. diyelim parasut kursu almissinizdir. atlayisinizdan sonra elinize atlayis belgesi verirler ve uzerinde turkkusu yazar. fakat birkac senedir parasal yonden sikintilari oldugundan iyice ucusa gecmis bir ucus okuluna donnmustur. hatta subelerine gidip bilgi almaya calistiginiz da sordugunuz sorulara cevap alamadiginiz bir kuruma donmustur. yani artik eskisi gibi turkkusları yetisememektedir ve yetisecek turkkusu neslinin sevki iyice kirilmistir.

yapi kredi’den aldigim ama nedense hala normal kartla arasindaki farkin ne oldugunu anlamadigim atm’lerden para cekebildigim ama anlamadigimdan dolayı taksitli alisverisi hic denemedigim kumbara niyetine kullandigim kart. uzerinde university telecard, musteri kodu, son kullanma tarihi, ad-soyad, okul ismi ve visa yazan kart.

hurriyet pazar ekinde adini duyup girdigim ve hala takip ettigim site. ne demisler parayla oynadigin surece para seninle oynar. bu sozu yikacak bir tezdir bu site. paranin sizle degil, sizin parayla oynayacaginiz tek ortam. trilyoner olma hayaliniz varsa hayallerinizi gerceklestirebilecek bir site. ama sanal. hatta zamanla hazineniz kabariklasinca seni taniyorum, ben senin didinin didisiyim diyen sanal akrabalariniz size mesajlar da atiyor site icinde.

ciktigi gunden beri surekli toplumun agzinda duydugum kolesterolu kontrol altina alan hatta normal yogurtlardan cok cok guzel olan 2 gunde tiryakilik yapan ulker’in urunu... reklami da yogurt kadar dillere destandir. msn’de insanlar selam niyetine dalgalanmalar halinde su yazismalarda bulunur:

x: pisttttt...
y: neeee?
x: kalbim benecol....?
y: neeee? : ) (bir de gulme isareti cok anlamis gibi)
x: olmadi. "her gun, mutlaka" diyecektin.
y: her gun, mutlaka...

pek cok sitenin ayni isimle baslik actigi, bazi kose yazarlarinin kose sonlarina yazdigi, cogu zaman konuyla alakasi olmadigini dusundugum, bazi forum sitelerinde de yine baslik olarak acilip sonra isi geyige doken kitlenin kendi uydurdugu sonuc olarak gunun sozu basligi altinda toplanan ozlu, karakterli sozlerdir. bu gunun sozu:
‘zamanin kayboldugunu bilenler, en cok uzuntu duyanlardir.’ dante

google

cok degerli bir tastir... incinin olusumu edebiyatimizda cokca deginilen bir efsaneye dayanir. efsaneye gore, nisanda sahile cikan istiridye, kapakcigini acarmis. o sirada yagan yagmurun damlasini yutup denize donen istiridyenin karnindaki bu nisan yagmuru damlasi, inci olusmasina sebep olurmus.

komsumuzun sevdigi kahve tarzi. ona ilk kahve yaptigimda nasil kahve içersiniz dedigimde -sade,orta,sekerli- yandan carkli demisti. iyi ki belli bir samimiyetimiz vardi da o nasil bir kahve dedigimde sekersiz cevabini alabilmistim.

dogum gunumu bu konsere ayirip 10 yas yaslandigimi hissetmistim. çok melankolik, yaş ortalamasinin cok dusuk oldugu ve alkol dozunun iyi ayarlanamadigi bu yuzden yeni melek tuvaletlerinin kusmukla dolu oldugu ve bu kusmuklardan dolayi kapisi yarim acik kalan tuvalette zorlanarak tuvaletimi yapmaya calistigim o sirada yan tuvaletteki kizin aglayarak kustugu konser. playlistleri iyiydi. comfortably numb coveri guzel olmustu. ama yine de ben bileti aldigim heyecanla konserden cikamadim. ‘tarkan seni seviyorum’ diyerek sinir krizleri geciren kizlarin bu konserde de ‘vincent olurum senin icin!’ diyen versiyonları vardi.

sarabin es anlamlisi omer hayyam ve rubaileridir.
"sen icmiyorsan, icenleri kinama bari;
birak aldatmacayi, iki yuzlulukleri;
sarap icmem diye ovunuyorsun, ama,
yedigin haltlar yaninda sarap nedir ki?"

"adam olduysan hesap ver kendine:
getirdigin ne? goturecegin ne?
sarap icersem olurum diyorsun:
icsen de oleceksin, icmesen de!"

"ferman sende ama guzel yasamak bizde
senden ayigiz bu sarhos halimizle
sen insan kani icersin biz uzum kani
insaf be sultanim kotuluk hangimizde"

"dunyada akla deger veren yok madem,
akli az olanin parasi cok madem,
getir su sarabi, alsin aklimizi:
belki boyle begenir bizi el alem!"

degişik cesitleri vardır bu parasutlerin:
cizgi filmlerde semsiye ya da pelerin
filmlerde sevisirken ustu orten carsaf
ikizlere takke
prezervatifin es anlamlisi
yamac parasutu ve serbest parasut.
bunlardan birini denedim. serbest parasut. ucaga bagli olarak atliyorsunuz, 4 saniye sonra kendiliginden aciliyor. bu saniyeyi sayma sekli degisiktir. 4-3-2-1 diye degil de bir biiiinn, iki biiinnn... diye sayarsiniz, sonra parasutunuz acilir. en zor yeri yere inmeden önce atacaginiz 5 nokta taklasidir. thk bu egitimi ucretsiz ve cok guzel vermektedir. yaninda da artisi sertifika verirler size. savas aninda parasutcu olarak kullanilabilme durumunuz vardir diye de söylentileri vardir. bu söylentiye inanip savas parasutcusuyum diyerek hava atma girisimlerim olmustur...

joan baez yorumu ne kadar carlos puebla yorumu kadar guzel olmasa da yine de bu sarkiyi o’ndan dinlemekte guzeldir.

cemberimde gul oya dizisinin bazi sahnelerinde arka fonda calan kimin soyledigini anlayamayip sozlerini de arka planda oldugu icin zor anladigim google’da ara yapip buldugum erkin koray parcasi. erkin koray bu sarkida resmen arabeski de cok iyi yapabileceginin sinyalini vermistir. damardan girer, gozyasi olarak cikar.

dostoyevski’nin budala adli eserinin sonsoz aciklamasinda:
‘budala saglikli olmayan tutkularin insanı surukleyisidir.’ diye gecmektedir.

yazar olma hayalleri kuran birinin kafasina milyonlarca cekic darbesi indirebilecek bir kaleme sahip insan ötesi varlik. idamdan son dakikada kurtulmustur. ‘budala’ kitabinda bu idam sahnesini mukemmel utesi anlatmistir. giyotinin sesi kulaklarinizda cinlar hatta kitapta o bolumu okurken boynunu tutarsiniz. ‘suc ve ceza’ romanini ise hapishanede kaldigi zamanlardan etkilenerek yazmistir. kesinlikle saheser. böyle bir yetenek olamaz. hatta ondaki yetenekse bizdeki ne dedirtir insana. ‘kumarbaz, yeraltindan notlar, karamazov kardesler’... kesinlikle kitaplarinda karakter tahlillerini muthis yapmistir. sanki karakterleri kafanizda, gözlerine kadar cizersiniz, o kadar ruhunuza isletir... azili bir turk dusmanidir. olsun bizi sevmesin ama ona burada –turkiye’de- tapacak insanlar var. babasini iscileri oldurmustur, ilk kiz cocugu olu dogmustur, kumarbazdir, bu yuzden borçlari vardir. ustune bir de idam cezasina carptirilinca, herhalde boyle yazmasi artik farz olmustur. o yazmasinda ben mi yaziyim!

“kavga, insanla kader arasinda degil artik, insanla kelime arasinda...”
hocamin kursude kendi lafi gibi bagirip “ulan ne laf etti herif be!” dedigim cemil meric sozudur. ardindan hocamiz -haftalar sonra- cemil meric’in bu ulke kitabini alip ozet yapmamizi istemisti. ne göreyim ilerleyen sayfalarda? hocami gozumde muthis yapan soz aslinda cemil meric’e aitmis. kac arkadasima da soylemistim hocam ne kadar dogru soyluyor diye!