confessions

sitare

- Yazar -

  1. toplam entry 388
  2. takipçi 1
  3. puan 13752

yapılmış en aptalca dalgınlıklar

sitare
olay daha yeni başladığım doğalgaz bürosunda geçmiştir.

müşterilere sunum yapmak ve proje çizmek için kullandığım bilgisayar aynı zamanda duvarda asılı olan plazma tvye bağlıdır.

haliyle sırtımızda televizyona dönüktür. sabahın köründe rüyasında kombi gören bir müşteri geldi ve bende adama güzelce sunum yaptım.

daha sonra müşteri gitti ve ben de görüntüyü televizyonun ekranından alıp bilgisayar ekranına verdim. buraya kadar her şey normaldi ama olay bundan sonra başladı.

ben yaklaşık üç saat boyunca hem sözlükte hemse diğer internet sitelerinde yaptıklarım en önemliside patrona çaktırmadan oynadığım oyunun ve msn konuşmalarımın dev ekranda gözükmesi sonucunda artık işyerinin büyüklerinden biirinin

sitare bey bu oyun yeni galiba demesiyle benimde pişkin pişkin ne oyunu falan gibi saçmalamalarımdan takriben yarım saat sonra gelen bayisi olduğumuz bir şirketin yetkilisi konuşurken bende dinliyormuş gibi yapıp oyun oynamaya devam ederken ufak bir boyun hareketi sonucunda ekranla yüz yüze gelmemle hassiktir deyip kıpkırmızı olmamla sonuçlanmış olaydır. bende bu adam konuşurken neden kızarıp bozarıyor diyorum .

sonuçta üç saat boyunca gerek patron gerekse diğer çalışanlar benim rezilliğime ses çıkarmayıp sadece izlemekle yetinmişler ve pek ses çıkartmamışlardır.

edit:

bu esnada yapılan işlemler:

bilgisozluk: kızlık zarı ile ilgili yazılanları okuma ve bir bilgiçin yönlendirdiği linkten detayları inceleme.

bilgi sozlukte gezinme...

bir sitede bilgi yarışmasına girme.

baska bir sitede scrabble oynama.

msnde yeni iş planları yapma.

arkadaşlarla karşılıklı küfürleşme...

gazete okuma...

haber sitelerindeki galerilerde ki güzel kızlara bakma.

facebook ta sayfaları gezinme.

sonuç: patron benimle hiç konuşmadı sadece surat asmakla meşgul. sanırım kovulacağım.

nevrotik sayıklamalar

sitare
çırılçıplak bir hüzün şimdilerde yokluğun, şakaklarımdan bir ter damlası olup akan; parmaklarım en mahrem yerlerinde gezinirken gecenin sensizliğe bürünmüş sessizlik yağlı bir urganolup boğuyor umutlarımı ve ben sevdanın gözlerinde kaybediyorum bütün benliğimi...

türkçe ezan

sitare
önemli olan bir olgunun bütünlüğüdür. din sadece inananlar içindir. inanmayan bir kimsenin dinin gereklerini yerine getirme zorunluluğu yoktur ama fikirlerini de sonuna kadar savunabilmelidir. bu hakkı ona allah vermiştir. ezan sadece müslüman olanlar için bir ibadet çağrısıdır. namaz kılmak isteyen o çağrıyı duyunca ibadet zamanı geldiğini anlar ve gereğini yapar. bu çağrının allahın tekilliği gibi bir evrensellik taşıması lazımdır. ezan dünyanın her yerinde aynı şekilde aynı ezgiyle okunarak bu evrenselliği yerine getirir. bir kimse hangi inanca sahip olursa olsun dünyanın her hangi bir yerinde ezan sesi duyduğunda müslümanlara bir çağrı olduğunu anlar. ama siz ezanı farklı dillerde ve farklı şekillerde okursanız bu evrensellik yok olur ,bütünlük bozulur. onun içindir ki ezan her yerde arapça okunmaktadır. önemli olan onun taşıdığı anlamdır. zaten bir müslümanın görevleri arasında dinini en iyi şekilde öğrenmekte vardır. arapcasını anlayamıyorum diyen açar kitapları ve okur; öğrenir.
yıllarca bu ülkede yaşayan insanlara zorla yaptırılan bu uygulamayı savunmak faşizmdir. bu güne kadarda namaz kılıp ya bu ezanda niye türkçe değil diyen kimse görülmemiştir. bakıldığında da başörtüsü sorunu bu ülkenin 20 yılı aşkındır başını ağrıtıp durmaktadır ve inatla çözümlenmemektedir. ayrıca allah bütün dilleri bilir yani hangi dille ibadet edseniz edin samimiyseniz kurtulursunuz.

sosyalist enternasyonal

sitare
chp nin sol jargondan değilde faşist bir partiye dönüştüğünü söyleyip toplantılarına çağırmayarak nasıl sosyalist olunacağını gösteren oluşum.

mustafa kemal’in partisiyiz diye halka etmediğini bırakmayan zihniyetin halkçılıktan uzaklaşıp ne hale geldiğini gösteren oluşum.

ordu göreve

sitare
kendi demokratik evrimini gerçekleştirememiş, koyun gibi güdülmeye bünyesi alışmış kimselerin kendi iradelerini yok sayıp, illa sikile sikile yönetilmek isteğinin dile geliş şeklidir.

bu ülkede sağcısı, solcusu, dincisi bilmem necisi olsun askeri yönetim zamanında çekmeyen kalmamıştır.

darbeciler yönetimi ele geçirip bizi sikmeye başladıklarında bu ülkede yapılmayan yolsuzluk, haksızlık adaletsizlik kalmamış on sekiz yaşından küçük olanların yaşı büyültürülerek idam ettirilebilecek kadar vahşileşmişlerdir.

özellikle 12 eylül dönemimde yönetimdekiler kanla, ölümlerle, idamlarla masturbasyon yapar hale gelmişlerdir.

sırf kendine veya kendi ideolojisine imtiyaz sağlayabilmek için güç kullanılmasını mübah gören bir zihniyet demokrasilerde kandilerine yer bulabiliyorsa(ki bundan daha doğal bir şey yok) bizler bu güne kadar hitler amcaya çok haksızlık etmişiz.

eğer

sitare
rudyard kipling e ait olan bir şiirin adıdır. bu şiirin bir çevirisi de şu şekildedir:

eğer, bütün etrafındakiler panik içine düştüğü
ve bunun sebebini senden bildikleri zaman
sen başını dik tutabilir ve sağduyunu kaybetmezsen;

eğer sana kimse güvenmezken sen kendine güvenir
ve onların güvenmemesini de haklı görebilirsen;

eğer beklemesini bilir ve beklemekten de yorulmazsan
veya hakkında yalan söylenir de sen yalanla iş görmezsen,
ya da senden nefret edilir de kendini nefrete kaptırmazsan,
bütün bunlarla beraber ne çok iyi ne de çok akıllı görünmezsen;

eğer hayal edebilir de hayallerine esir olmazsan,

eğer düşünebilip de düşüncelerini amaç edinebilirsen,

eğer zafer ve yenilgi ile karşılaşır
ve bu iki hokkabaza aynı şekilde davranabilirsen;

eğer ağzından çıkan bir gerçeğin bazı alçaklar tarafından
ahmaklara tuzak kurmak için eğilip bükülmesine katlanabilirsen,
ya da ömrünü verdiğin şeylerin bir gün başına yıkıldığını görür
ve eğilip yıpranmış aletlerle onları yeniden yapabilirsen;

eğer bütün kazancını bir yığın yapabilir
ve yazı-tura oyununda hepsini tehlikeye atabilirsen;
ve kaybedip yeniden başlayabilir
ve kaybın hakkında bir kerecik olsun bir şey söylemezsen;

eğer kalp, sinir ve kasların eskidikten çok sonra bile
işine yaramaya zorlayabilirsen
ve kendinde ’dayan’ diyen bir iradeden
başka bir güç kalmadığı zaman dayanabilirsen;

eğer kalabalıklarda konuşup onurunu koruyabilirsen,
ya da krallarla gezip karakterini kaybetmezsen;

eğer ne düşmanların ne de sevgili dostların seni incitmezse;

eğer aşırıya kaçmadan tüm insanları sevebilirsen;

eğer bir daha dönmeyecek olan dakikayı,
altmış saniyede koşarak doldurabilirsen;

yeryüzü ve üstündekiler senindir

ve dahası

sen bir insan olursun oğlum...

sivas katliamı

sitare
2 temmuz 1993 yılında sivas madımak otelinin yakılması sonucunda oluşmuştur.

bu çok kötü olayın sebepleri arasında:
her yıl sivasın yıldızeli ilçesi banaz köyünde gerçekleştirilen pir sultan abdalı anma ve kültür şenliklerinin sivas merkezine alınması, yerel basının tüm uyarılarına ve haftalar öncesinden sivasta çok büyük olaylar çıkacak haberlerine rağmen başta sivas valiliği olmak üzere emniyet ve diğer kurumların yeterli tedbirleri almaması, şenliklerin başlangıcında istiklal marşının okunmaması ve o zamanki sivas valisininde aralarında bulunduğu yetkililerin devrim! şehitleri anısına saygı duruşunda bulunmamaları, aziz nesinin kuran ve muhammed hükmünü yitirmiştir, çağdışı kalmıştır gibi sert açıklamaları, sivas merkezindeki çay bahçelerinde sol örgütlerin propaganda yapmaları sonucunda halktan tepki çekmeleri, cuma namazı sırasında davul zurna eşliğinde halay çekilmesi süretiyle namaz kılanların rahatsız edilmesi ve ilk orda olayların başlaması,

cuma namazı sonrası onlarca sarıklı cüppeli kişilerin el ilanları dağıtıp din elden gidiyor diye bağırarak halkı kışkırtmaları(bu kişiler vilayet binası taşlandıktan sonra dağılmaya başlayan halkın dağılmaması için tekrar tekrar benzer söylemlerde bulundukları halde hiçbir şekilde güvenlik güçleri tarafından engellenmemeleri), olayların yaklaşık 8-9 saat sürdüğü halde hiçbir müdahalede bulunulmaması(arabayla gelindiği takdirde sivasa ; tokattan 1saatte, kayseriden 3 saatte, malatyadan 3 saatte, amasyadan 3 saatte ulaşılabilinmektedir.)

halka haber verilmeden şehrin çeşitli yerlerine heykellerin yerleştirilmesi, halkın oteli taşlamaları ve saatlerce süren bu hareket esnasında bir anda bir bidon benzinin kaldırımda bulunması, olay günü sivasa erzincan istikametinden çok sayıda arabanın gelmesi ve bu araçların aranmamaları gibi bir çok sebep sayılabilinecektir.

yukarıdada saydığım sebeplerden de anlaşılabilineceği üzere, bu vahim olay çok önceden ve en ince ayrıntısına kadar hesaplanmış bir nevi süleyman demirel ve ekibi tarafından sivastan intikam almıştır.derin devletin derin etkilerinin görüldüğü bu iğrenç olayın sonralarında da görülmüştür. askerlerin bütün hastanalere müdahalesi sonucunda otopsilerin ve gelen yaralılara müdahalelerin askeri hekimler tarafından yapıldığını bütün sivaslılar bilmektedir.


ayrıca büyük birlik partisi yöneticileri otele parti camından uzattıkları kalaslar sayesinde ulaşarak otelde mahsur kalan bir çok kişiyi kurtardıkları ve onları mühsin yazıcıoğlunun direktifleriyle 2 saat kadar korudukları ve sakinleştirdikleri bile uzun süre kamuoyundan saklanmıştır.

otelin yakılmasından sonra müdahale etmek için geç kalan yetkililer halkın kendiliğinden dağılması sonucunda sokağa çıkma yasağı getirilmiştir. sokağa çıkma yasağından sonra kimliği belirsiz kişilerce hareket eden herkese ateş edilmiş ve olaylardan habersiz kişiler bu şekilde öldürülmüştür.

sivas halkının en ufak bir sucu olmadığı bu canice işlenen katliamdan sonra sivas plakalı araçlar çeşitli tatil yörelerinde yakılmıştır, taşlanmıştır.

televizyonda görülen o kalabalıkta her türlü siyasi görüşe sahip insanlar vardı ve bu insanlar nasıl bir oyuna alet olduklarının farkında değillerdi.

her ne sebeple olursa olsun hiç kimsenin bir başkasının yaşama hakkını elinden alması heleki böyle insanlık dışı bir hareketle bunu yapması asla savunulamaz bir davranıştır. bu olayın doğruluğunu savunmak, haklılığını savunmak insan olmanın onurunu çiğnemektir ve her türlü hakareti haketmektir. siz insanların hayallerini yakamazsınız buna kimsenin hakkı yoktur.

eger olayların nasıl bir oyun olduğunu anlamak isterseniz bu olaylardan yargılanan kişilerden 37sinin idam cezası aldğını gözönünde bulundurmanız gerekmektedir. sadece ihbar telefonları kanıt gösterilerek onlarca insan aylarca yıllarca hapiste kalmış yuvaları yıkılmıştır.

en acı olanlardan biride hiçbir zaman o oteli yakanlar cezalandırılmamış olmasıdır.

cezalandırılanlar başta gencecik 37 çicek, 37 umut, 37 güneş ve onların aileleri daha sonra da sivas halkı olmuştur. sivas merkezinde sanıldığı gibi alevi sünni ayrımı yoktur ve bundan sonrada asla olmayacaktır. bu olaylardan sonra alevi sünni bir olup birbirlerinin omuzlarında ağlamışlardır.

atatürk yasasaydı asla kemalist olmazdi

sitare
mustafa kemal atatürk hayatı boyunca kraldan daha çok kralcı olanlardan nefret etmiş ve aynında bulundurmamıştır. atatürk bu günkü kemalistler gibi düşünseydi asla bu ülkeyi kuramazdı ve biz sömürge ülkesi olurduk. halka rağmen halkın inançlarına saldıran bir atatürk hiç bir zaman olmamıştır.

kursuden indirilen türbanlı kiz

sitare
başörtüsü mağdurlarındandır kendisi. bu ülkede kızların okula gitmesi için yapmadıkları kampanya kalmayan insanların bazı kızların başındaki bir bez parçasına takılıp onları okutmamak için hertürlü faşizanlığı yapmalarıda bir çelişki olarak karşımıza çıkmaktadır.
ancak bu kızımızda olduğu gibi insanların onun acısını paylaşmak adına soytarılık yapmalarına da asla gerek yoktur. hangi inanç olursa olsun kimse inançlarını maymunlaştıramaz. evde bu mağdureye hediye ve ödül verme yarışına giren maymunlarsa bir başka konudur. bizler hiçbir konuda işin bokunu çıkarmadan o işi bırakmayız.
gözün aydın türkiye yeni bir maymunun doğdu!!!!!!

12 eylül

sitare
annelerin elleri başları arasında
gözleri ağlamaktan kurumuş incir ağaçları gibi
oğullar ve kızlar kaybolmuş kimi işkencelerde
kimi öldürülüp atılmış bir köşeye
kimide kaybolmuş karanlığın içinde
anneler geceye isyan düşmüş
baykuşlar tünemiş yüreği ülkesi için atanlerın umutlarına
kan emiciler iş başında
kanla kirlenmiş ellerini sürüyorlar yüzlerine ve dönüp aynaya bakıyorlar utnamadan
ayıplanmadan, yaptıklarından sorumlu tutulmadan
kimseye hesap vermeden...

binlerce ailenin ocağını söndüren, bu ülkenin gençlerini apolitize edip pop kültürüyle yozlaştıran, darbecilerin yargılanamadığı ve salyalarını akıtarak halan etrafta dolaşıp tonton ressam amca olarak tanıtılan, ülkemizin en karanlık dönemidir. ayrıca yapılan yolsuzlukların hesabı hala yapılamamıştır.
ülkeyi anarşiden kurtardıklarını söyleyenler tarafından kendi hegomanyaları altında en büyük terör olayının gerçekleştirildiği karanlık gün.

12 eylülün bilançosu şöyledir:

650 bin kişi gözaltına alındı ve 90 güne varan gözaltı sürelerinde ağır işkence gördü,
* 1 milyon 683 bin kişi fişlendi,
* açılan 210 bin davada 230 bin kişi sıkıyönetim mahkemeleri’nde yargılandı,
* 7 bin kişi için idam cezası istendi,
* 517 kişiye idam cezası verildi,
* 124 kişinin idam cezası askeri yargıtay tarafından onaylandı,
* haklarında idam cezası verilenlerden 50’si asıldı (18 sol görüşlü, 8 sağ görüşlü, 23 adli suçlu, 1 asala militanı),
* idamları istenen 259 kişinin dosyası meclis’e gönderildi,
* 71.500 kişi türk ceza kanunu’nun 141, 142 ve 163. maddelerinden yargılandı,
* 98.404 kişi “örgüt üyesi olmak” suçlamalarından yargılandı,
* 388 bin kişiye pasaport verilmedi,
* 30 bin kişi “sakıncalı” olduğu için işten atıldı,
* 18.525 kamu görevlisi hakkında soruşturma açıldı,
* 14 bin kişi “yurttaşlık”tan çıkarıldı,
* 30 bin kişi “mülteci” olarak yurtdışına gitti,
* 366 kişi “kuşkulu bir şekilde” öldü,
* 644 cezaevindeki toplam hükümlü ve tutuklu sayısı 52 bin kişi,
* cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi,
* 171 kişinin “işkenceden öldüğü” belgelendi,
* 144 kişi kuşkulu bir şekilde öldü,
* 14 kişi açlık grevinde öldü,
* 16 kişi “kaçarken” vuruldu,
* 95 kişi “çatışmada” öldü,
* 73 kişiye “doğal ölüm raporu” verildi,
* 43 kişinin “intihar ettiği” bildirildi,
* 937 film “sakıncalı” bulunduğu için yasaklandı,
* 23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu,
* 3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi,
* 400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi,
* gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi,
* 31 gazeteci cezaevine girdi,
* 300 gazeteci saldırıya uğradı,
* 3 gazeteci silahla öldürüldü,
* gazeteler 300 gün yayın yapamadı,
* 13 büyük gazete için 303 dava açıldı,
* 39 ton gazete ve dergi imha edildi,
* bilim ve sosyalizm yayınlarına bir yargı kararı olmadan sadece sıkıyönetim komutanının emri ile el konuldu ve 133.607 adet kitap imha edildi,
* darbenin ilk altı ayında 123; dokuz ayında 175, 1981 yılının sonunda tam 268 yasa çıkarıldı.

1980-1985 yılları arasında...
* 22.912 kişiye 0-1 yıl arası ceza verildi,
* 10.784 kişiye 1-5 yıl arası ceza verildi,
* 6.186 kişiye 5-10 yıl arası ceza verildi,
* 2.396 kişiye 10-20 yıl arası ceza verildi,
* 939 kişiye 20 yıl üzeri ceza verildi,
* 630 kişiye müebbet cezası verildi,
* 420 kişiye idam cezası verildi.

idam edilenler

necdet adalı (sol görüşlü) 7 ekim 1980 ankara
mustafa pehlivanoğlu (sağ görüşlü) 7 ekim 1980 ankara
serdar soyergin (sol görüşlü) 25 ekim 1980 adana
erdal eren (sol görüşlü) 13 aralık 1980 ankara
cevdet karakaş (sağ görüşlü) 4 haziran 1981 elazığ
veysel güney (sol görüşlü) 10 haziran 1981 gaziantep
ahmet saner (sol görüşlü) 25 haziran 1981 istanbul
kadir tandoğan (sol görüşlü) 25 haziran 1981 istanbul
mustafa özenç (sol görüşlü) 20 ağustos 1981 adana
ismet şahin (sağ görüşlü) 20 ağustos 1981 istanbul
seyit konuk (sol görüşlü) 13 mart 1982 izmir
ibrahim ethem coşkun (sol görüşlü) 13 mart 1982 izmir
necati vardar (sol görüşlü) 13 mart 1982 izmir
fikri arıkan (sağ görüşlü) 27 mart 1982 ankara
sabri altay (adli suçlu) 23 nisan 1982 adapazarı
cengiz baktemur (sağ görüşlü) 30 nisan 1982 elazığ
şahabettin ovalı (adli suçlu) 12 haziran 1982 sinop
ednan kavaklı (adli suçlu) 18 haziran 1982 ankara
ali bülent orkan (sağ görüşlü) 13 ağustos 1982 ankara
veli acar (adli suçlu) 13 ağustos 1982 isparta
eşref özcan (adli suçlu) 19 ağustos 1982 kayseri
halil fevzi uyguntürk (adi suçlu) 29 aralık 1982 afyon
kazım ergun (adli suçlu) 29 aralık 1982 akşehir
muzaffer öner (adli suçlu) 29 aralık 1982 amasya
adem özkan (adli suçlu) 13 ocak 1983 balıkesir
hüseyin çaylı (adli suçlu) 13 ocak 1983 afyon
osman demiroğlu (adli suçlu) 13 ocak 1983 isparta
ahmet mehmet uluğbay (adli suçlu) 22 ocak 1983 akşehir
ali aktaş (siyasi) 23 ocak 1983 adana
duran bircan (adli suçlu) 23 ocak 1983 denizli
levon ekmekçiyan (asala) 28 ocak 1983 ankara
ramazan yukarıgöz (sol görüşlü) 29 ocak 1983 izmit
ömer yazgan (sol görüşlü) 29 ocak 1983 izmit
erdoğan yazgan (sol görüşlü) 29 ocak 1983 izmit
mehmet kambur (sol görüşlü) 29 ocak 1983 izmit
ahmet kerse (adli suçlu) 30 ocak 1983 gaziantep
rıdvan karaköse (adli suçlu) 5 şubat 1983 akşehir
cavit karaköse (adli suçlu) 5 şubat 1983 akşehir
süleyman karaköse (adli suçlu) 5 şubat 1983 akşehir
fatih laçinligil (adli suçlu) 24 şubat 1983 keşan
faik görünmez (adli suçlu) 24 şubat 1983 kilis
mustafa başaran (adli suçlu) 30 mart 1983 edirne
hüseyin üye (adli suçlu) 30 mart 1983 nazilli
şener yiğit (adli suçlu) 20 nisan 1983 isparta
cafer aksu altıntaş (adli suçlu) 20 nisan 1983 ordu
abdülaziz kılıç (adli suçlu) 26 mayıs 1983 edirne
halil esendağ (sağ görüşlü) 5 haziran 1983 izmir
selçuk duracık (sağ görüşlü) 5 haziran 1983 izmir
ilyas has (sol görüşlü) 6 ekim 1984 izmir
hıdır aslan (sol görüşlü) 24 ekim 1984 izmir

12 eylül döneminde sıkıyönetim askeri mahkemeleri’nce 517 sanığa idam cezası verildi. askeri yargıtay’ın onayladığı idam kararlarının sayısı 124 oldu. bunlardan, milli güvenlik konseyi’nin onayladığı ve onay sonrası hemen infazı yapılan 50’si dışındakiler için cezalar fiilen müebbet hapse dönüştü.
ölüm cezalarının infazlarına ilişkin onama kararları,
12 eylül 1980 - 25 ekim1981 arası milli güvenlik konseyi döneminde,
25 ekim 1981 - 14 ekim 1983 arası danışma meclisi döneminde,
6 kasım 1983 sonrası tbmm döneminde
verilmiştir.

önder sav

sitare
kendisini ve partisini yaptığı gaflarla rezil eden chp milletvekili. güzel ülkemde nedense inananları aşağlamak birileri tarafından demokratlık, ilericilik gibi zannediliyor ve benim herşeyi araştıran halkım bu adamlara bakıp
" la solculuk, demokratlık dinsizlikmiş" deyip atıp tutmaya başlıyorlar. malesef milli şef dönemi kalıntıları olan bu insanların ve bu insanların zihniyetlerinin gölgesi bu ülkenin üzerinden kalkmadan hiçbir amacımıza ulaşamayıp asla aydınlık güzel günleri göremeyeceğiz dememize sebep olan zat ı muhterem.
daha telefon kullanmayı bilmeden telekomun satısı konusunda esip gürleyen, yaptığı hatayı yok sayıp partimiz dinleniyor diye ülkeyi ayağa kaldıran chp yi babasının malı zanneden sol görüşlü insanların utanç kaynağı olan milletvekili.

titanic

sitare
imalatı sırasında maden işcilerinin grevi yüzünden kalitesiz çivi kullanıldığı için, gemi su almaya başladığında oluşan basınca dayanamamış ve sahibinin
" bu gemiyi tanrı bile batıramaz" dediği söylenen ama trajedik bir şekilde batan geminin adı.

gidenin ardindan

sitare
her bitiş yeni bir başlangıç demiş birileri... bu başlangıcın ne kadar acılı ne kadar zor olacağını söylememiş. kaderden başka bir kadere yol alırken yüreğim; ben nedense hep gidenin arkasından bakan oldum. oysa giden giderken bilmedi geriye ne bıraktığını, kalbime sapladığı kocaman yoksunluk hancerinin nasılda boğazımı düğüm düğüm ettiğini...

her şey giden için kolaydı. yaşasın gidenlerin cüretkarlığı...
oysa verilen emeğin uğraşların, uykusuz gecelerin hiç bir önemi yoktu şimdide dökülen gözyaşlarının da bir anlam ifade etmediği boyuta girmişti bir birine bağlı yürekler... anlamsız sözler dökülüyordu bir birine defalarca kenetlenmiş dudaklardan. kılıçlar çekilmiş geri dönüş olamazdı.
ahh einstain dede ne güzel söylemişsin
bir önyargıyı ortadan kaldırmak atomu parçalamaktan daha zor diye...

evet işte yeni bir gidiş... her zaman ki gibi yüreğimde öbek öbek duran prangalara bir yenisi daha.

ne yazsam gitmiyorum boğazım asaplanan hıçkırık...

şimdi usulca bırakıp bir köşeye harfleri gidip içmek var taki yürekteki yangına alkol karışıp dağlayana dek.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol