ing. üç adım atlama.
15.50 m. ile üç adım atlama kadınlar dünya rekorunu elinde bulunduran ukraynalı atlet.
18.29 m. ile üç adım atlama erkekler dünya rekorunu elinde bulunduran ingiliz atlet.
[triple jump]
sıçrama tahtasında ilk adım, gene aynı ayakla ikinci adım ve diğer ayakla son adım. bu üçlü kombinenin sonunda da kum havuzunda en ileriyi bulanın kazandığı atletizm dalı.
• erkeklerde rekor: 18.29 m. ile ingiliz jonathan edwardsta.
• kadınlarda rekor: 15.50 m. ile ukraynalı inessa kravetste.
sıçrama tahtasında ilk adım, gene aynı ayakla ikinci adım ve diğer ayakla son adım. bu üçlü kombinenin sonunda da kum havuzunda en ileriyi bulanın kazandığı atletizm dalı.
• erkeklerde rekor: 18.29 m. ile ingiliz jonathan edwardsta.
• kadınlarda rekor: 15.50 m. ile ukraynalı inessa kravetste.
[taslak]
• birinci bâb
1. derece: yakaza
2. derece: tevbe
3. derece: inabet
4. derece: muhasebe
5. derece: tefekkür
6. derece: itisam (i’tisâm)
7. derece: halktan ve sair şeylerden hakk’a firar etmek
8. derece: halvet
9. derece: uzlet
10.derece: riyazet
• ikinci bâb
1. derece: hüzün
2. derece: korku
3. derece: recâ
4. derece: huşu
5. derece: zühd
6. derece: takva
7. derece: verâ
8. derece: tebettül
9. derece: ibadet ve ubûdet
10. derece: hürriyet
• üçüncü bâb
1. derece: murakabe
2. derece: hürmet ve riayet
3. derece: ihlâs
4. derece: tehzib
5. derece: istikamet
6. derece: tevekkül
7. derece: tevfiz
8. derece sika (sık’a)
9. derece: teslimiyet
10. derece: tasavvuf nedir?
• dördüncü bâb
1. derece: hulk
2. derece: tevazu
3. derece: îsâr
4. derece: fütüvvet
5. derece: sıdk
6. derece: hâyâ
7. derece: şükür
8. derece: sabır
9. derece: rıza
10. derece: inbisât
• beşinci bab
1. derece: kast
2. derece: azim
3. derece: irade ve mürid
4. derece: murad mertebesinde olanların sânı
5. derece: edeb
6. derece: yakîn
7. derece: üns
8. derece: kalbî zikir ve zikr-i hakikî
9. derece: fakr
10. derece: gına
• altinci bâb
1. derece: ihsan
2. derece: ilim
3. derece: hikmet
4. derece: basiret
5-6. derece: feraset
7. derece: sekîne-i kalp
8. derece: nefs-i mutmainne
9. derece: himmet
10. derece: kurbeti hak
• yedinci bab
1. derece: muhabbet
2. derece: aşk
3. derece: şevk
4. derece: vecd ve tevâcîd-i nûr
5. derece: berk ve zevk
6. derece: ataş ve şirb
7. derece: dehşet
8. derece: hayret ve heyemân
9. derece: kalk
10. derece: gayret
• sekizinci bab
1. derece: velayet nedir velî kimdir?
2. derece: sır nedir ve erbâb-ı sır kimdir?
3. derece: garip ne demektir garipler kimlerdir?
4. derece: istiğrak
5. derece: gaybet
6. derece: vakit
7. derece: safa
8. derece: sürür
9. derece: telvin
10. derece: temkin
• dokuzuncu bab
1. derece: mükâşefe
2. derece: müşahede
3. derece: tecelli
4. derece: hayat
5. derece: kabz
6. derece: bast
7. derece: sekr
8. derece: sahv
9. derece: fasl
10. derece: vasıl
• onuncu bab
1. derece: marifet
2. derece: fena
3. derece: beka
4. derece: tahkik
5. derece: telbis
6. derece: cûd
7. derece: tecrid
8. derece: teferrüd
9. derece: cemi ve cemü’l-cemi nedir?
10. derece: tevhid
• birinci bâb
1. derece: yakaza
2. derece: tevbe
3. derece: inabet
4. derece: muhasebe
5. derece: tefekkür
6. derece: itisam (i’tisâm)
7. derece: halktan ve sair şeylerden hakk’a firar etmek
8. derece: halvet
9. derece: uzlet
10.derece: riyazet
• ikinci bâb
1. derece: hüzün
2. derece: korku
3. derece: recâ
4. derece: huşu
5. derece: zühd
6. derece: takva
7. derece: verâ
8. derece: tebettül
9. derece: ibadet ve ubûdet
10. derece: hürriyet
• üçüncü bâb
1. derece: murakabe
2. derece: hürmet ve riayet
3. derece: ihlâs
4. derece: tehzib
5. derece: istikamet
6. derece: tevekkül
7. derece: tevfiz
8. derece sika (sık’a)
9. derece: teslimiyet
10. derece: tasavvuf nedir?
• dördüncü bâb
1. derece: hulk
2. derece: tevazu
3. derece: îsâr
4. derece: fütüvvet
5. derece: sıdk
6. derece: hâyâ
7. derece: şükür
8. derece: sabır
9. derece: rıza
10. derece: inbisât
• beşinci bab
1. derece: kast
2. derece: azim
3. derece: irade ve mürid
4. derece: murad mertebesinde olanların sânı
5. derece: edeb
6. derece: yakîn
7. derece: üns
8. derece: kalbî zikir ve zikr-i hakikî
9. derece: fakr
10. derece: gına
• altinci bâb
1. derece: ihsan
2. derece: ilim
3. derece: hikmet
4. derece: basiret
5-6. derece: feraset
7. derece: sekîne-i kalp
8. derece: nefs-i mutmainne
9. derece: himmet
10. derece: kurbeti hak
• yedinci bab
1. derece: muhabbet
2. derece: aşk
3. derece: şevk
4. derece: vecd ve tevâcîd-i nûr
5. derece: berk ve zevk
6. derece: ataş ve şirb
7. derece: dehşet
8. derece: hayret ve heyemân
9. derece: kalk
10. derece: gayret
• sekizinci bab
1. derece: velayet nedir velî kimdir?
2. derece: sır nedir ve erbâb-ı sır kimdir?
3. derece: garip ne demektir garipler kimlerdir?
4. derece: istiğrak
5. derece: gaybet
6. derece: vakit
7. derece: safa
8. derece: sürür
9. derece: telvin
10. derece: temkin
• dokuzuncu bab
1. derece: mükâşefe
2. derece: müşahede
3. derece: tecelli
4. derece: hayat
5. derece: kabz
6. derece: bast
7. derece: sekr
8. derece: sahv
9. derece: fasl
10. derece: vasıl
• onuncu bab
1. derece: marifet
2. derece: fena
3. derece: beka
4. derece: tahkik
5. derece: telbis
6. derece: cûd
7. derece: tecrid
8. derece: teferrüd
9. derece: cemi ve cemü’l-cemi nedir?
10. derece: tevhid
[ismail ankaravî dede/hazret-i şârih/rüsuhi]
16. ve 17 yüzyıllarda yaşamış ankaralı mevlevî şeyhi ve mesnevî şârihi. mevlananın mesnevisine yazdığı şerhle tanınmış, daha sonra yazdığı minhâcül-fukarâda da tasavvufun doruğuna ulaşmıştır.
(biz minhâcü’l-fukarâyı değil de bunun içerisinde var olan meratib-i süluku inceleyeceğiz)
16. ve 17 yüzyıllarda yaşamış ankaralı mevlevî şeyhi ve mesnevî şârihi. mevlananın mesnevisine yazdığı şerhle tanınmış, daha sonra yazdığı minhâcül-fukarâda da tasavvufun doruğuna ulaşmıştır.
(biz minhâcü’l-fukarâyı değil de bunun içerisinde var olan meratib-i süluku inceleyeceğiz)
[meratib]
• ar. mertebeler, basamaklar. (nişanyan)
• hint-islâm kültüründe hükümdar tarafından verilen makam veya unvanla bunların alâmetleri. (tdv islam ansiklopedisi)
• ar. mertebeler, basamaklar. (nişanyan)
• hint-islâm kültüründe hükümdar tarafından verilen makam veya unvanla bunların alâmetleri. (tdv islam ansiklopedisi)
• ar. bir yola veya mesleğe girme, tarikat mensubu olma, gidiş, davranış, hal ve hareket. (nişanyan)
• tâlibin (öğrencinin) bir mürşidin gözetiminde yaptığı mânevî yolculuk anlamında tasavvuf terimi. (tdv islam ansiklopedisi)
• bir yola girme, bir yol tutma; bir tarikata girme. (tdk ve dil derneği)
bu konuyla ilgili şunu da inceleyeceğiz:
· meratib-i süluk
• tâlibin (öğrencinin) bir mürşidin gözetiminde yaptığı mânevî yolculuk anlamında tasavvuf terimi. (tdv islam ansiklopedisi)
• bir yola girme, bir yol tutma; bir tarikata girme. (tdk ve dil derneği)
bu konuyla ilgili şunu da inceleyeceğiz:
· meratib-i süluk
üçüncü bin yıla girmişiz, hâlâ uçağın kalıntılarına (eğer varsa ve kalmışsa) ulaşılamıyorsa independenceın söylediklerine katılmamak elde değil. evet, havada infilâk etmesi muhtemel bu uçağın. independecea katılıyorum ama bilmemneyi bilmem kaç sene kullandığı için değil, söyledikleri mantıklı geldiği için katılıyorum. yoksa her önüne gelene versinler simulatör oynamışları, uçursunlar uçakları amınakoyim, siktir lan oradan, dalyarak! töbe töbe, ölenler de var, bak küfür ettirdi bana gene.
(bkz: yanığa düşme)
türk dil kurumu’nun ofsayt için bulduğu terim. peki kullanan var mı? ne kullanması, bilen yok. bilinse kullanılır mı? yarrak kullanılır!
(bkz: doomsday preppers)
[kıyameti bekleyenler]
national geographic channel belgesellerinden.
bu programda gösterilen tiplerin çoğunun korkusu "ülkelerinin ekonomik çöküntüye uğraması". gene çoğunun ortak özellikleri de ülkelerine aşırı derecede bağlı olmaları çünkü böyle bir şey başlarına geldiğinde ülkeden ayrılmayı değil, ilk olarak kendilerine olacak saldırıyı, sonrasında da "nasıl daha fazla gizleniriz"i düşünüyorlar. dolayısıyla eğitimleri de bu yönde.
program sonunda uzmanların da görüşlerine yer veriliyor ve kıyametten kaçma planlarındaki eksiklikleri söyleniyor. puanlama dahi yapılıyor.
bugüne kadar izlediğim tüm örneklerde, bu tip insanların, o âna dek olan normal hayatlarını zehir ettiğini gördüm. hem kendilerine hem de ailelerine. bu düşünce kafalarına düşmeden önceki hayatlarında gezmeyi, tatile gitmeyi, eğlenmeyi düşünüyorlarsa, bundan sonra artık tamamıyla kıyamete konsantre olmayı, bunun için tüm kazandıklarını toprağa gömmeyi, bu uğurda ailenin diğer bireylerini de buna alet etmeyi ve hayatı artık çekilmez kılmayı -muhtemelen zorla- sağlıyorlar. zorla sağlıyorlar zira bunların gözleri kararmış ve bu uğurda yapmayacakları şey yok. tüm kazandıklarını bu belki de hiç gerçekleşmeyecek gün uğruna harcıyorlar; ilaçlara, sulara, susuz yiyeceklere, silahlara. ilk söyledikleri de şu;
"hepsini ailem için yapıyorum!"
eşlerinin, çocuklarının yaşama dair isteksizlikleri gözlerinden okunuyor, bezmişler. 7-8 yaşlarındaki bir çocuk ne ister? oynamayı, ne bileyim, eğlenmeyi, arkadaşlarıyla birlikte vakit geçirmeyi filan ister. buradaki örneklerin çoğunda çocuklar yalnız. ebeveynleri tarafından ya silahlı eğitime ya sığınakta elektriksiz nasıl yaşanır tatbikatına ya da inin-cinin top oynadığı yerlerde, pis sudan temiz su yapmayı öğrenmeye götürülüyorlar. her şey o gün için.
bugün izlediğim bir bölümdeki, baba ve evin en küçük çocuğu arasında sığınağa kaçma tatbikatında geçen ve bu entrynin yazılmasına sebep olan çarpıcı bir konuşmayı aktarayım:
- baba, o gün gelince büyükbabam ve büyükannem de gelecekler değil mi?
+ hayır, onlar yaşlılar ve yaşlı insanlar o gün hayatta olmayacaklar.
özetle durum bu.
git:
•http://channel.nationalgeographic.com/channel/doomsday-preppers/
•http://www.imdb.com/title/tt2069270/
•http://en.wikipedia.org/wiki/doomsday_preppers
national geographic channel belgesellerinden.
bu programda gösterilen tiplerin çoğunun korkusu "ülkelerinin ekonomik çöküntüye uğraması". gene çoğunun ortak özellikleri de ülkelerine aşırı derecede bağlı olmaları çünkü böyle bir şey başlarına geldiğinde ülkeden ayrılmayı değil, ilk olarak kendilerine olacak saldırıyı, sonrasında da "nasıl daha fazla gizleniriz"i düşünüyorlar. dolayısıyla eğitimleri de bu yönde.
program sonunda uzmanların da görüşlerine yer veriliyor ve kıyametten kaçma planlarındaki eksiklikleri söyleniyor. puanlama dahi yapılıyor.
bugüne kadar izlediğim tüm örneklerde, bu tip insanların, o âna dek olan normal hayatlarını zehir ettiğini gördüm. hem kendilerine hem de ailelerine. bu düşünce kafalarına düşmeden önceki hayatlarında gezmeyi, tatile gitmeyi, eğlenmeyi düşünüyorlarsa, bundan sonra artık tamamıyla kıyamete konsantre olmayı, bunun için tüm kazandıklarını toprağa gömmeyi, bu uğurda ailenin diğer bireylerini de buna alet etmeyi ve hayatı artık çekilmez kılmayı -muhtemelen zorla- sağlıyorlar. zorla sağlıyorlar zira bunların gözleri kararmış ve bu uğurda yapmayacakları şey yok. tüm kazandıklarını bu belki de hiç gerçekleşmeyecek gün uğruna harcıyorlar; ilaçlara, sulara, susuz yiyeceklere, silahlara. ilk söyledikleri de şu;
"hepsini ailem için yapıyorum!"
eşlerinin, çocuklarının yaşama dair isteksizlikleri gözlerinden okunuyor, bezmişler. 7-8 yaşlarındaki bir çocuk ne ister? oynamayı, ne bileyim, eğlenmeyi, arkadaşlarıyla birlikte vakit geçirmeyi filan ister. buradaki örneklerin çoğunda çocuklar yalnız. ebeveynleri tarafından ya silahlı eğitime ya sığınakta elektriksiz nasıl yaşanır tatbikatına ya da inin-cinin top oynadığı yerlerde, pis sudan temiz su yapmayı öğrenmeye götürülüyorlar. her şey o gün için.
bugün izlediğim bir bölümdeki, baba ve evin en küçük çocuğu arasında sığınağa kaçma tatbikatında geçen ve bu entrynin yazılmasına sebep olan çarpıcı bir konuşmayı aktarayım:
- baba, o gün gelince büyükbabam ve büyükannem de gelecekler değil mi?
+ hayır, onlar yaşlılar ve yaşlı insanlar o gün hayatta olmayacaklar.
özetle durum bu.
git:
•http://channel.nationalgeographic.com/channel/doomsday-preppers/
•http://www.imdb.com/title/tt2069270/
•http://en.wikipedia.org/wiki/doomsday_preppers
dünyanın her yerindeki insanlarca, yaban hayatın keşfedilmesi ve belgelendirilmesi (bir veritabanı oluşturulması) amacıyla yapılandırılmış platform.
~http://www.projectnoah.org
~http://www.projectnoah.org
"hayır! wolfgang borchertin sesi"
savaş karşıtı wolfgang borcherte ait şiir ve öykü pasajlarını genco erkalın okuduğu, tiyatro frankfurt oyuncularının canlandırma çekimlerinde yer aldığı, yönetmenliklerini zafer akturan ile sema cabbaroğlunun yaptıkları yaklaşık bir saatlik belgesel.
yazarın "sag nein" (hayır de) isimli manifestosu üzerinden yapılmış bu program mutlaka izlenmeli.
"dünyanın tüm anaları,
yarın size askeri hastanelerde hemşirelik yapacak, yeni savaşlarda savaşacak çocuklar doğurmanızı emrederlerse, yapacağınız bir tek şey var:
hayır deyin!"
(trt sık sık yayınlıyor, umarım daha sonra ve defalarca tekrar yayınlar)
savaş karşıtı wolfgang borcherte ait şiir ve öykü pasajlarını genco erkalın okuduğu, tiyatro frankfurt oyuncularının canlandırma çekimlerinde yer aldığı, yönetmenliklerini zafer akturan ile sema cabbaroğlunun yaptıkları yaklaşık bir saatlik belgesel.
yazarın "sag nein" (hayır de) isimli manifestosu üzerinden yapılmış bu program mutlaka izlenmeli.
"dünyanın tüm anaları,
yarın size askeri hastanelerde hemşirelik yapacak, yeni savaşlarda savaşacak çocuklar doğurmanızı emrederlerse, yapacağınız bir tek şey var:
hayır deyin!"
(trt sık sık yayınlıyor, umarım daha sonra ve defalarca tekrar yayınlar)
kitapları 29 dile çevrilmiş 1960 doğumlu ingiliz gazeteci, yazar. eserleri:
•http://www.simonbeckett.com/book
•http://www.simonbeckett.com/book
çay demleme tariflerinde geniş zaman kullanmak, bunu katı kurallar çerçevesinde anlatmak doğru değil. herkesin bir tat anlayışı, her yörenin kendine has demleme usülleri oluyor ve evden eve, kahveden kahveye, çay ocağından çay ocağına bile değişiyor.
bilinir, demlenirken çayın kendi kendine çökmesine izin vermek, ortak bir görüş olmasının yanında iyi çay içmenin de en önemli unsuru. adı üstünde: demlenecek. benim de ocakçılık yaptığım zamanlardan kalma öğrendiğim bir yöntem var meselâ. çay bulunan hazneye (demlik/nispeten küçük olan/yukarıdaki) kaynar suyu koyarken, genellikle altta kalan çay dağılır. içerken de bu dağınıklık, tat olarak pek doygunluk hissi vermez. çiğlik ile o karışmışlık tada da yansır. daha fazla su tadı alınır. sevimli bir yolu var bunu önlemenin; kaynamış suyu demliğin su boşaltılan yerinden, ağzından ve yavaş yavaş dökerseniz hem çayın bütünlüğünü korumuş olur, kendi kendine çökmesine izin verirsiniz hem de çok ama çok lezzetli bir çay içmiş olursunuz.
küçücük bir not daha;
çayın çökmesinden hemen sonra, demlikten demlik kapağına dökülecek bir miktar çayla çayın olup olmadığını rengine bakarak anlayabilirsiniz. bunun yanında, o aldığınız çayı tekrar geriye dökerek, şaşırtma yoluyla çayınızın daha da iyi kıvama gelmesini sağlarsınız.
bilinir, demlenirken çayın kendi kendine çökmesine izin vermek, ortak bir görüş olmasının yanında iyi çay içmenin de en önemli unsuru. adı üstünde: demlenecek. benim de ocakçılık yaptığım zamanlardan kalma öğrendiğim bir yöntem var meselâ. çay bulunan hazneye (demlik/nispeten küçük olan/yukarıdaki) kaynar suyu koyarken, genellikle altta kalan çay dağılır. içerken de bu dağınıklık, tat olarak pek doygunluk hissi vermez. çiğlik ile o karışmışlık tada da yansır. daha fazla su tadı alınır. sevimli bir yolu var bunu önlemenin; kaynamış suyu demliğin su boşaltılan yerinden, ağzından ve yavaş yavaş dökerseniz hem çayın bütünlüğünü korumuş olur, kendi kendine çökmesine izin verirsiniz hem de çok ama çok lezzetli bir çay içmiş olursunuz.
küçücük bir not daha;
çayın çökmesinden hemen sonra, demlikten demlik kapağına dökülecek bir miktar çayla çayın olup olmadığını rengine bakarak anlayabilirsiniz. bunun yanında, o aldığınız çayı tekrar geriye dökerek, şaşırtma yoluyla çayınızın daha da iyi kıvama gelmesini sağlarsınız.
(na+kas) esk. kişiliksiz.
brezilyada, özellikle de rio de janeiroda bolca oynanan ve oynatılan bir lotarya çeşidi. ülkenin 25 eyaletinde yasal olmayan bu oyun, bir tek paraíbada, o da devletçe (eyaletçe) oynatılıyor. (bicho portekizcede böcek, jogo da oyun demek. jogo do bichoyu da "böcek oyunu" olarak çevirebiliriz ama ingilizcede "hayvan oyunu" deniliyor)
oyun sokaklarda, herhangi bir köşede konuşlanmış "apandador" ismi verilen oynatıcılara, 25 hayvan isminden birini söylemek kaydıyla oynanıyor. organizasyonu, ülkedeki en büyük kumar mafyası olan "bicheiros/bankacılar" çetesi tarafından yürütülen bu oyunun elbette gelişmiş ve daha fazla kazandıran oynayış çeşitleri de mevcut. 01den 99a kadar, 001den 999a kadar ya da 0001den 9999a kadar olan sayılar içerisinden bir sayı tutmak da oyunda daha fazla kazandıran seçeneklerden meselâ. ne yatırırsan, oyunun büyüklüğüne göre o kadar misli para kazanıyorsun. hayvanlar üzerine oynuyorsan 1e 25, 01den 99a kadarda 1e 100, 001den 999a kadarda 1e 1000 ve 0001den 9999a kadar olanda da 1e 10.000!
19. yy ortalarında, rio de janeiroya bir hayvanat bahçesi kurulmasını isteyen imparator 2. dom pedro (ya da 2. pedro), işi bir barona verir. brezilya doğumlu bir ingiliz olan bu baron da hayvanat bahçesine ilgiyi arttırmak için perdeler arkasına gizlenmiş hayvanları seslerinden tanıyanların içeriye ücretsiz alınmasını sağlar. olaylar gelişir ve numaralandırılmış 25 hayvanla oynanan bu masum oyun, o günden bugüne bir kumar olarak döner. hangi hayvanlar hangi numaradalar:
1. deve kuşu (avestruz)
2. kartal (águia)
3. eşek (burro)
4. kelebek (borboleta)
5. köpek (cachorro)
6. keçi (cabra)
7. koç (carneiro)
8. deve (camelo)
9. kobra (cobra)
10. tavşan (coelho)
11. at (cavalo)
12. fil (elefante)
13. horoz (galo)
14. kedi (gato)
15. timsah (jacaré)
16. aslan (leão)
17. maymun (macaco)
18. domuz (porco)
19. tavuskuşu (pavão)
20. hindi (peru)
21. boğa (touro)
22. kaplan (tigre)
23. ayı (urso)
24. geyik (veado)
25. inek (vaca)
yukarıda da bahsettiğim, oyunun oynatılmasını sağlayan "bicheiros" tayfası, brezilyanın en etkili elemanlarından ve günümüze dek birçok davadan yargılanmalarına karşın yakalanamamaları/ceza almamaları da bir vâkâ. bir mahalleye ya da bölgeye bakan bir patron, günde ortalama 150.000 $ para kazanabiliyor! kazandıkları parayı aklamak için en çok kullandıkları yöntem de rio karnavalına katılan dans okullarına yüklü miktarda yardım ederek birinci gelen takımın sponsorluk, reklam, yayın gelirlerine el koymak! dedikodulara göre karnavalda son senelerde üst üste birinci gelen ans okulu¹, bicheiros sayesinde birinci oluyormuş.
[kaynaklar: national geographic channel/en.wikipedia.org]
¹:http://www.beija-flor.com.br/
oyun sokaklarda, herhangi bir köşede konuşlanmış "apandador" ismi verilen oynatıcılara, 25 hayvan isminden birini söylemek kaydıyla oynanıyor. organizasyonu, ülkedeki en büyük kumar mafyası olan "bicheiros/bankacılar" çetesi tarafından yürütülen bu oyunun elbette gelişmiş ve daha fazla kazandıran oynayış çeşitleri de mevcut. 01den 99a kadar, 001den 999a kadar ya da 0001den 9999a kadar olan sayılar içerisinden bir sayı tutmak da oyunda daha fazla kazandıran seçeneklerden meselâ. ne yatırırsan, oyunun büyüklüğüne göre o kadar misli para kazanıyorsun. hayvanlar üzerine oynuyorsan 1e 25, 01den 99a kadarda 1e 100, 001den 999a kadarda 1e 1000 ve 0001den 9999a kadar olanda da 1e 10.000!
19. yy ortalarında, rio de janeiroya bir hayvanat bahçesi kurulmasını isteyen imparator 2. dom pedro (ya da 2. pedro), işi bir barona verir. brezilya doğumlu bir ingiliz olan bu baron da hayvanat bahçesine ilgiyi arttırmak için perdeler arkasına gizlenmiş hayvanları seslerinden tanıyanların içeriye ücretsiz alınmasını sağlar. olaylar gelişir ve numaralandırılmış 25 hayvanla oynanan bu masum oyun, o günden bugüne bir kumar olarak döner. hangi hayvanlar hangi numaradalar:
1. deve kuşu (avestruz)
2. kartal (águia)
3. eşek (burro)
4. kelebek (borboleta)
5. köpek (cachorro)
6. keçi (cabra)
7. koç (carneiro)
8. deve (camelo)
9. kobra (cobra)
10. tavşan (coelho)
11. at (cavalo)
12. fil (elefante)
13. horoz (galo)
14. kedi (gato)
15. timsah (jacaré)
16. aslan (leão)
17. maymun (macaco)
18. domuz (porco)
19. tavuskuşu (pavão)
20. hindi (peru)
21. boğa (touro)
22. kaplan (tigre)
23. ayı (urso)
24. geyik (veado)
25. inek (vaca)
yukarıda da bahsettiğim, oyunun oynatılmasını sağlayan "bicheiros" tayfası, brezilyanın en etkili elemanlarından ve günümüze dek birçok davadan yargılanmalarına karşın yakalanamamaları/ceza almamaları da bir vâkâ. bir mahalleye ya da bölgeye bakan bir patron, günde ortalama 150.000 $ para kazanabiliyor! kazandıkları parayı aklamak için en çok kullandıkları yöntem de rio karnavalına katılan dans okullarına yüklü miktarda yardım ederek birinci gelen takımın sponsorluk, reklam, yayın gelirlerine el koymak! dedikodulara göre karnavalda son senelerde üst üste birinci gelen ans okulu¹, bicheiros sayesinde birinci oluyormuş.
[kaynaklar: national geographic channel/en.wikipedia.org]
¹:http://www.beija-flor.com.br/
eskiden (80lerin sonları, 90ların başları) imam adnan sokakta bir bardı vat 69. gece kulübü kültüründen nasibini almamış bir pavyon bozmasıydı diyebiliriz buraya. giriş iki palanın arasından, kapkara demir bir kapıdan yapılır, içeride sizi duman, günün en ünlü ve berbat parçalarının yüksek sesli ve bozuk hoparlörlerden çıkma gürültüsü, kesif içki kokusu ve hemen her masaya dağılmış birli-ikili oturmuş sarhoş erkek müşterilerle onların yanında muhabbete çoktaan girişmiş bayanlar (travesti ya da transseksüel) karşılardı. oturur oturmaz masada biten garson, "ne alırdınız"ı yapıştırır, eliniz mecbur (söğüt gölgesi değil a) bir şeyler söylemek zorunda kalırdınız. bu arada rutin pavyon işlerinden, bir "bayan" masaları dolaşır, boşta iskemle varsa oturur, muhabbete ortak olmaya çalışırdı. çalıştığında başarılıysa, kendisine de bir içki (onlar şampanya açtırmaya çalıştırsalar da genellikle votka söylenirdi ama içerisinde votka olmayan vişne suyu olduğunu söyleyebilirim) ısmarlanırdı elbet.
üç-dört defa gitmişliğim vardı buraya. yeşilköyde içilen ve çok uzun süren kalabalık rakı muhabbetlerinin hemen ertesinde, sabaha karşı üçte, dörtte gidilecek ve açık başka bir yer olmadığından buraya düşerdi yolumuz. zilzurna olmuşların arasında kalmış birkaç aklıselim sayesinde de kısa kalır, yolunmadan çıkardık genel olarak! genel olarak çünkü bir kere rehin alındığımızı biliyorum! o kadar paramız çıkışmamış, bir arkadaşımızı taksiyle eve yollamış ve onun gelmesini müteakip kurtulabilmiştik buradan. o kadar para? nasıl söylesem; beş kişi için şimdinin 2000 lirası kadardı. tabii o zamanlar banka kartı, kredi kartı filan, hak getire!
bir keresinde de polis baskınına şahit olmuşluğumuz vardı. baskın olmasının hemen öncesinde zılgıta benzer sesler çıkararak (ti-li-li-li-li diye) bir anda sağa sola koşturan "bayanlar", neredeyse on saniye içerisinde gizli bir kapıcıktan girerek ortadan kaybolmayı sökmüşlerdi. çalışma izni olan (vesikalı) hafif yaşlıca ve "gerçek kadınlar" haricinde... zira onlar pavyonun güvencesiydi diğerlerini örtmek için. polisler gitti, gene çarçabuk huzura geldiler "bayanlar" sonra. o kapıdan tabii.
beyoğlu için bir renk olduğu söylenemez vat 69un. tam manasıyla bir batakhaneydi ve yapacak başka bir işleri olmadığından, doğru dürüst bir iş bulamadıklarından, burada zorla çalışmak durumunda kalmış gencecik insanların sondan bir önceki (sonuncusu sokak fuhuşu) istanbula tutunuş dalıyken, onları çok çok az paraya çalıştıran/satan bu tip yerlerin de gerçek örneklerindendi.
üç-dört defa gitmişliğim vardı buraya. yeşilköyde içilen ve çok uzun süren kalabalık rakı muhabbetlerinin hemen ertesinde, sabaha karşı üçte, dörtte gidilecek ve açık başka bir yer olmadığından buraya düşerdi yolumuz. zilzurna olmuşların arasında kalmış birkaç aklıselim sayesinde de kısa kalır, yolunmadan çıkardık genel olarak! genel olarak çünkü bir kere rehin alındığımızı biliyorum! o kadar paramız çıkışmamış, bir arkadaşımızı taksiyle eve yollamış ve onun gelmesini müteakip kurtulabilmiştik buradan. o kadar para? nasıl söylesem; beş kişi için şimdinin 2000 lirası kadardı. tabii o zamanlar banka kartı, kredi kartı filan, hak getire!
bir keresinde de polis baskınına şahit olmuşluğumuz vardı. baskın olmasının hemen öncesinde zılgıta benzer sesler çıkararak (ti-li-li-li-li diye) bir anda sağa sola koşturan "bayanlar", neredeyse on saniye içerisinde gizli bir kapıcıktan girerek ortadan kaybolmayı sökmüşlerdi. çalışma izni olan (vesikalı) hafif yaşlıca ve "gerçek kadınlar" haricinde... zira onlar pavyonun güvencesiydi diğerlerini örtmek için. polisler gitti, gene çarçabuk huzura geldiler "bayanlar" sonra. o kapıdan tabii.
beyoğlu için bir renk olduğu söylenemez vat 69un. tam manasıyla bir batakhaneydi ve yapacak başka bir işleri olmadığından, doğru dürüst bir iş bulamadıklarından, burada zorla çalışmak durumunda kalmış gencecik insanların sondan bir önceki (sonuncusu sokak fuhuşu) istanbula tutunuş dalıyken, onları çok çok az paraya çalıştıran/satan bu tip yerlerin de gerçek örneklerindendi.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?