confessions

onununkoru

- Yazar -

  1. toplam entry 630
  2. takipçi 1
  3. puan 16205

nevrotik sayıklamalar

onununkoru
adımlarımı saymaktan başka bir işe yaramıyor aklım şu sıralar. imgeleri toplamam gerekirken kaldırım kenarlarından, parmak uçlarımdan sinir boşaltıyorum mazgallara. yüzlerdeki çizgilerde kendimden benzer yanlar çalarak, içimi doyurarak ilerleyebildiğim on beş dakikalık yoldaki h-içsel döngüler bunlar benden başlayıp sona varamadığım.

seni intihar ettim

onununkoru
kahraman tazeoğlu şiiridir; adamı bitirir.

deli dolu geçtik ateş hatlarından
sevgim, korkuyla beraber büyüdü içimde
sevdikçe korktum,
korktukça daha çok sevdim ...
er geç birbirini boğacaktı bu duygular, biliyordum.
neden sonra farkına varıyor insan
ayağına takılan bütün taşları
yoluna kendi döşediğinin

senin yarınlara inancın benden yüklüydü
daha cesaretliydin
planı çatılmamış yarınlara ektiğin umutlar
er geç açacaktı biliyordun
deli sevdalı çocuk ruhumun
nicelerinin uğruna kıyametler kopardığı
değersiz değerlere sırt dönmüş güvenli saflığında
bir sonsuzluk buldun kendine
ve hayatımızın resimlerini çizdin duvarlarımıza
sonra birden
yeşil bir kentte
ılık bir yaz gecesine astın beni

sevdalı ömrümün dakikası beş para etmedi
ödedim
cümlelerim seni taşımaktan yorgun düştü
son sözün
ve son anın efendisi olmaya bilenmiş yüreğine yenildim
geçmişten nefes alıp geçmişe nefes verdim
anılar kemirdi yüreğimi
felç oldu hislerim
zamanın çoktan dibe çöktüğü kum saatimin belinden
tek bir saniye bile süzülmüyordu
ters çevirmeye cesaretim yoktu
çünkü yeniden başlayacak bir hayatın
korkağı olmuştum

aşkların sonrasında hüzün vardır
ya sen hüznü boğarsın
ya da hüzün seni boğar
ama birisi kanatlarını kırarsa eğer
yaralı kuş rolüne soyunacağına
yürümeyi denemelisin
hayata dönmelisin

bunları düşünebilmek bile kendime dönüşümdü
ve sonunu infaz ediyordu içimde
o gece yüreğimden sağ çıksaydın eğer
ölen ben olurdum
o gece
hayatın lekesiz bir anında
seni intihar ettim
şimdi katil benim

artık güncemde bir boşluksun
yavaş yavaş taze anıların altına gömülüyorsun
ve sana ait sandığım her şeyin
aslında benim olduğunu öğreniyorum
hiçbir duygunun tek ilhamı değilsin
kendimi keşfettikçe
seni kaybediyorum
ve ufkuma sensizliği
korkusuzca geriyorum ...

okumayı seviyorum projesi

onununkoru
yusuf çopurun proje ile ilgili duygularını yazdığı mektup:


ben bir öğretmenim… bahçıvanım yani… her biri ayrı renkte, her biri birbirinden güzel, sevda kokulu çiçeklerim var benim… onlar için çırpınır benim yüreğim…kiminin adı nazlı,kiminin adı uğur,ahmet’leri,şerifeleri, aynur’ları, fatih’leri , ilknur’ları,ozan’ları ,yağmur’ları, mâşukları, zehraları da saymalıyım… sadece bunlar mı? tabi ki hayır! onlarca, yüzlerce çiçeklerim var benim…

her sabah onlara “hepinizi çok seviyorum canlarım” diyorum.seviyorum onları… şefkatimle suluyor, kantlarımla uçuruyorum gök rengi bulutların semalarında… her biri ayrı bir dünya… o kadar susamışlar ki sevgiye, ilgiye, şefkate… gözlerinden anlıyorum bunları… her biri umut kokan gözlerinden.

henüz mezun oldum öğretmenlik fakültemden. yıllardır canlarıma kavuşmanın heyecanıyla yanıp kavruldum. her gece sınıfımda “merhaba canlarım” diyeceğim ilk günün hayalini kurdum. onların kokusuyla uyudum, onların umuduyla uyandım. geçmiyordu günler. hasret yüklü bulutlarla selam yolluyordum onlara. bekleyin canlarım, bekleyin beni. geleceğim yanınıza, merhaba çiçeklerim diyeceğim sizlere.bekleyin…

duası kabul olmuş insanın huzuruyla kendimi buldum sınıfımda. işte… işte canlarımla başbaşaydım… konuşamadım… kelimeler sıyrıldı lügatimden… işte, ayaktaydılar, hepsi… hepsi ayaktaydı… mis amber kokulu çiçeklerim açmıştı rengarenk beni bekliyordu. nemlendi gözlerim…titredi ellerim… tek bir şey söyleyebildim” merhaba çiçeklerim”…

bir şeyler yapmalıydım derslerine girip çıkmanın haricinde… “çiçeklerim, kitap okumayı sever misiniz” dedim… boyunları büküldü bir anda… soldular sanki… biraz önce sevgi kokan umut kokan çieklerimin yaprakları kurudu sanki.”ne oldu canlarım” dedim. içlerinden papatya yüzlü bir çiçek “okuruz öğretmenim, kitap okunmaz mı? ama… ama öğretmenim bizim kitap alacak paramız yok ki” dondum kaldım.bu söz yüreğime saplanan kör bir bıçak oldu, kanattı içimi. hepsi eğdi başını. toparlamalıydım kendimi. ben bir öğretmendim. islanan gözlerimi sildim. “okuyacaksınız canlarım, okuyacaksınız” dedim.daha da bir şey söyleyemedim…

4 yıldır sınıf arkadaşım, şimdi de meslektaşım olan esenler türk-isveç kardeşlik okulu türkçe öğretmenlerinden kezban bozkurt’la paylaştım bu durumu. ne yapabiliriz diye düşünmeye başladık… en sonunda “okumayı seviyorum” diye bir kampanya başlatmaya karar verdik. kitapçıları, yayınevlerini dolaşıp çiçeklerimiz için kitap alacaktık. ne olursa olsundu. çiçeklerimiz, canlarımız okumalıydı… ve yavrularımızdan toplayabildiğimiz kadarını toplayıp üzerine ilk maaşlarımızdan koyup onlarca kitap aldık yavrucaklarımıza… onlarca kilo ağırlığındaki kolileri taşırken sordum kezban öğretmen’e ” yoruldun mu?”… kezban yorulmak da ne demek, ben bir öğretmenim anneyim yani. anneler yorulur mu hiç, ben bir öğretmenim, onlar benim her şeyim, devam edelim” dedi…

kitapları dağıttığım ilk gün havaya sıçradı her bir çiçeğim. açıldı kanatları, yeşillendi yaprakları, gözyaşlarına döndü umutları. siz hiç yazar gördünüz mü, dedim. yine eğildi başlar. menekşe kokulu bir çiçek “hayır öğretmenim hiç görmedik” dedi. peki, dedim, görmek ister misiniz? öyle bir “evet” çığlığı yükseldi ki sınıfın inlediğini hissettim bir anda. “siz okuyun kitaplarınızı, yazarları sınıfınıza davet etmek benim işim” dedim. sarıldılar bana… o küçücük cılız kollarıyla. “canım öğretmenim, seni çok seviyoruz” dediler. kucakladım onları… ben bir öğretmenim…

kezban öğretmen’le bu kampanyamıza her ay bir yazarı da katalım dedik birbirimize. ve o anda olgunlaştı “okumayı seviyorum” projesi…

bu arada esenler örfi çetinkaya ilköğretim okulu öğretmeni tuğba rençber de katıldı bize. işte tuğba öğretmen’in sözleri. “çocuklarıma bizim okula bir yazar gelecek dedim, adı kahraman tazeoğlu… bir anda gözleri parladı. ve hep bir ağızdan “yaşasın öğretmenim” diye haykırdılar. inanamadılar. evet kahraman tazeoğlu’nu tanımıyorlardı belki ama bir yazarın onların sınıfına gelecek olması bile çocuk yüreklerinde umut çiçeklerinin açmasına yetti. doldu tuğba öğretmenin yeşil gözleri…

okumayı seviyorum projesi başladıktan üç hafta sonra yaşadığım bir hadise ömrüm boyunca yüreğimden ve zihnimden asla silinmeyecektir. teneffüs saatindeyim… bir veli tesadüfen beni bana sordu” yusuf hoca’yla görüşebilir miyim?”dedi. buyrun benim, dedim. hocam, dedi başladı anlatmaya… benim eşim mermer işçisidir. bayram öncesi iş yerinden ikramiye almış… ben de sizin öğrenciniz olan kızımla pazara bayram alış-verişine çıktık. kızım, iki yıldır aynı ayakkbıyı giyiyor. defalarca diktirdik… bu bayram ona yeni bir ayakkabı alayım, dedim. ve sürpriz yapıp ayakkabıcının yanına geldiğimizde, hadi kızım bir ayakkabı beğen alayım sana dedim. her zaman elimize para geçmiyor hocam. kızımın ayakkabılara bakmasını beklerken kızım bana”hayır anne, ben bana ayakkabı almanı istemiyorum. ben bir yıl daha idare ederim bununla. sen o parayı bana ver, ben yusuf öğretmenimizin okumamız için söylediği kitapları alayım. ben kitap almak istiyorum anne”dedi. o anne karşımda gözyaşlarına hakim olamadı. sağ olun hocam. o anda dondum kaldım. ne diyeceğimi, ne yapacağımı şaştım. çocuk yaşta bir öğrenci bayram ayakkabısı yerine kitabı tercih ediyor. bayram, yeni ayakkabı her şey demektir bir çocuk için… ama bu öğrencim kitabı tercih etti, defalarca dikilmiş ayakkabısını bir yıl daha giymeyi göze alarak….

bu hadise de gösterdi ki bu çocuklar kitap olduğu zaman okurlar. okumayı seviyor çocuklarımız. biz, kezban öğretmen, tuğba öğretmen ve ben başta olmak üzere bizler hepinizden “okumayı seviyorum” kampanyamıza destek olmanızı istiyoruz.

bugün bu projenin ilk konuğu kahraman tazeoğlu geldi okuluma. ve öğrencilerimin, çiçeklerimin ne kadar güzel koktuğunu, yemyeşil olduklarını, gözlerindeki umudun yansıyışını hepimiz gördük. kahraman tazeoğlu ile başlattığımız bu söyleşilere selim ileri, elif şafak ve sunay akın la devam edeceğiz. o çocukların, o çiçeklerin okumaya, ilgiye ve sevgiye o kadar ihtiyaçları var ki…. ben bir öğretmenim…. bahçıvanım yani…. çiçeklerim var benim… her biri birbirinden güzel…canlarım benim onlar



not: bu proje şu anda bağcılar atatürk ilköğretim okulu ve esenler türk-isveç kardeşlik ilköğretim okulu’nda uygulanmaktadır. bu proje kapsamında okullarımıza her ay bir yazar davet edip, çocuklarımızla onları buluşturacağız. kezban bozkurt bu projenin esenler ayağını organize ederken yusuf çopur da bağcılar kısmını oraginize etmektedir. projemize katkılarından dolayı kahraman taeoğlu’na sonsuz şükralarımızı arz ediyoruz.

bilgiçlerin şiirleri

onununkoru
şimşekler biriktirmiştim gözlerimde
gürleyecektim, ağır geldi tüm kelimeler dilime
sessizce yağabildim sadece sıcak sıcak
toprak koktu tenin gibi

dilini yutmuş, odalara bölmüşken aklını
“beni susarken bölme” desen kaç yazar eksiğine
en fazla çığlıklarımın yankılandığı
bir oda daha eklersin ruhuna
susmak senin isyan biçimindi
benimse ömrüme atılan çentik
sessizlikten öleceğim sanırdım
gözlerin konuşmasaydı…

karşılıklı iki aynaydık
kendi kalabalığımızda kaybettik birbirimizi
şimdi tüm sırlar dökülse de
çıplak kalamayacak kadar suçluyuz
kırık ayna uğursuzluğunu yüklenmişken
hangi aynayı yakıştırsam yüzüme
sancılarım dökülür sesimden

sek sek sanmışken aşkı
gözden kalbe, kalpten kaleme tek ayak geçerken
sendeleyip düşmek mızıkçılık sayılsa da
düşüşü en keyifli oyundu sevda
ve pansumansız yaralarımızdı ispatı

ömrümün hastalığıydı rüzgarlar
ağrısı dinmedi saç diplerimde
köprü altı ayyaşlığına sığınıp vazgeçtim adreslerden
avucumun içinde saklıyken ölüm
duraklar hep, aklımda saklı gözlerine çıktı
ölüm bile merhemim olmadı sardunya katmerleri kadar

çığlıklarımın özrünü sebebi yutmuşken
rüyalara saklanmışken karmaşam
ellerinden büyük ellerim kurtarabilir mi ruhumu
bünyendeki su kuşunun kanatları acıttıysa canını
ömrümü dilesen de az kalır ödenecek bedele
susmak onaylamaksa ve hatırlatacaksa suretimi
“beni susarken bölme” desen
düşer miyim ömrünün kıyısından hiçliğe..

tüm do minör isyanlarım sahiplenmek adınayken
beni çıldırırken bölme
yaşının kıvrımlarına yaslamışım çocukluğumu
beni susarak büyütme

nevrotik sayıklamalar

onununkoru
sırtüstü düşen acılarım, yuvarlanma eğiliminde; sırtımdaki kamburun esnekliğinden. sancım yok; aşka bağışıklığımdan…kanım çekiliyor flüt çalan bir kadının nefes alışıyla ve üflediği her melodiyle dayanıyorsun damarlarıma, notası şaşıyor benliğimin. gelsen, tetiklesen… çığlık olsa bedenim bedeninde, yankılansa…

ki beni bir tek sen yansıtabilirsin.

bilgiçlerin şiirleri

onununkoru
hafıza k-ayıpları


suretimi nereye sürsem
bulaşıcı nöbetler sarkıyordu gözlerimden.
karantinaya alınmış tüm kelimeler.
anlamı kalmıyordu oyunların,
fiilim düşerken adının gölgesine.
yetemiyordu saçlarım bedel ödemeye
ve ben hafızanı ayıklıyordum.


can çekişen direnişlerine inat,
aynada göremediğin her ne varsa,
içi boşaltılmış bir isyandı; çürümeye yüz tutmuş.
kayık tabaklarda sunulan tüm kabuklara
“bu gemi nereye gidiyor usta” deyişindi; ayıplarını örtüşün.
ve ben inadına hafızanı yokluyordum

nevrotik bahçelerden budanan güldüm ben.
kale diplerine serpilen yapraklarımla surlandı şehrin
sabrımın apoletleriydi göğsümde taşıdığım tüm küfürler
surları dökülüp yıkılınca tüm katiller
altında kalan eklemsiz şiirlerdi, sahipsiz…
ve ben hafızanı sayıklıyordum

ekmek kırıntısına kanan serçe kadar saftım
başucuma konan bir öpücükle
düzen bozacak, huzur kaçıracak kadar açtım
yağmurdum arınmak için iç kırıklarımdan
bataçıka kendime, kızıl bir meydana asılandım
ve ben inadına hafızanı aklıyordum

tüm kayıpların, tüm ayıpların birer yıldızdı saçlarıma
dökmedim hiç bir zaman rüzgara, saklımdı.
sana saklanmış dikenleri budayan küsükünlüklerin
koynumda saklanan çocuğun elma şekeriydi.
çaldıklarımın iadesi nezaketten değil, şefkattendi
cezası ağır, sürgünü gözlerindi.
ve ben hafızanda gün sayıyordum.




okumayı seviyorum projesi

onununkoru
bağcılar atatürk ilköğretim okulu türkçe öğretmenlerinden ve aynı zamanda manisa-demirci ünkep başkanı yusuf çopur’un öncülüğünde ve kahraman tazeoğlunun desteği ile düzenlenen projedir.

çocuklara kitap okumayı aşılamayı amaçlayan yusuf öğretmen bunu nasıl daha eğlenceli hale getirir ve eğlendirirken çocukları geliştirebiliriz düşüncesiyle çocukların okudukları kitapların yazarlarını öğrencilerle buluşturmaya karar verir. ve ilk olarak mavi evi okuyan öğrenciler kitabın yazarı olan kahraman tazeoğlu ile birebir sohbet edip merak ettikleri soruları birinci ağızdan sormanın vermiş olduğu özgüveni yaşamışlar. ve bu proje elif şafak, sunay akın gibi bir çok yazarla devam edecek. destekleriniz tabi ki bir kitap da bizden diyerek olacaktır.



bakkal diyalogları

onununkoru
+iyi günler bakkal emmi
-iyi günler hanımkızım
+ şey orkid alcaktım
- şu tarafta
+..... (seçmeye çalışır)
- bak hanım kızım şurdakiler uzun,şurdakiler kalın, bak şurdakiler pamuksu yüzeyli olanlar, hah bide parfümlüsü var bak çok güzel kokuyor.
+hönk !

yaran monologlar

onununkoru
aynı programa bir gönderilen mesaj da şöyledir:

"biz vehmi ile birbirimizi çok seviyoruz. vehmi beni kaçırdı ve ailemizden gizli bugün evlendik. çok mutluyuz bize şarkı armağan eder misin"

ve kahraman tazeoğlunun cevabı :
ulan sizin şimdi yatakta depişiyor olmanız lazım ne şarkısı be.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol