ingilizce bir erkek ismi. telaffuzu hoş bir isim. oğlum ingiliz olursa adını yine de mahmut koyacam.
(bkz: steve mcqueen)
tr. açlık
"film irlandanın cumhuriyetçi askerlerinin (ira) 1981de gerçekleştirdikleri açlık grevini yöneten bobby sandsin ölmeden 6 hafta önceki hapishanedeki dramatik günlerini ele alıyor.
bobby sands idam edilecek olmasına rağmen, uğruna hapse girdiği politik düşüncenin arkasında duruyor. filmin grev zamanındaki bazı sahneleri çok can alıcı.
ingiltere filmi olmasına rağmen cannesda galası yapılan film izleyenlerden tam puan aldı. hunger kesinlikle steve mcqueenin gerçek bir yönetmen olduğunu kanıtlıyor."
filmde bobbynin(mahkûm) bir rahiple konuşması var 22 dakika sürüyor. bir tek orasında sıkıldım. can alıcı sahneler çokça.
(bkz: steve mcqueen)
"film irlandanın cumhuriyetçi askerlerinin (ira) 1981de gerçekleştirdikleri açlık grevini yöneten bobby sandsin ölmeden 6 hafta önceki hapishanedeki dramatik günlerini ele alıyor.
bobby sands idam edilecek olmasına rağmen, uğruna hapse girdiği politik düşüncenin arkasında duruyor. filmin grev zamanındaki bazı sahneleri çok can alıcı.
ingiltere filmi olmasına rağmen cannesda galası yapılan film izleyenlerden tam puan aldı. hunger kesinlikle steve mcqueenin gerçek bir yönetmen olduğunu kanıtlıyor."
filmde bobbynin(mahkûm) bir rahiple konuşması var 22 dakika sürüyor. bir tek orasında sıkıldım. can alıcı sahneler çokça.
(bkz: steve mcqueen)
meşru müdafaada sınır/kıstas, tehlikeyi uzaklaştıracak kadar güç kullanılmasıdır. eğer ki evinize giren hırsızı zaten etkisiz hâle getirmişseniz dövmeniz darpa tabi ki girer. etkisiz hâle getirmek için dövmek/fizikî güç kullanmak -sınıra riayet edildiği nisbette- haktır.
bence sözlüğü tekrar diriltecek başlık budur. öyle umuyorum yani. müsadenizle leydis en centılmın başlıyorum:
-aa oscar heykeli değil mi bu?
+hea altındaki de altın küre.
-aa oscar heykeli değil mi bu?
+hea altındaki de altın küre.
(bkz: danny boyle)
2010 yapımı bir danny boyle filmi. filmin özeti şu şekilde:
"dağcı aron ralston’un başından geçenlerin gerçek hikayesi...
genç bir dağcı olan aron, utah yakınlarında büyük bir kaya parçasının arasına sıkışır. bundan sonra yapacağı tek şey vardır oradan kurtulup onları gerçekten sevdiğini gösteremediği anne ve babasına kavuşmak. olay sırasında az su ve yemeği olan dağcı, yaşadıklarını bir video kamera ile çekip kendini bu yolla rahatlatmaya çalışıp zaman zaman halüsinasyonlar görüyor. hayatı için bir çeşit tuzağa dönüşen bu olayda aron, soğukkanlı olması gereken şoke edici bir çözüm yolu bulur.
bu yol da; bu olayda hayatını mı yoksa tek kolunu mu kaybetme kararını vermekten geçiyordur..."
1 saat 30 dakika sürüyor film. enteresan bir film. herkese zevk vereceğini zannetmiyorum.
imdb’de 8.2 puan almış. top 250 listesinde 217. sırada.
"dağcı aron ralston’un başından geçenlerin gerçek hikayesi...
genç bir dağcı olan aron, utah yakınlarında büyük bir kaya parçasının arasına sıkışır. bundan sonra yapacağı tek şey vardır oradan kurtulup onları gerçekten sevdiğini gösteremediği anne ve babasına kavuşmak. olay sırasında az su ve yemeği olan dağcı, yaşadıklarını bir video kamera ile çekip kendini bu yolla rahatlatmaya çalışıp zaman zaman halüsinasyonlar görüyor. hayatı için bir çeşit tuzağa dönüşen bu olayda aron, soğukkanlı olması gereken şoke edici bir çözüm yolu bulur.
bu yol da; bu olayda hayatını mı yoksa tek kolunu mu kaybetme kararını vermekten geçiyordur..."
1 saat 30 dakika sürüyor film. enteresan bir film. herkese zevk vereceğini zannetmiyorum.
imdb’de 8.2 puan almış. top 250 listesinde 217. sırada.
hani bir şarkıcı demiş ya "ille de edep ille de edep" diye. burası için "ille de reklam ille de reklam" olarak değiştiriyorum bunu fabrikatör babamın bana verdiği yetkiye dayanarak. yazar sayısı az burada. biraz ortama girilmesi lâzım.
can sıkıntısından ne yabacağını şaşıran insan yaratığı sözü. bir yerlerden esinlenmiş gibi ben de fark ettim. ama bu fuarg ilen çok iyi oldu.
-var mı lan bu dünyada benim gibisi...
+bi bakışta en az 20 milyon sayabilirim hacı.
-etme be.
+bi bakışta en az 20 milyon sayabilirim hacı.
-etme be.
gönül akkor yorumunun üstüne tanımam.
istanbulun dağlarından birinden bildiriyorum: saat 9da valide hanım ağabeyim hazretlerine karın teşrif ettiklerini ilân etti. tabiî ben o esnâda çok ihlâslı bir uyku çekiyordum. bir ara işittim sadece. saat 4te kalkış eyledim ve bi baktım vay amuagoyam dedim. güneş var bi tane havada. biraz da kara bulutlar o kadar.
bu arada bu başakşehirin tek güzel yanı, bir zamanlar eşek yüküyle kar yağmasıydı. artık o da yok. e yemişim ben böyle şehri...
bu arada bu başakşehirin tek güzel yanı, bir zamanlar eşek yüküyle kar yağmasıydı. artık o da yok. e yemişim ben böyle şehri...
(bkz: requiem for a dream)
o meşhur müziği olmasa kim bu kadar heyecanlanırdı ki?.. o müziği sadece dinlesem bile altıma sıçasım geliyor. ürkütücü bir müzik.
o meşhur müziği olmasa kim bu kadar heyecanlanırdı ki?.. o müziği sadece dinlesem bile altıma sıçasım geliyor. ürkütücü bir müzik.
meslek hayatının daha ilk basamaklarını çıkan orospudur. yata kalka o da işinin ehli olacaktır. alışırsa...
internette hakkında pek bir bilgi yok. sadece 1974 doğumlu olduğunu ve çoğunluk filmini yazıp yönettiğini biliyoruz. bu kadarı da yeter aslında.
2010 yapımı bir türk filmi. yapımcılığını önder çakar, sevil demirci ve seren yüce üstlenmiştir. 43. siyad - türk sinemasi ödülleri 2010 adaylarinda en iyi film dalında yarışan 6 filmden biri.
filmin özeti:
mertkan’ın hayatı basittir: babasının inşaatlarının getir götür işlerine bakar, arkadaşlarla alışveriş merkezlerinde sağı solu keser, arabayla turlar. bu basitliğe bir anlam bulmak için pek de hevesli değildir. ne zaman ki gül ile tanışır, boşluğu ve basitliği değerlendirmek için bir fırsat çıkar karşısına. ancak babası gül’ün kökenleri konusunda şüphecidir. hayatta ayrımcılıkla karşılaştığı ilk anda ona teslim olan mertkan, çoğunluğa uyar, babasının kendisi için çizdiği yolda hayatına bir anlam bulur.
yazan & yöneten / seren yüce
gelelim pek naciz şahsî yorumuma; hayatın basitliği, durağanlığı ve hattâ siktiriboktanlığı bu kadar güzel anlatılabilir. baba-oğul, anne-oğul diyalogları çok gerçekçi. bu diyalogların büyük bir kısmını ben de yaşadığımdan belki bu kadar sevdim filmi. emin olun siz de yaşamışsınızdır.
settar tanrıöğenin oğluna fırça kayarken ettiği şu lâf bitirdi beni:
-sendeki taşak bende yok lan.
güzel film... biraz bal-süt-yumurta, biraz kader-masumiyet kokuyor. seviyorum bu tür filmleri.
filmin özeti:
mertkan’ın hayatı basittir: babasının inşaatlarının getir götür işlerine bakar, arkadaşlarla alışveriş merkezlerinde sağı solu keser, arabayla turlar. bu basitliğe bir anlam bulmak için pek de hevesli değildir. ne zaman ki gül ile tanışır, boşluğu ve basitliği değerlendirmek için bir fırsat çıkar karşısına. ancak babası gül’ün kökenleri konusunda şüphecidir. hayatta ayrımcılıkla karşılaştığı ilk anda ona teslim olan mertkan, çoğunluğa uyar, babasının kendisi için çizdiği yolda hayatına bir anlam bulur.
yazan & yöneten / seren yüce
gelelim pek naciz şahsî yorumuma; hayatın basitliği, durağanlığı ve hattâ siktiriboktanlığı bu kadar güzel anlatılabilir. baba-oğul, anne-oğul diyalogları çok gerçekçi. bu diyalogların büyük bir kısmını ben de yaşadığımdan belki bu kadar sevdim filmi. emin olun siz de yaşamışsınızdır.
settar tanrıöğenin oğluna fırça kayarken ettiği şu lâf bitirdi beni:
-sendeki taşak bende yok lan.
güzel film... biraz bal-süt-yumurta, biraz kader-masumiyet kokuyor. seviyorum bu tür filmleri.
şöyle kısa bir şey söyleyeyim: bir filmde ismail hacıoğlu oynuyorsa o film izlenir. filmin kurgusu kötü olabilir, müziği kötü olabilir vs. ama ismail hacıoğlu varsa izlenmeli o film.
bu filmde her şey çok güzel ve çok sade anlatılmış. güzel film.
bu filmde her şey çok güzel ve çok sade anlatılmış. güzel film.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?