confessions

mim efendi

- Yazar -

  1. toplam entry 1168
  2. takipçi 1
  3. puan 37510

iki dirhem bir çekirdek

mim efendi
bu ifade güzel giyinimli insanlar için ağırlık ölçüsü olarak okkanın kullanıldığı zamanlardan kalma bir yakıştırmadır. okkanın dörtyüzde birine dirhem adı verilir. dirhem daha çok hassas teraziler için kullanılan bir ölçüdür. sarraflar ise bu dirhemden daha hassas bir ağırlık kullanırlardı. buna da çekirdek adını verirlerdi. osmanlının en kıymetli parası bir osmanlı altını iki dirhem bir çekirdek ağırlığına sahipti. iyi giyimliler osmanlı altınına benzetilerek iki dirhem bir çekirdek ifadesiyle sülenmiş olduklarını belirtirlerdi.

oha haber ajansı

mim efendi
açılımı olmamış haberler ajansı olan bir mizah programı içeriğidir.

bu ajanstan geçmesi muhtemel haberlerden bazıları şöylecenedir.

-flash flash flash mankenler dünyası hidayete erdi. ellerine aldıkları tesbihlerle podyuma çıkan mankenler hep birlikte tevbe istiğfar getirerek hidayet erdiler.
-tarkan 7. ilahi kasetini çıkardı. kasetin hip parçası ayağında takunya
-öküzün altından buzağı çıktı. buzağı babam değil mi istediğim yerden çıkarım dedi.

ayrıntılar az sonra

gelin yemini

mim efendi
nikah töreninde gelinin yaptığı yemindir. yeminin metni şöylecedir:

iki yarımdan bir tam olmaya adım attığımız bugünde; kredi kartlarını çökertip seni üzmeyeceğime, sık sık ağlayarak annemin evine gitmeyeceğime, pahalı hediyeler istemeyeceğime, sürekli şikayet etmeyeceğime, her gün sana mükellef sofralar hazırlayacağıma, seni anlamaya çalışacağıma, hayatım boyunca seni seveceğime söz veriyorum.

(bkz: damat yemini)

temel fıkraları

mim efendi
temel, amerikalı ve ingiliz’le telefon direği dikme ihalesine girmiş. müdür şöyle bir öneri getirmiş:
-hepiniz aynı teklifi verdiniz ama bizim için sürat önemli. bir yarışma yapalım, kim daha çok direk dikerse ihaleyi o alacak...
üçüne de 5 saat süre ve yeterince direk verilmiş. amerikalı 40, ingiliz 50, temel de sadece 4 direk dikmiş. müdür kızmış:
-nasıl olur, bak diğerleri bir sürü direk dikmiş...
-mudür bey siz onların diktuğu direkleri görmedunuz... nerdeyse tamami dişarda

hasmetli erkek

mim efendi
erkek adam haşmetinden belli olur felsefesinden hareket etmeyi öncü kılan zihinsel potansiyelin davranış edimine yönelmesi sürecinde gelişen dışavurum halidir. bu konuda öneriler şu şekilde sıralanabilir.

1- sen bir erkeksin ayaklarının üstünde her zaman için durursun. üzülmene ve kendini harap etmene gerek yok çünkü ne istersen yapabilecek güçtesin
2- bir incelik yapacaksan bunu başkası istiyor diye değil ya da bir kadını tavlamak için değil incelik maharetini haşmetinle bütünleştirme kabiliyetini ortaya çıkarmak için yap
3- bundan önce bildiğin ve uyguladığın bütün erkeklik tavırlarını çöpe at ve özüne dön.
4- aynaya baktığında karşında gördüğün kişinin sen olduğunu bilmen haşmetli bir erkek olduğuna yetmez
5- tavır davranış ve fiillerde benimsediğin yöntemler senin daha mutlu olmamana sebep oluyorsa bunları düzenlemek için yine fıtratındaki haşmet duygusuna sahip çıkman gerekir. bu da uyguladığın tavırların kısmen de olsa hatalı olduğunu ortaya koyar
6- aşktan ne kadar bahsedersen aşkı yaşama tecrübesinden o kadar uzaklaşırsın. yakınlaşmak duygusu sadece kelimelerin ahenginde değil insani hareketlerin ritimselliğinde de aranmalıdır.
7- kadınların ne olduklarına değil aynı zamanda ne olabileceklerine de bakman gerekir. bunu yaparken de aslında onların da senin davranışlarının perspektifinde şekillendiğini idrak etmelisin
8- haşmetlilik duygusu ne yüzün asıklığından ne yanağın kıllılığından ne de masadaki yumruk izinden ortaya çıkar. haşmetlilik erkeklik duygusunun ulaşılması güç dengede bir erkek profilinin yansımasıdır.

internetname

mim efendi
kendi döneminin dar göruşlu insanları tarafından anlaşılamamış buyuk bir deha olan buyuk turk bilgini nureddin bin muhammed bin orçun bin barkın el-vebinin meşhur şiiri.

internetname

âlem-i muhayyel devrân ideruz
nîce sırlar göruruz ol suhûfda
oflayn olmazdan evvel olduk oflayn
bahr-i ’amîkuz dalmazuz suflâya

fevka’l-mavsda durur bizum yedimuz
arz-ı sağîrdir bizum mavs pedimuz
ve’l-kalemin mazharı kılâvyemuz
ekrân nûrumuz sirâc-ı munîrâ

monitör deyup geçme kî bu ekrân
bunda cem’ olmuşdur bil kamu ekvân
satranc-ı ’urefâ durur bu seyrân
bilmez isen gelirsun şâh u mata

bulbul olup zâru zâru öteruz
gulşen-i veb’in gullerun dereruz
bûkmark’a hep ayrı ayrı koyaruz
soluben hep erseler de zevâle

mir’ât-ı ekspılorır’da göruruz
keşşâfız hem ’ilm-i keşfden sözumuz
dost’dan gelduk dost’un aynı özumuz
dimegil sakın bu sözu câhile

mepe uçler vu yediler vu kırklar
bil ki dost’u söyler butun şarkılar
’âşık anda elest bezmun hatırlar
çalındukda nây u rebâb halîle

dolby hoparlörun sesi dâvûdî
gâh duyulur andan nevâ ilâhî
gâh saz semâ’îsi makâm huseynî
işuden vecde gelup ider semâ’

’âlimler elinde dutar dividi
’ârif olan seyreder hep dîvîdî
sofinun işi guci dedikodu
dilunde söylediğu kuru da’vâ

dokun âna ’aşk âteşun dutuşdur
entır derler kılâvyede bir tuşdur
ma’nâsını bilenlere pek hoşdur
hitâb-ı udhulû yapıldu cânâ

’acîb pıroğramdur bilesun filâş
ânı ta’lîm içun eyleme telâş
fehmeduben sırrını dut, etme fâş
andan âhir ta’lîm edesun java

fotoşop’la resmedersun ’âlemi
anda seyrân et sûret-i âdem’i
sûretden geçup temâşâ kıl şem’i
bu sırrı bilursen olursun dânâ

feyzbûk’da hem arz-ı endâm eyleruz
levh u kalem-misâl hem meyl eyleruz
gâh invizibıl olup görunmezuz
ma’nâda a’mâ olan gâfilâna

zâhidâ onlayn olagör sen dâim
olma diskonnekt bu yolda dur kâim
mâlâya’nî kılma bunda ol sâim
hûri gılmândan yeğdur hem bu sana

kaçak şifre buluben bağlanırsun
elbet bir gun gafletden uyanırsun
itdiğun sirkati anda görursun
rûy-i siyehle varırsun hisâba

çet’de çetin bir berk olup çakarsun
gönul kırup hem kâ’be’yi yıkarsun
kuzum, internetde pek sakarsun
lâkin varmazsun bir kâmil ustâda

çet’in âdâbın öğren olma çetin
gıybet idup yime kardeşun etin
kâmili olagör bu internetin
zâhir ilmunle sakın duşme fahra

ofis öğrendun dahî eyçtiemel
baştan ayağa bildun vord u egzel
nîce beslersun bunda tûl-i emel
terk idup ancak iresun kemâle

harddiskuni suya at da öyle gel
kamu bilduklerun unut öyle gel
mecnûn gibi âh u zârı söyle gel
leylâ görup tâ yetesun dîdâra

gönul yıkar sonra idersun sitem
dersun şol senun bu benum veb sitem
ben u sen şârundan geçemezsun hem
aldanırsun şöyle fânî hayâle

bu vebden görunur her dâim lâhût
ba’zısunda fısk u fucûr var yâhût
öylesi misâl-i beytu’l-’ankebût
varmıya gözlerun öyle bir râha

sur ağyârı hemân harddiskden çıkar
nefy eduben cânun ağyârdan kurtar
mâsivâ kim bir fâsid virus-durur
silemezsun dahî ânı norton’la

hardver u softver’i sen cem’ idegör
ol cemâdâtın zikrini duyagör
suhûf-i sîtede tevhîde ir gör
sörf iduben veb’î rûz u şeb anda

kaynak: kadı gıyaseddin hayalînin târihi ilmul-âlât vel-esrâru hikmetul-edevât (alet yapma biliminin [teknoloji] tarihi ve araç-gereçlerin hikmetinin sırları) adlı eserinin hicrî 1019 (miladî 1610) tarihli muellif nushası

vebi

mim efendi
kendi döneminin dar göruşlu insanları tarafından anlaşılamamış buyuk bir deha olan buyuk turk bilgini nureddin bin muhammed bin orçun bin barkın el-vebî (1568?-1601?) hakkındaki bilgilerimiz, dönemin ulemasından ve önde gelen tarihçilerinden biri olan kadı gıyaseddin hayalî’nin "târihi ’ilmu’l-âlât ve’l-esrâru hikmetu’l-edevât (alet yapma biliminin [teknoloji] tarihi ve araç-gereçlerin hikmetinin sırları)" adlı eserindeki satırlarla sınırlıdır.

gıyaseddin hayalî’nin verdiği bilgiye göre, veb’î’nin hocası rukneddin bin tekneddin lûcî, ’ilm-i reml’ (fal) ve ’ilm-i nucûm’ (astroloji) ile hemhâl olan bir okultist idi. şiirlerinde gelecekten haber veren şair veb’î, padişahın çevresindeki bazı vezirlerin ve ulema sınıfından bazı kıskanç kimselerin yanlış yönlendirmeleri neticesinde, bir sihirbaz olduğu gerekçesiyle idam edilerek katlolunmuştur.
kadı gıyaseddin, eserinde veb’î’yi bir teknoloji şairi olarak niteledikten sonra, onun katlinin şöyle gerçekleştiğini nakleder: "veb’î’ye hâkânımuz sordı: ’ölmezden evvel bir arzun var mıdur, söyle kim yerune gelsun!’ veb’î, hançerlu cellâdlaru görince pes cânuna ateş salundı da, şöyle didi: ’eyâ sultânımuz, haşmetmeâb efendimuz! şol fakîri mâdem katlideceksun, bâri cereyânlu [elektrikli] oturağa oturt da, kellesunden titredup öldursin ânı.’ ahâli veb’î’nin ayıtduklarundan zinhâr bir şey anlamadu. hâkânımuz, havâssa bakup ’eyâ hâs kimesneler, diyun hele kim n’ola bu veb’î’nin didukleri?’ ol zemân havâsdan bir zât, sırrı fâş itmemekçun ’bir şey fehmitdiysem, arab olayım’ didi, pes ol demde hemân arab oldı, lâkin gine de sır virmeyince veb’î ser [kelleyi] virdi."

zeytinin çekirdeğini atarken eli yumruk yapmak

mim efendi
çoğu kişi, yenilen bir şeyin ağızdan çıkmasına tahammül edemez. midesi bulanır. çekirdekli yiyecekler önce tümüyle ağıza atılıp daha sonra çekirdek dışarı çıkması gerekir. işte bu durumda karşınızdaki insanın ağzınızdan birşeyi çıkardığınızı görmemesi ve midesinin bulanmaması için bunu tıpkı kürdan kullanırken ağzımızı elimizle kapadığımız gibi gizleme ihtiyacı hissederiz. bunun dışında özel bir anlamı yoktur bu hareketin.

ayrıca zeytin çekirdeği midenin çok kolay öğütebildiği bir çekirdektir. allah kuranda zeytinin üzerine yemin etmektedir.

(bkz: tin suresi)

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol