mutlu bir bayram sabahı bayramlık kıyafetlerimi alıp yolla çıktım.tabir-i caizse (zekeriya hocaya sordum caiz imiş) sözlüğün babası olarak nitelendirdiğimiz bu insanın elini öpmek için yola koyuldum.aldığım yeni ayakkabıları da giyip atladım otobüse; heyecandan ayakkabanın fiyat etiketini bile çıkarmamışım.uzun yolculuğun ardından ankara’dan istanbul’a indim.baktım heycan daha da artıyor.
bir nefes aldım daha sonra bir nefes daha.baktım alışkanlık yaptı alıp vermeye devam ettim. hemen bir taksi çağırdım, ve dedim ki;
şu adrese götür beni.
götürürüz abi dedi taksici.
kısa bir vakitten sonra adrese ulaştım.cebimden parayı çıkardım taksiciye verdim.
indy’nin harikulade malikanesi artık gözlerimin önündeydi.2 son model arabası bahçede parıldıyordu.havuzun büyüklüğü ise tartışılmazdı.birden kamera bana doğru döndü.
+ kimsiniz?
- ben mad.
konuşan indy’nin hizmetçilerinden biriydi.kapı otomatik olarak açıldı ve içeriye alındım.bahçıvanın hafif gülümseyişiyle çicekli yollardan kapıya doğru süzüldüm.kapıya yaklaşmıştım da artık.tam elimi uzattım ve;
+ hoşgeldiniz.
kapıyı sarışın çıtır bir rus dişisi açmıştı.hizmetli rolündeydi ki indy’nin özel olarak rusya’dan getirdiğini tahmin ettim.ve beni içeri buyur etti çat pat türkçesiyle.
+ siz şöyle oturun efendim ben independence beye haber vericem.
koltuğa oturdum.sanki tüy kadar hafifti.hemen başka bir bayan geldi.ve soruyu yöneltti.
+ efendim bir şey içmek ister misiniz?
- viski.2 buz olsun lüften.
bu sefer ki rus değil tam bir isveç dişisiydi.uzun sarı düz saçları ve mavi gözleriyle adeta ortamı büyülüyordu.viskimi yudumlarken yukarıdan yaklaşan hafif kahkahalar ve adım sesleriyle indy merdivenlerden göründü.
görünen sadece indy değildi.iki kolunun altında da eşsiz güzellikte iki bayan vardı.sağ kolunun altındaki annesi brezilyalı babası italyan olan melez bir hanım kızımız sol kolundaki ise fransız güzellerinden biriydi.hugh hefner havasıyla kızlarla birlikte yanıma geldi.kızlar ise iç çamaşırlarıyla yanında gülücükler atıyordu.
+ hoşgeldin mad.
- hoşbulduk indy.
..abi playboy mansiona çevirmişsin olayı dedim.
’’sözlükten hatun kalkmadı bende reklamlardan paranın amına koydum afedersin.dedim param var,bekarım,evimde geniş neden böyle bir sinerji yaratmıyım.’’ dedi.
’hayrola mad niye burdasın?’ diye soru yöneltti.
+ elini öpmeye geldim abi.harçlık hesabı.
elini cebine attı ve;
- al bakalım şu 10 ytl’yi.
+ abi naptın sen ya?
- bayram parası oğlum işte.
+ abi ankara-istanbul 30 ytl.git gel 60ytl.otogardan buraya taksi 25 tuttu.toplam 85.yolda yedim-içtim 15 te onlara 100ytl.
-o zaman sana bir kıyak yapiyim.al bu hatunlardan istediğini.sora istediğini öhm.
+abi hizmetçi seçebiliyoruz di mi?ben şu isveçliyi isterim.
-al hadi al kereta.hemen nası unuttun parayı.
+büyüksün abi.ver elini bir daha öpiyim.
bayram ziyeretlerini kısa tutmak gerek ama bu ziyaret pek bir uzun sürdü.(oh$)
bir gece o mükemmel malikanede zevk-ü sefa içinde konakladıktan sonra tekrar ankara’ya dönüş için otogora gidildi.bu sefer taksi parasındanda yırtıp indy’nin özel şoförü catherina bıraktı.(tüm çalışanlar bayan lan)
istanbul bin-ankara in ve dream mode off.
not:bu hikayede anlatılan olaylar,karakterler ve mekanlar tamamiyle hayal ürünüdür. (tüh lan)
zemzem suyu katkılı enerji içeceği.
içildiği taktirde bünyede gözlenecek olaylar şöyledir;
günahlardan biraz olsun arınma. (%7-12)
hatim indermede hızın artması. (%25-40)
sahurda içildiği taktirde tokluk hissi. (%9-13)
rüyalarda ak sakallı dedeyi görme. (%3-7)
cumayı perşembeden kılabilme. (üzerinde çalışılıyor)
(bkz: ukde olsun lan bu)
içildiği taktirde bünyede gözlenecek olaylar şöyledir;
günahlardan biraz olsun arınma. (%7-12)
hatim indermede hızın artması. (%25-40)
sahurda içildiği taktirde tokluk hissi. (%9-13)
rüyalarda ak sakallı dedeyi görme. (%3-7)
cumayı perşembeden kılabilme. (üzerinde çalışılıyor)
(bkz: ukde olsun lan bu)
(bkz: ufağı bizde de var)
cumhur u lugat
independence (padişah)*
angelus (1.nesil sadrazam)*
maliyeci (1.nesil sadrazam)*
sinanhalac (2.nesil sipahi)*
geotica (valide sultan)*
muque (2.nesil hattat)*
sepulturk (1.nesil sadrazam)*
stella (2.nesil nakkaş)*
scapegoat (2.nesil cellat)*
mitili (3.nesil soytarı)*
mad (3.nesil mecnun)*
etom (4.nesil hattat)*
phaloe (4.nesil hademe)*
shevek (4.nesil levent)*
saray yönetimi;
1 padişah
3 sadrazam
1 valide sultan
cumhur;
1 sipahi
2 hattat
1 nakkaş
1 cellat
1 soytarı
1 hademe
1 levent
1 mecnun
toplam 14 zat lugatta beygir tepiyorlar.
independence (padişah)*
angelus (1.nesil sadrazam)*
maliyeci (1.nesil sadrazam)*
sinanhalac (2.nesil sipahi)*
geotica (valide sultan)*
muque (2.nesil hattat)*
sepulturk (1.nesil sadrazam)*
stella (2.nesil nakkaş)*
scapegoat (2.nesil cellat)*
mitili (3.nesil soytarı)*
mad (3.nesil mecnun)*
etom (4.nesil hattat)*
phaloe (4.nesil hademe)*
shevek (4.nesil levent)*
saray yönetimi;
1 padişah
3 sadrazam
1 valide sultan
cumhur;
1 sipahi
2 hattat
1 nakkaş
1 cellat
1 soytarı
1 hademe
1 levent
1 mecnun
toplam 14 zat lugatta beygir tepiyorlar.
son zamanlarda inanılmaz bir durgunluğa sahip sözlük olmuştur.
uzun süre sözlükte bulunanlar bilirler, sözlüğün çok fazla olmasa da bu günle kıyaslayınca pek bi canlı olduğunu. başlık sayfası 10’ları bulmaktaydı en azından. tematikle, açılan başlıklarla bir şekilde bu olmaktaydı. ama şimdiye bakıyoruz gün içinde açılan başlık sayfa sayısı 3-4 ü çok nadir geçiyor. yazık!
bu sanırım sözlükte kaliteli yazar barındırmakla doğru orantılı bir şey. gidenlerin yarısı kadar gelmedi belki de sözlüğe sözlüğü canlandıracak yazar. daha fazla gülüyor, daha fazla hüzünleniyor, daha fazla yeni şeyler öğreniyorduk. şimdi baktığımda yine az da olsa çaba olmasına rağmen sözlükte bir terkediliş duygusunu alıyorum. bi kere sözlüğe eskisi kadar ilgi yok. yazarlarda yazma isteği eskisi kadar açık değil. ’lan ibiş sen çok mu giriyosun entry’ diyenler olacaktır. diyorum ya ’yazarlarda yazma isteği kalmadı artık’ bundan dolayı zamanında sözlüğe bir çok emek vermiş kimseler şimdi durumu böyle görünce sitem etmekte haklıdır.
peki niye böyle bir durum oluyor;
bi kere sözlükte devamlılık yok. bir şeyler yapılıyor yenilik sözlüğe katkı sağlanmak için 1-2 basamaktan sonra bir ihtiyar gibi tıkanıyor işlem. tuzluk diyelim; bir dönem harika bir şekilde hayatını sürdürüyordu. şimdi tekrar hayat verem çabası var ama nereye kadar devam eder? umuyoruz ki hiç bitmesin. tuzluğun devamını sağlayacak kaliteli bilgiçler var, umarız daha fazlası gelir de devam eder. vip butonu diyelim; ilk başta çok heycan verici bir şeydi değil mi sözlük adına. evet öyle. çünkü sözlüğün ’isim’ini daha fazla duyurması için harikulade bir etkendi. her hafta bir ünlüyle röportajdan falan bahsediliyordu. orda biraz duralım. ilk röportaj yapıldıktan sonra kaç hatfa geçti ve yeni bir röportaj bile yok. hadi her ay olsaydı da bir şekilde başkaları da uğraşsaydı. dedim ya devamlılık kalmamış artık bu sözlükte. radyo diyelim, eskiden haftada 4-5 kez radyo yayın yapardı farklı diceyler tarafından. harika da yayınlar olurdu. şimdi bakıyoruz ve eskiyi arattığını görüyoruz. yine arkadaşlar harika yayınlar yapmaya devam ediyor devamlılık yok!
ilk geldiğim dönemler sözlük canlılığı harikuladeydi. kimler vardı kimler. sözlüğü ayakta tutan birçok insan. örneğin sanırım hala moderatör olan darth sidious şimdilerde sözlükte yok. harikalar yaratan goetica yok. yine bir zamanların moderatörü ve enfes yazarı ithilquessir bir şekilde o da yok. melankomik dahi uğramıyor. expert3, maliyeci, mitili, sinanhalac, my son is father, fıramboğaz, müqüe, scapegoat ve aklıma gelmeyen birçok isim artık sözlükte yok. hea sonunda kadar olmalımıydı tabi ki hayır kendi tercihleri ya da başka sebeplerden dolayı ayrılmalı fakat sözlüğe bu isimler gibi yazarların tekrar gelmemesiyle -gelse de çok nadir- sözlükte entry girilmesi ve başlık açılma devamlılığıda kalmadı. artık belli başlı kişiler etrafında dönüp durmaya çalışıyor sözlük. yeni yazar olanların bünyede bulunduğu gazla da 1-2 hafta sözlüğe girilen entry artışı gözleniyor. hepsi bu.
sözlüğün sahip olduğu şeytan tüyü de kalmadı artık. bir entry daha giriyim, ahanda şu yazar ne yazmış okuyayım bi yazdığını diye kendimizi sözlüğe ittiğimiz zamanlar kalmadı artık.
(bkz: buralar eskiden gerçekten dutluktu)
uzun süre sözlükte bulunanlar bilirler, sözlüğün çok fazla olmasa da bu günle kıyaslayınca pek bi canlı olduğunu. başlık sayfası 10’ları bulmaktaydı en azından. tematikle, açılan başlıklarla bir şekilde bu olmaktaydı. ama şimdiye bakıyoruz gün içinde açılan başlık sayfa sayısı 3-4 ü çok nadir geçiyor. yazık!
bu sanırım sözlükte kaliteli yazar barındırmakla doğru orantılı bir şey. gidenlerin yarısı kadar gelmedi belki de sözlüğe sözlüğü canlandıracak yazar. daha fazla gülüyor, daha fazla hüzünleniyor, daha fazla yeni şeyler öğreniyorduk. şimdi baktığımda yine az da olsa çaba olmasına rağmen sözlükte bir terkediliş duygusunu alıyorum. bi kere sözlüğe eskisi kadar ilgi yok. yazarlarda yazma isteği eskisi kadar açık değil. ’lan ibiş sen çok mu giriyosun entry’ diyenler olacaktır. diyorum ya ’yazarlarda yazma isteği kalmadı artık’ bundan dolayı zamanında sözlüğe bir çok emek vermiş kimseler şimdi durumu böyle görünce sitem etmekte haklıdır.
peki niye böyle bir durum oluyor;
bi kere sözlükte devamlılık yok. bir şeyler yapılıyor yenilik sözlüğe katkı sağlanmak için 1-2 basamaktan sonra bir ihtiyar gibi tıkanıyor işlem. tuzluk diyelim; bir dönem harika bir şekilde hayatını sürdürüyordu. şimdi tekrar hayat verem çabası var ama nereye kadar devam eder? umuyoruz ki hiç bitmesin. tuzluğun devamını sağlayacak kaliteli bilgiçler var, umarız daha fazlası gelir de devam eder. vip butonu diyelim; ilk başta çok heycan verici bir şeydi değil mi sözlük adına. evet öyle. çünkü sözlüğün ’isim’ini daha fazla duyurması için harikulade bir etkendi. her hafta bir ünlüyle röportajdan falan bahsediliyordu. orda biraz duralım. ilk röportaj yapıldıktan sonra kaç hatfa geçti ve yeni bir röportaj bile yok. hadi her ay olsaydı da bir şekilde başkaları da uğraşsaydı. dedim ya devamlılık kalmamış artık bu sözlükte. radyo diyelim, eskiden haftada 4-5 kez radyo yayın yapardı farklı diceyler tarafından. harika da yayınlar olurdu. şimdi bakıyoruz ve eskiyi arattığını görüyoruz. yine arkadaşlar harika yayınlar yapmaya devam ediyor devamlılık yok!
ilk geldiğim dönemler sözlük canlılığı harikuladeydi. kimler vardı kimler. sözlüğü ayakta tutan birçok insan. örneğin sanırım hala moderatör olan darth sidious şimdilerde sözlükte yok. harikalar yaratan goetica yok. yine bir zamanların moderatörü ve enfes yazarı ithilquessir bir şekilde o da yok. melankomik dahi uğramıyor. expert3, maliyeci, mitili, sinanhalac, my son is father, fıramboğaz, müqüe, scapegoat ve aklıma gelmeyen birçok isim artık sözlükte yok. hea sonunda kadar olmalımıydı tabi ki hayır kendi tercihleri ya da başka sebeplerden dolayı ayrılmalı fakat sözlüğe bu isimler gibi yazarların tekrar gelmemesiyle -gelse de çok nadir- sözlükte entry girilmesi ve başlık açılma devamlılığıda kalmadı. artık belli başlı kişiler etrafında dönüp durmaya çalışıyor sözlük. yeni yazar olanların bünyede bulunduğu gazla da 1-2 hafta sözlüğe girilen entry artışı gözleniyor. hepsi bu.
sözlüğün sahip olduğu şeytan tüyü de kalmadı artık. bir entry daha giriyim, ahanda şu yazar ne yazmış okuyayım bi yazdığını diye kendimizi sözlüğe ittiğimiz zamanlar kalmadı artık.
(bkz: buralar eskiden gerçekten dutluktu)
x.abi o ne öle ya çıkar şu lensi
y.niye abi nesi var?
x.çok göze batıo abi..
y.niye abi nesi var?
x.çok göze batıo abi..
bakteriler arasında geçen diyaloglardır.
-ne var lan? ne istiyon gene...
-olm sus, sessiz konuş...çaktırmadan yukarı bak..
-ne var lan yukar...hasss...
-yaa. izliyolar olm, mikroskop bu..
-e napcaz..
-bölünüp ikiye ayrılalım, izimizi kaybettirmeye çalışalım.
-hadi bakalım...
-hobaaa.
üzgün edit: çok eskilerden araştırıp etmeden girilmiştir bu entryler.bin pişmanım.alıntı lan bunlar.
-ne var lan? ne istiyon gene...
-olm sus, sessiz konuş...çaktırmadan yukarı bak..
-ne var lan yukar...hasss...
-yaa. izliyolar olm, mikroskop bu..
-e napcaz..
-bölünüp ikiye ayrılalım, izimizi kaybettirmeye çalışalım.
-hadi bakalım...
-hobaaa.
üzgün edit: çok eskilerden araştırıp etmeden girilmiştir bu entryler.bin pişmanım.alıntı lan bunlar.
-ve ışıklar kapanır-
karanlık odasında kuytuya çekilmiş, titremeler-güç yetmezliğiyle birleşmiş, gülümsemeler acıya dönüşmüş, mum ışığını gözyaşıyla söndürme eğilimine girilmiş, sahnede oyununu sergiler.
(ışıklar yanarken)
sahnede bir kişi daha vardır. beraber nefes alır beraber nefes verirler. kalp ritmleri aynı frekansa alınmıştır. aynı sesler kulaklarda çınlanır.roller aynıdır; erkek kızı sever, kız da erkeği.birçok şeyden de vazgeçmiştir bu role bürünmek için erkek.kızın rolünde sevdiği erkek olmak için.
roller ise sonsuz tekrardan ibaret olup hergün tekrarlanır.taa ki güzel bir oyunu sergiledikten sonraki o geceye gelene kadar.
kız:ben bu oyundan sıkıldım.hayat bana yeni bir senaryo verdi.
erkek:ama nasıl?
kız:lütfen.
-perdeler kapanır-
kız yeni bir oyuna merhaba derken ardında bıraktığı sahneyi düşünmez bile.o sahnede ne kelimelerini sarf eden bir oyuncu, ne de kalp ritmini ayarlıyacak bir aşık rolünü üstlenen erkek kalmıştır.
işte o sahnede ışıklar sönmüştür.kendine sarılıp donan bir beden, neden-nasıllarla dolu duyguları olan biri vardır.her saniyesi acı, her dakikası bitkin, her saati uykusuz, her günü hayattan kopmuş cansız bir bedene sahip canlı kalmıştır sahnenin köşesinde.
günler birbirini kovalar, aylara denk gelinir.darmadağn olan sadece sahne değildir.erkeğin kalbi de birlikte dağılmıştır.toparlamak ister ama zorlanır.vücudundaki kan oranı ile alkol oranı eşitlenmiştir.kırık dökük sahnede artık yalnız kalmıştır.hayatın vermiş olduğu bu oyunu yarım bırakmıştır.aslında yarım bıraktırılmıştır.
en kötü zamanlarda sahnenin önünden kimi zaman kızın geçmesidir.bitkin yürek bunu kaldıramaz haldedir. kızın sergilediği yeni oyuna gitmeye karar verir.
bilet olarak hayattan derin bir nefes alınır ve oyunun sahnelendiği yere girilir. kalp ritmleri artmaya başlar oyunun tam ortalarındadır çünkü.kızı görür ve tabiki yanındaki yabancıyı.yabancı bizim erkeğin rolünü üstlenmiş durumdadır.erkek ise buna dayanamaz ve sahneye atlar.her şeyi dağıtır, kırar-döker. kıza son bir kez baktıktan sonra koşmaya başlar ardına bakmadan.
-ve karanlık odaya merhaba-
erkek, hayatın ona oyun oynadığını anlar.yorgun gibi bir hali de vardır artık.ve kulağa şu kelimeler fısıldanır;
sil baştan başlamak gerek bazen
hayatı sıfırlamak
sil baştan sevmek gerek bazen
herşeyi unutmak...
karanlık odasında kuytuya çekilmiş, titremeler-güç yetmezliğiyle birleşmiş, gülümsemeler acıya dönüşmüş, mum ışığını gözyaşıyla söndürme eğilimine girilmiş, sahnede oyununu sergiler.
(ışıklar yanarken)
sahnede bir kişi daha vardır. beraber nefes alır beraber nefes verirler. kalp ritmleri aynı frekansa alınmıştır. aynı sesler kulaklarda çınlanır.roller aynıdır; erkek kızı sever, kız da erkeği.birçok şeyden de vazgeçmiştir bu role bürünmek için erkek.kızın rolünde sevdiği erkek olmak için.
roller ise sonsuz tekrardan ibaret olup hergün tekrarlanır.taa ki güzel bir oyunu sergiledikten sonraki o geceye gelene kadar.
kız:ben bu oyundan sıkıldım.hayat bana yeni bir senaryo verdi.
erkek:ama nasıl?
kız:lütfen.
-perdeler kapanır-
kız yeni bir oyuna merhaba derken ardında bıraktığı sahneyi düşünmez bile.o sahnede ne kelimelerini sarf eden bir oyuncu, ne de kalp ritmini ayarlıyacak bir aşık rolünü üstlenen erkek kalmıştır.
işte o sahnede ışıklar sönmüştür.kendine sarılıp donan bir beden, neden-nasıllarla dolu duyguları olan biri vardır.her saniyesi acı, her dakikası bitkin, her saati uykusuz, her günü hayattan kopmuş cansız bir bedene sahip canlı kalmıştır sahnenin köşesinde.
günler birbirini kovalar, aylara denk gelinir.darmadağn olan sadece sahne değildir.erkeğin kalbi de birlikte dağılmıştır.toparlamak ister ama zorlanır.vücudundaki kan oranı ile alkol oranı eşitlenmiştir.kırık dökük sahnede artık yalnız kalmıştır.hayatın vermiş olduğu bu oyunu yarım bırakmıştır.aslında yarım bıraktırılmıştır.
en kötü zamanlarda sahnenin önünden kimi zaman kızın geçmesidir.bitkin yürek bunu kaldıramaz haldedir. kızın sergilediği yeni oyuna gitmeye karar verir.
bilet olarak hayattan derin bir nefes alınır ve oyunun sahnelendiği yere girilir. kalp ritmleri artmaya başlar oyunun tam ortalarındadır çünkü.kızı görür ve tabiki yanındaki yabancıyı.yabancı bizim erkeğin rolünü üstlenmiş durumdadır.erkek ise buna dayanamaz ve sahneye atlar.her şeyi dağıtır, kırar-döker. kıza son bir kez baktıktan sonra koşmaya başlar ardına bakmadan.
-ve karanlık odaya merhaba-
erkek, hayatın ona oyun oynadığını anlar.yorgun gibi bir hali de vardır artık.ve kulağa şu kelimeler fısıldanır;
sil baştan başlamak gerek bazen
hayatı sıfırlamak
sil baştan sevmek gerek bazen
herşeyi unutmak...
tek ihtimali olan insanları hikayesidir 17 mayıs 2000. çünkü tek ihtimali olan hikayeler tarihin ta kendisidir.
1999-2000 yılları. kim bilecek ki farklı bir zaman dilimi olacak bu yıl. 13 yaşında hayattan bihaber sarı kırmızı renklere gönül vermiş bir birey olarak atıyordu yürekler. gazetelerden de okuyorduk spor sayfalarını. zaten o yaşlarda hep spor sayfası okunmaz mıydı sadece o yaştaki bir çocuk için?
kasım 1999 - avrupadaki bahisçiler galatasaray’ın uefa kupasını alma ihtimalini 1’e 250 olarak hesapladır. gazeteler/haberler böyle söylüyorlardı. ama 13 yaşındaki o kalpte tek bir ihtimal vardı.
leeds united maçı gelmişti. bununla birlikte oran 1’e 16 ya dönmüştü. ama 13 yaşındaki kalpte hala tek bir ihtimal vardı.
o dakikalar yok muydu? bir de spikerin her kelimesinde size verdiği heycan. her soluk farklı alınıyordu o gece. sanki elland road’taki ıslıklar odanın içinde yankılanıyordu.
maç başlamıştı. gergin başlamıştı hemde. hagi ve hakan şükür’ün kariyerindeki en güzel gollerinden birini atarak galatasaray adını finale yazdırmıştı.
spiker’in dudaklarından şu sözler çıkıyordu;
galatasaray finalde, galatasaray finalde, haykırıyorum, bağırıyorum, sevinçten çıldırıyorum.
evet işte o çocuk da haykırıyordu finaldeyiz diye, sevinçten çıldırıyordu ah bir de o sevinç gözyaşları.uyku tutar mıydı
o gece. evet tutmadı zaten. milyonların o gece uyuyamadığı gibi sarı kırmızı kalp de uyumadı o gece.
sadece 17 mayıs tarihini beklemek kalmıştı. gazetelerde ise başlıkları farklı okuyordu artık o çocuk. ’ avrupanın aslanları’, ’ yürüyedur aslanım’, ’kupa için son adım’ ... artık bunları okuyordu o çocuk. ve işte o gün gelmişti.
- 17 mayıs 2000 -
kimisi ekranların başına toplanmış, kimisi sokaklara dökülmüş tüm türkiye bu maça odaklanmıştı o gece. o çocuk yine sarı-kırmızı atkısını boynuna dolamış, yine aynı koltuğa oturmuştu. çocuktu ya, şans getiricekti yürek verdiği galatasaray’ına.
+ anne kalbim çok hızlı atıyor.
- oğlum heycanlanma bu kadar.
+ tamam anne.
ah be anne oldu mu dediğin? nasıl çarpmazdı o kalp. çok da az kalmıştı maçın başlamasına. her dakika ayrı bir heyecandı. ilk 11’leri açıklıyorken o çocuk televizyonun dibine kadar girmiş dizlerinin üzerine çökmüştü bile.
arsenal bambaşkaydı herkesin gözünde. seaman, overmans, henry, vieira, suker, bergamp ve birçok unutulmaz isim.
galatasaray; taffarel, bülent, capone, popescu, ergün, suat, arif, ümit, hagi, okan, hakan şükür 11 ile sahadaydı. sahadaydı da sanki o çocukta sahadaydı. dualarla birlikte maç başlamıştı artık.
bergkamp-henry ikilisi maça başlamıştı. dakikalar geçiyor her iki takımda pozisyonları harcıyordu. ilk yarı 0-0 sona ermişti. derin bir nefes aldı çocuk. mutfaktan su içip gelmişti. babasına baktı.
+ alırız biz bu maçı merak etme oğlum.
atkısına da dokunmamıştı çocuk. uğuru işliyordu sanki çocuğun. galatasaray da iyi oynuyordu tabi. 15 dakikalık devre arası nasıl olduysa bir anda geçiverdi. ikinci 45 dakika başlamıştı galatasaray ile. devre arasındaki 15 dakikalık süre ne kadar çabuk geçtiyse o 45 dakika bir türlü geçmek bilmiyordu. yine pozisyonlar kaçıyor ahlar vahlar arasında 90 dakikayı stresli bir o kadar da umutlu bir şekilde bitiriyorduk. maç uzatmya gitmişti.
uzatma dakikaları başlamıştı. başlamıştı da hagi yine sinirlerine hakim olamadı. adams’a bir yumruk ve adams yerde.
- yapma hagi -
adams sarı hagi kırmızı kart görmüş galatasaray oyuna 10 kişi devam etmek zorunda kalmıştı.
bülent de sakatlanmıştı. sakatlanmıştı da bülentti o, kaptandı, ruhtu, oynamalıydı. yüzündeki hırs ifadesi anlatılmazdı o an. tek kolu sargılı bir şekilde devam etmişti de.
ve hakem maçı bitirmişti. geriye kalan atılacak sadece 5’er penaltıydı. ah o çocuk yok muydu? heyecandan bayılacaktı oracıkta. oturduğu koltuktan kalkıp televizyonun önüne dizleri kırıp oturdu. atkısını düzeltip bildiği duaları ardı ardına sıraladı içinden. bir bardak suyu yine ihmal etmedi. 120 dakika geçmişti sözde ama bitmek bilmeyen 120 dakika. o çocuk yaşamamıştı böyle bir 120 dakika milyonların yaşamadığı gibi.
sessizdi her taraf. stadtaki insanlar, sokaklar, dört duvar arasında kalan insanlar.
- penaltılar -
ergün geçmişti topun başına. korkmuştu çocuk, atamaz demişti. ama atmıştı ergün. gol olmuştu. ah işte o an yumruğunu sıkmıştı çocuk gözündeki parıltıyla.
suker gelmişti topun başına. bildiğimiz hırvat golcü. geldi, geldi ama topu direğe nişanladı. bir kez daha havaya kalktı çocuğun yumrukları sımsıkı. kaçmıştı penaltı.
hakan’daydı sıra. topu beyaz noktaya dikmişti. çocuk heycanlıydı. kim değildi ki o an? hakan geldi ve golü attı.
- hakan ve gol, hakan ve gol... -
arsenal’de parlour 2.penaltıyı gole çevirmişti. ama 2-1 öndeydik.
tutmuştuk nefeslerimizi birkez daha. topun başına ümit gelmişti. ’haydi ümidimiz, haydi ümidiz, ümit ve ters köşe’ atmıştık. 3. penaltıyı da gole çevirmişti aslanlar.
vieria gelmişti penaltı için. taffarele çok güveniyordu çocuk. ’haydi tafi, haydi tafi.. direkten döndü, direkten döndü.. aman allahım direkler bir kez daha izin vermedi’ spikerin ağzından dökülen kelimeler çocuğu zor durumda bırakıyordu. çıldırmıştı çocuk milyonlarla birlikte.
-tanrı bizim almamızı istiyor- kelimeleri dökülmüştü spikerin ağzından. çocuk da istiyordu, milyonlar da, türkiye de...
popescu geldi topun başına. çocuk titriyordu.
çocuk: hadi be oğlum atarsın.
baba: dur oğlum dur, ses çıkarma.
ah be baba, çıkmaz mıydı orda ses? atarsa bizim oluyordu kupa.
’haydi oğlum, haydi oğlum.. gooollll goooolllll... uefa kupas 1999-2000 sezonu galatasaray’ın..söylecek ne var ki!’
spikerin dediği gibi yoktu söylenecek bir şey o anda. ağlıyordu çocuk, titriyordu, zıplıyordu, bağırıyordu. yoktu, yaşanmamıştı daha önce böyle bir duygu. türkiye sokaklardaydı, sokaklarsa sarı-kırmızı. geçmek bilmeyen yaklaşık 140 dakika bir ömür gibiydi.
17 mayıs bu sefer başka yaşanmıştı diğer 17 mayıslardan. tarihti evet 17 mayıs 2000. tarifi bir başka olan.
(bkz: şu anda ağlıyorum lan sözlük)
1999-2000 yılları. kim bilecek ki farklı bir zaman dilimi olacak bu yıl. 13 yaşında hayattan bihaber sarı kırmızı renklere gönül vermiş bir birey olarak atıyordu yürekler. gazetelerden de okuyorduk spor sayfalarını. zaten o yaşlarda hep spor sayfası okunmaz mıydı sadece o yaştaki bir çocuk için?
kasım 1999 - avrupadaki bahisçiler galatasaray’ın uefa kupasını alma ihtimalini 1’e 250 olarak hesapladır. gazeteler/haberler böyle söylüyorlardı. ama 13 yaşındaki o kalpte tek bir ihtimal vardı.
leeds united maçı gelmişti. bununla birlikte oran 1’e 16 ya dönmüştü. ama 13 yaşındaki kalpte hala tek bir ihtimal vardı.
o dakikalar yok muydu? bir de spikerin her kelimesinde size verdiği heycan. her soluk farklı alınıyordu o gece. sanki elland road’taki ıslıklar odanın içinde yankılanıyordu.
maç başlamıştı. gergin başlamıştı hemde. hagi ve hakan şükür’ün kariyerindeki en güzel gollerinden birini atarak galatasaray adını finale yazdırmıştı.
spiker’in dudaklarından şu sözler çıkıyordu;
galatasaray finalde, galatasaray finalde, haykırıyorum, bağırıyorum, sevinçten çıldırıyorum.
evet işte o çocuk da haykırıyordu finaldeyiz diye, sevinçten çıldırıyordu ah bir de o sevinç gözyaşları.uyku tutar mıydı
o gece. evet tutmadı zaten. milyonların o gece uyuyamadığı gibi sarı kırmızı kalp de uyumadı o gece.
sadece 17 mayıs tarihini beklemek kalmıştı. gazetelerde ise başlıkları farklı okuyordu artık o çocuk. ’ avrupanın aslanları’, ’ yürüyedur aslanım’, ’kupa için son adım’ ... artık bunları okuyordu o çocuk. ve işte o gün gelmişti.
- 17 mayıs 2000 -
kimisi ekranların başına toplanmış, kimisi sokaklara dökülmüş tüm türkiye bu maça odaklanmıştı o gece. o çocuk yine sarı-kırmızı atkısını boynuna dolamış, yine aynı koltuğa oturmuştu. çocuktu ya, şans getiricekti yürek verdiği galatasaray’ına.
+ anne kalbim çok hızlı atıyor.
- oğlum heycanlanma bu kadar.
+ tamam anne.
ah be anne oldu mu dediğin? nasıl çarpmazdı o kalp. çok da az kalmıştı maçın başlamasına. her dakika ayrı bir heyecandı. ilk 11’leri açıklıyorken o çocuk televizyonun dibine kadar girmiş dizlerinin üzerine çökmüştü bile.
arsenal bambaşkaydı herkesin gözünde. seaman, overmans, henry, vieira, suker, bergamp ve birçok unutulmaz isim.
galatasaray; taffarel, bülent, capone, popescu, ergün, suat, arif, ümit, hagi, okan, hakan şükür 11 ile sahadaydı. sahadaydı da sanki o çocukta sahadaydı. dualarla birlikte maç başlamıştı artık.
bergkamp-henry ikilisi maça başlamıştı. dakikalar geçiyor her iki takımda pozisyonları harcıyordu. ilk yarı 0-0 sona ermişti. derin bir nefes aldı çocuk. mutfaktan su içip gelmişti. babasına baktı.
+ alırız biz bu maçı merak etme oğlum.
atkısına da dokunmamıştı çocuk. uğuru işliyordu sanki çocuğun. galatasaray da iyi oynuyordu tabi. 15 dakikalık devre arası nasıl olduysa bir anda geçiverdi. ikinci 45 dakika başlamıştı galatasaray ile. devre arasındaki 15 dakikalık süre ne kadar çabuk geçtiyse o 45 dakika bir türlü geçmek bilmiyordu. yine pozisyonlar kaçıyor ahlar vahlar arasında 90 dakikayı stresli bir o kadar da umutlu bir şekilde bitiriyorduk. maç uzatmya gitmişti.
uzatma dakikaları başlamıştı. başlamıştı da hagi yine sinirlerine hakim olamadı. adams’a bir yumruk ve adams yerde.
- yapma hagi -
adams sarı hagi kırmızı kart görmüş galatasaray oyuna 10 kişi devam etmek zorunda kalmıştı.
bülent de sakatlanmıştı. sakatlanmıştı da bülentti o, kaptandı, ruhtu, oynamalıydı. yüzündeki hırs ifadesi anlatılmazdı o an. tek kolu sargılı bir şekilde devam etmişti de.
ve hakem maçı bitirmişti. geriye kalan atılacak sadece 5’er penaltıydı. ah o çocuk yok muydu? heyecandan bayılacaktı oracıkta. oturduğu koltuktan kalkıp televizyonun önüne dizleri kırıp oturdu. atkısını düzeltip bildiği duaları ardı ardına sıraladı içinden. bir bardak suyu yine ihmal etmedi. 120 dakika geçmişti sözde ama bitmek bilmeyen 120 dakika. o çocuk yaşamamıştı böyle bir 120 dakika milyonların yaşamadığı gibi.
sessizdi her taraf. stadtaki insanlar, sokaklar, dört duvar arasında kalan insanlar.
- penaltılar -
ergün geçmişti topun başına. korkmuştu çocuk, atamaz demişti. ama atmıştı ergün. gol olmuştu. ah işte o an yumruğunu sıkmıştı çocuk gözündeki parıltıyla.
suker gelmişti topun başına. bildiğimiz hırvat golcü. geldi, geldi ama topu direğe nişanladı. bir kez daha havaya kalktı çocuğun yumrukları sımsıkı. kaçmıştı penaltı.
hakan’daydı sıra. topu beyaz noktaya dikmişti. çocuk heycanlıydı. kim değildi ki o an? hakan geldi ve golü attı.
- hakan ve gol, hakan ve gol... -
arsenal’de parlour 2.penaltıyı gole çevirmişti. ama 2-1 öndeydik.
tutmuştuk nefeslerimizi birkez daha. topun başına ümit gelmişti. ’haydi ümidimiz, haydi ümidiz, ümit ve ters köşe’ atmıştık. 3. penaltıyı da gole çevirmişti aslanlar.
vieria gelmişti penaltı için. taffarele çok güveniyordu çocuk. ’haydi tafi, haydi tafi.. direkten döndü, direkten döndü.. aman allahım direkler bir kez daha izin vermedi’ spikerin ağzından dökülen kelimeler çocuğu zor durumda bırakıyordu. çıldırmıştı çocuk milyonlarla birlikte.
-tanrı bizim almamızı istiyor- kelimeleri dökülmüştü spikerin ağzından. çocuk da istiyordu, milyonlar da, türkiye de...
popescu geldi topun başına. çocuk titriyordu.
çocuk: hadi be oğlum atarsın.
baba: dur oğlum dur, ses çıkarma.
ah be baba, çıkmaz mıydı orda ses? atarsa bizim oluyordu kupa.
’haydi oğlum, haydi oğlum.. gooollll goooolllll... uefa kupas 1999-2000 sezonu galatasaray’ın..söylecek ne var ki!’
spikerin dediği gibi yoktu söylenecek bir şey o anda. ağlıyordu çocuk, titriyordu, zıplıyordu, bağırıyordu. yoktu, yaşanmamıştı daha önce böyle bir duygu. türkiye sokaklardaydı, sokaklarsa sarı-kırmızı. geçmek bilmeyen yaklaşık 140 dakika bir ömür gibiydi.
17 mayıs bu sefer başka yaşanmıştı diğer 17 mayıslardan. tarihti evet 17 mayıs 2000. tarifi bir başka olan.
(bkz: şu anda ağlıyorum lan sözlük)
aşk, damara zerk edilen mutluluk hormonudur. tüm vucüdu dolandıktan sonra kalbe gelen.
her alımında dozaj farklıdır tabi. daha vucüda enjekte edilmeden hissedilir vereceği heyecan. ilk başlarda bir sıcaklık verir bünyeye. yavaş yavaş yayıldığını, sizi ele geçirdiğini hissedersiniz. engel de olmazsınız bu sürece.
ve işte o an; metabolizmada değişimler başlar. daha farklı nefes alıp vermeler başlar. kalp ritminde hızlanmalar kaçınılmazdır. hele ki sevdiceğin yanında geçirilen her mutlu saniyede. evet saat ve ya dakika algısı minimalize edelir. her an beyne resmedilmiş bir fotoğraf olarak kaydedilir gece yorgan burna kadar çekilip o anları hatırlamak için. her göz kırpışında kare değişir. her güzel geçen an bitmesin dersin ama kulaklara şu ezgiler takılmadan da edemez;
’nasıl olsa her şeyin zamanla sonu yok mu?’
hemen aklınızdan atmaya çalışırsınız, yeni bir melodi eklersiniz dilinize;
sonuna kadar aşk ya!
melodik yaşamla desteklersiniz işte kimi zaman. desteklersiniz de kim bilir nereye kadar sürebilicektir. enjekte ettiğiniz şey bitiverirse eğer işte metabolizmanın bağışıklık sistemi de etki etmeyecektir bu duruma. daha öncelerden alışık olsanız dahi her zerk edilen mutluluk farklı olmuştur bugüne kadar.
hemen siparişler verilir. kana karışacak olan aşk değil alkol olacaktır kimi zaman. bazısı için de sigara çekişler olacaktır bonus olarak gözyaşları siparişin yanında sizinle birlikte olacaktır elbet.
bir süre yalnız gecelere merhaba..
her alımında dozaj farklıdır tabi. daha vucüda enjekte edilmeden hissedilir vereceği heyecan. ilk başlarda bir sıcaklık verir bünyeye. yavaş yavaş yayıldığını, sizi ele geçirdiğini hissedersiniz. engel de olmazsınız bu sürece.
ve işte o an; metabolizmada değişimler başlar. daha farklı nefes alıp vermeler başlar. kalp ritminde hızlanmalar kaçınılmazdır. hele ki sevdiceğin yanında geçirilen her mutlu saniyede. evet saat ve ya dakika algısı minimalize edelir. her an beyne resmedilmiş bir fotoğraf olarak kaydedilir gece yorgan burna kadar çekilip o anları hatırlamak için. her göz kırpışında kare değişir. her güzel geçen an bitmesin dersin ama kulaklara şu ezgiler takılmadan da edemez;
’nasıl olsa her şeyin zamanla sonu yok mu?’
hemen aklınızdan atmaya çalışırsınız, yeni bir melodi eklersiniz dilinize;
sonuna kadar aşk ya!
melodik yaşamla desteklersiniz işte kimi zaman. desteklersiniz de kim bilir nereye kadar sürebilicektir. enjekte ettiğiniz şey bitiverirse eğer işte metabolizmanın bağışıklık sistemi de etki etmeyecektir bu duruma. daha öncelerden alışık olsanız dahi her zerk edilen mutluluk farklı olmuştur bugüne kadar.
hemen siparişler verilir. kana karışacak olan aşk değil alkol olacaktır kimi zaman. bazısı için de sigara çekişler olacaktır bonus olarak gözyaşları siparişin yanında sizinle birlikte olacaktır elbet.
bir süre yalnız gecelere merhaba..
siyahi arkadaşlar için yeni grup ve periyodlar bulunması gerekecektir böyle bir ölçüm girişimini gerçekleştirmek için.
independence doğum gününü kelimelerle anlatılmayacak olan malikanesinde (playboy mansion hesabı) kutlamaya karar vermişti.kendisi de bu malikanede daha önce binlerce parti vermişti.ama bu sefer ki kimsenin hayal edemeyeceği bir parti olmasını istiyordu ve hazırlıklara sözlük erkeklerine bu partiyi duyurarak başlatmıştı.
partiye sadece erkeklerin katılacağını duyan bilgiçler bu durumdan pek hoşlanmadı.çoğu kişi 2ben gelmem abi ne işim var erkeklerin arasında ibne miyim’ diyerek partiye gelmiyeceğinin sinyallerini veriyordu ama bu parti çok farklı ve canlı olucaktı.
independence hemen konsolosluklarla irtibata geçerek birçok ülkeden dişi getirmeyi planlıyordu.fransa,italya,ispanya,rusya,isveç,ingiltere,amerika,brezilya,japonya ve daha birçok ülkeden hatunu bu partiye getirmek için harekete geçmişti.independence düşüncesi gayet açıktı;
-ne kadar farklı kız,o kadar farklı tad.(oh$)
bunları hallettikten sonra sıra içki ve yiyeceklere gelmişti.her ülkenin kendine özgü eşşiz içkileri indy’nin sadece 2 odasında saklanıyordu.bunlar bu parti için ayrılmıştı.mutfakta ise birbirinden güzel aşçılar birbirinden güzel yemekleri yapmak için hazırlanıyordu.mönü birbirinden farklı mutfaklarla donatlıcaktı.
bahçe ve havuz kenarı ışıklandırmalarla partiye renk katıcaktı.ev içinde ve dışında tüm gece boyunca birbirinden güzel hiçmetçiler tarafından servis yapılacaktı.
davetli listeside kesinleşmişti;
mad,mitili,sepulturk,melankomik,addicted to pain,darth sidious,angelus,passive,tandt parti gelicek şansılardı.diğer bilgiçler burun kıvırmış, büyük süprizleri kaçırmışlardı.
herşey hallolmuştu.her ülkeden ikişerli üçerli gelen hatunlar evde parti gününe kadar indy’nin konuğu oldu.indy ise bu fırsattan istifade ile houston yoluyla sözlüğe bir duyuru yaptı;
. sevgili sözlük yazarları,
nefes darlığımdan dolayı doktorumun(o da bayan) vermiş olduğu istirahat nedeniyle sözlüğe 2-3 gün uzak kalıcam.anlayışınızdan dolayı teşekkür ederim.
yazarları bunla inandırarak partiye kadar geçen zamanda bu kızlarla ilgilenecekti ki o anda isveçli hizmetçi misafirinin geldiğini söyledi.
-mad geldi efendim.
+alın içeri.
-oo indy baktım duyuru yapmışsın.dedim bu işte bi iş var.atladım geldim partiden önce.artık ağırlıcaksın beni.
+tamam lan tamam.ev büyük kalırsın istediğin yerde.
-oh$ kızlar da gelmiş.yeni mi abi bunlar.
+hea evet.kıydım paraya parti için getirdim.
kısa bir sohbetten sonra mad’de hatunlarına arasına sızmıştı.cıbıl cıbıl ortalarda gezinen kızlar mad’in başını döndürdü.
.
.
.
ve muhteşem gün gelip çatmıştı.partiye yavaş yavaş gelmeye başlamışlardı bile.gelen yazarları kapıda italyan güzeller karşılıyor.uzun bi yolu beraber geçerek bahçeye partinin olduğu yere geliyorlardı.gelenler hayrete düşüyor bu kadar kızın bu partide olacağını aklına bile getirmemesinden dolayı mutluluktan havalara uçuyorlardı.
mitili:lan oğlum bu gece bitmez.
sepulturk:ne bu gecesi oğlum 3 gün uyumam şerefsizim.
melankomik:yemişim tavuğu abi ben dalıyorum kızlara.
mad:dur lan acele etme.zamanımız var.eğlenelim biraz.
tandt:abi ben gidiyorum bişeyler içicem biraz.
darth sidious:bi yemek yiyelim de sonra eğlenelim lan.
addicted to pain:lan bu kızlar ne güzel smiley yapıyor.
angelus ise bir köşede italyan kızlarla sohbete dalmıştı.
angelus:aziz roma halkının güzel kızları.hayat ne garip di mi.siz,ben,parti..oh$
independence evinden çıkıp bahçeye geldiğinden kimse onu fark etmemişti bile.eline aldığı mikrofonla;
indy;
-ses. çıaa. bir ki ses.
-lan dinleyin bi.uçururum valla partiden sonra sizi.
herkes ilgilendiği şeyleri bi köşeye bırakmış indy’e odaklanmıştı.
sevgili yazarlar,
doğum güne partime geldiğiniz için çok teşekkür ediyorum.bu gecenin harika geçeceğinden hiç şüpheniz olmasın...
mad:yaa indy bırak bunları başlat partiye artık be
indy:tamam lan tamam.veriyorum müziği
bahçeye kurulan ses sistemini herkes merakla bekliyordu ki şarkı başlamıştı;
haydii lililillilili yaarrrr, haydii lilili lilil iliii yarrr
herkes şaşkınlıkla birbirine baktı.herkesin yüzündeki ifade ’koyiyim fatih üreğe kızlar burda lan’ havasındaydı ki zaten millet kopmaya başlamıştı.
yeme-içme faslına geçilmişti bile.indy ellerini şaklatarak çıplak rus revülerini çağırdı.rus güzeller yere sırt üstü uzandı.indy’nin ikinci hareketiyle yemekler diğer güzeller tarafında geldi ve yerdeki rus hatunların üstüne yerleştirildi.
mitili:olm lan.lan kızın üstünden mi yicez yemeği.
mad:tabi lan.oh$.olm kay lan biraz hemen kızın meme kısmını kapmışsın.
melankomik:sepul yer değişelim mi be.ben beğenmedim bu kızı.
sepul:hadi lan.oğlum bak işte ne güzel senin kızın üstünde tavuk var.otur ye kızı.aman tavuğu.
angelus:indy ben rus istemiyorum romalı olsun benim hatun.onun üstünde yicem.
kızların üstündeki yemekler geldiği an silip süpürüyorlardı.maksat karın tokluğu değil fantazik hareketlerdi.bir süre sonra herkes yemeyi bırakmış muhabbete başlamıştı.içki serfisini iveçli hatunlar ele almıştı.herkesin kucağında bir isveçli içkisini yudumluyor, kahkalar atılıyor,gecenin tadını çıkarıyorladı.
indy ellerini şaklatmasıyla herkes ’acaba bu sefer nolcak lan’ havasına büründü.her ülkeden hatunlar indy’nin bahçesindeki büyük havuza anadan doğmuşçasına atlamaya başladı.bunu gören bilgiçler içkileri ve diğer kızları bi kenara bırakıp boxerlarla havuza atladılar.
sepul fransız güzelin yanına yüzüp fransızcası olmadığından dolayı ’bacaklarını açta bi arasından geçiyim’ dercesine hareket yapmaya başladı.
mad,tandt,angelus,darth sidious,mitili,melankomik,passive ve addicted kızları omuzlarına almış deve güreşi oynuyorlardı.
indy ise havuzun hemen yanındaki jakuzisine girmiş elindeki içkisini yudumlayarak 4 hatuna birşeyler anlatıyor,gülüşüyorlardı.
birer birer havuzdan çıkan bilgiçler diğer güzel hizmetliler tarafından kurulanarak içeri alındı.herkes üstüne rahat bişey alıp koltuklara kurulmuştu.birbiri patlayan flaşlar o geceyi ölümsüzleştiriyordu.herkesin keyfi adeta tavan yapmıştı.o sırada indy;
-herkes istediği hatunu alıp istediğini öhm.neyse lan çok geç oldu yatıyorum.fazla dağıtmayın ortalığı ben bikaç hatun alıp en üst kata çıkıcam.siz de diğer odaları kullanabilirsiniz.
dedikten sonra altı hatunla merdivenlere doğru yöneldi.
bilgiçlerde bitmek bilmeyen bir enerji vardı sanki.herkes birer birer odalara dağılmaya başlamıştı artık.odalar ise ses geçirmez olduğundan hiç kimse birbirinden rahatsız olmuyordu.
ve sabah;
herkes mutlu bi şekilde uyanmış ve kahvaltı masasında toplanılmıştı.sırayla herkes indy’nin doğum gününü tekrar tekrar kutlayıp dünkü harika gece için teşekkür etti.
indy ise gecenin her şekilde harika geçmesinden dolayı mutlu bir şekilde bir yaşına daha girmiş oldu.
doğum günün kutlu olsun jedi.
not:anlatılanlar bir hayal ürünü olup ulan niye hayal bunlar, indy yapardık bea abi daha zamanımız var hadi be demekten kendimi alıkoyamıyorum.
partiye sadece erkeklerin katılacağını duyan bilgiçler bu durumdan pek hoşlanmadı.çoğu kişi 2ben gelmem abi ne işim var erkeklerin arasında ibne miyim’ diyerek partiye gelmiyeceğinin sinyallerini veriyordu ama bu parti çok farklı ve canlı olucaktı.
independence hemen konsolosluklarla irtibata geçerek birçok ülkeden dişi getirmeyi planlıyordu.fransa,italya,ispanya,rusya,isveç,ingiltere,amerika,brezilya,japonya ve daha birçok ülkeden hatunu bu partiye getirmek için harekete geçmişti.independence düşüncesi gayet açıktı;
-ne kadar farklı kız,o kadar farklı tad.(oh$)
bunları hallettikten sonra sıra içki ve yiyeceklere gelmişti.her ülkenin kendine özgü eşşiz içkileri indy’nin sadece 2 odasında saklanıyordu.bunlar bu parti için ayrılmıştı.mutfakta ise birbirinden güzel aşçılar birbirinden güzel yemekleri yapmak için hazırlanıyordu.mönü birbirinden farklı mutfaklarla donatlıcaktı.
bahçe ve havuz kenarı ışıklandırmalarla partiye renk katıcaktı.ev içinde ve dışında tüm gece boyunca birbirinden güzel hiçmetçiler tarafından servis yapılacaktı.
davetli listeside kesinleşmişti;
mad,mitili,sepulturk,melankomik,addicted to pain,darth sidious,angelus,passive,tandt parti gelicek şansılardı.diğer bilgiçler burun kıvırmış, büyük süprizleri kaçırmışlardı.
herşey hallolmuştu.her ülkeden ikişerli üçerli gelen hatunlar evde parti gününe kadar indy’nin konuğu oldu.indy ise bu fırsattan istifade ile houston yoluyla sözlüğe bir duyuru yaptı;
. sevgili sözlük yazarları,
nefes darlığımdan dolayı doktorumun(o da bayan) vermiş olduğu istirahat nedeniyle sözlüğe 2-3 gün uzak kalıcam.anlayışınızdan dolayı teşekkür ederim.
yazarları bunla inandırarak partiye kadar geçen zamanda bu kızlarla ilgilenecekti ki o anda isveçli hizmetçi misafirinin geldiğini söyledi.
-mad geldi efendim.
+alın içeri.
-oo indy baktım duyuru yapmışsın.dedim bu işte bi iş var.atladım geldim partiden önce.artık ağırlıcaksın beni.
+tamam lan tamam.ev büyük kalırsın istediğin yerde.
-oh$ kızlar da gelmiş.yeni mi abi bunlar.
+hea evet.kıydım paraya parti için getirdim.
kısa bir sohbetten sonra mad’de hatunlarına arasına sızmıştı.cıbıl cıbıl ortalarda gezinen kızlar mad’in başını döndürdü.
.
.
.
ve muhteşem gün gelip çatmıştı.partiye yavaş yavaş gelmeye başlamışlardı bile.gelen yazarları kapıda italyan güzeller karşılıyor.uzun bi yolu beraber geçerek bahçeye partinin olduğu yere geliyorlardı.gelenler hayrete düşüyor bu kadar kızın bu partide olacağını aklına bile getirmemesinden dolayı mutluluktan havalara uçuyorlardı.
mitili:lan oğlum bu gece bitmez.
sepulturk:ne bu gecesi oğlum 3 gün uyumam şerefsizim.
melankomik:yemişim tavuğu abi ben dalıyorum kızlara.
mad:dur lan acele etme.zamanımız var.eğlenelim biraz.
tandt:abi ben gidiyorum bişeyler içicem biraz.
darth sidious:bi yemek yiyelim de sonra eğlenelim lan.
addicted to pain:lan bu kızlar ne güzel smiley yapıyor.
angelus ise bir köşede italyan kızlarla sohbete dalmıştı.
angelus:aziz roma halkının güzel kızları.hayat ne garip di mi.siz,ben,parti..oh$
independence evinden çıkıp bahçeye geldiğinden kimse onu fark etmemişti bile.eline aldığı mikrofonla;
indy;
-ses. çıaa. bir ki ses.
-lan dinleyin bi.uçururum valla partiden sonra sizi.
herkes ilgilendiği şeyleri bi köşeye bırakmış indy’e odaklanmıştı.
sevgili yazarlar,
doğum güne partime geldiğiniz için çok teşekkür ediyorum.bu gecenin harika geçeceğinden hiç şüpheniz olmasın...
mad:yaa indy bırak bunları başlat partiye artık be
indy:tamam lan tamam.veriyorum müziği
bahçeye kurulan ses sistemini herkes merakla bekliyordu ki şarkı başlamıştı;
haydii lililillilili yaarrrr, haydii lilili lilil iliii yarrr
herkes şaşkınlıkla birbirine baktı.herkesin yüzündeki ifade ’koyiyim fatih üreğe kızlar burda lan’ havasındaydı ki zaten millet kopmaya başlamıştı.
yeme-içme faslına geçilmişti bile.indy ellerini şaklatarak çıplak rus revülerini çağırdı.rus güzeller yere sırt üstü uzandı.indy’nin ikinci hareketiyle yemekler diğer güzeller tarafında geldi ve yerdeki rus hatunların üstüne yerleştirildi.
mitili:olm lan.lan kızın üstünden mi yicez yemeği.
mad:tabi lan.oh$.olm kay lan biraz hemen kızın meme kısmını kapmışsın.
melankomik:sepul yer değişelim mi be.ben beğenmedim bu kızı.
sepul:hadi lan.oğlum bak işte ne güzel senin kızın üstünde tavuk var.otur ye kızı.aman tavuğu.
angelus:indy ben rus istemiyorum romalı olsun benim hatun.onun üstünde yicem.
kızların üstündeki yemekler geldiği an silip süpürüyorlardı.maksat karın tokluğu değil fantazik hareketlerdi.bir süre sonra herkes yemeyi bırakmış muhabbete başlamıştı.içki serfisini iveçli hatunlar ele almıştı.herkesin kucağında bir isveçli içkisini yudumluyor, kahkalar atılıyor,gecenin tadını çıkarıyorladı.
indy ellerini şaklatmasıyla herkes ’acaba bu sefer nolcak lan’ havasına büründü.her ülkeden hatunlar indy’nin bahçesindeki büyük havuza anadan doğmuşçasına atlamaya başladı.bunu gören bilgiçler içkileri ve diğer kızları bi kenara bırakıp boxerlarla havuza atladılar.
sepul fransız güzelin yanına yüzüp fransızcası olmadığından dolayı ’bacaklarını açta bi arasından geçiyim’ dercesine hareket yapmaya başladı.
mad,tandt,angelus,darth sidious,mitili,melankomik,passive ve addicted kızları omuzlarına almış deve güreşi oynuyorlardı.
indy ise havuzun hemen yanındaki jakuzisine girmiş elindeki içkisini yudumlayarak 4 hatuna birşeyler anlatıyor,gülüşüyorlardı.
birer birer havuzdan çıkan bilgiçler diğer güzel hizmetliler tarafından kurulanarak içeri alındı.herkes üstüne rahat bişey alıp koltuklara kurulmuştu.birbiri patlayan flaşlar o geceyi ölümsüzleştiriyordu.herkesin keyfi adeta tavan yapmıştı.o sırada indy;
-herkes istediği hatunu alıp istediğini öhm.neyse lan çok geç oldu yatıyorum.fazla dağıtmayın ortalığı ben bikaç hatun alıp en üst kata çıkıcam.siz de diğer odaları kullanabilirsiniz.
dedikten sonra altı hatunla merdivenlere doğru yöneldi.
bilgiçlerde bitmek bilmeyen bir enerji vardı sanki.herkes birer birer odalara dağılmaya başlamıştı artık.odalar ise ses geçirmez olduğundan hiç kimse birbirinden rahatsız olmuyordu.
ve sabah;
herkes mutlu bi şekilde uyanmış ve kahvaltı masasında toplanılmıştı.sırayla herkes indy’nin doğum gününü tekrar tekrar kutlayıp dünkü harika gece için teşekkür etti.
indy ise gecenin her şekilde harika geçmesinden dolayı mutlu bir şekilde bir yaşına daha girmiş oldu.
doğum günün kutlu olsun jedi.
not:anlatılanlar bir hayal ürünü olup ulan niye hayal bunlar, indy yapardık bea abi daha zamanımız var hadi be demekten kendimi alıkoyamıyorum.
şöyle bir şey olsa gerek;
http://tinyurl.com/ypuc2j
http://tinyurl.com/ypuc2j
+ bok!
- salak şey
+ ama aşkım başlığa göre gülmen gerekiyodu.
- güle güle rıza!
- salak şey
+ ama aşkım başlığa göre gülmen gerekiyodu.
- güle güle rıza!
yaptığı işler ortada olan büyük başkan. başkanlık boyunca şahit olduğu şeyler ise şöyledir;
1996-97 galatasaray
1997-98 galatasaray
1998-99 galatasaray
1999-00 galatasaray
2000-01 fenerbahçe
2001-02 galatasaray
2002-03 beşiktaş
2003-04 fenerbahçe
2004-05 fenerbahçe
2005-06 galatasaray
2006-07 fenerbahçe
ayrıca;
galatasaray’ın 4 türkiye kupasını
ve türkiye’de ilk ve tek, avrupada ise namağlup alınan uefa kupasını
daha bitmedi bonus olarak ise real madrid’in müzesinde olmayan tek kupa olan süper kupayı görmüştür.
teşekkürler büyük başkan!
1996-97 galatasaray
1997-98 galatasaray
1998-99 galatasaray
1999-00 galatasaray
2000-01 fenerbahçe
2001-02 galatasaray
2002-03 beşiktaş
2003-04 fenerbahçe
2004-05 fenerbahçe
2005-06 galatasaray
2006-07 fenerbahçe
ayrıca;
galatasaray’ın 4 türkiye kupasını
ve türkiye’de ilk ve tek, avrupada ise namağlup alınan uefa kupasını
daha bitmedi bonus olarak ise real madrid’in müzesinde olmayan tek kupa olan süper kupayı görmüştür.
teşekkürler büyük başkan!
adriana lima ile birlikte girdiğim yıl olmuştur. o da duygularını paylaşmak ister ama ağzı dolu. öhm neyse.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?