yukariya dogru kuculen ve icerik olarak pek de parlak olmasi beklenmeyen kafatasi sekili.
turklerin sorunu baskalariyla degil kendileriyledir. saga sola parmak gostermeyi seven bir ulus olmamizin da payi vardir bu sikayette. turkler baskalarindan once kendilerine guvenseler daha bir yasanir olurdu hayat.
msnde bazi insanlar vardir ki ne kadar istersek istiyelim blocklayamayiz. bunlar o anda konusmak istemesek bile sevdigimiz, ve blocklarsak vicdan azabi duyacagimiz kisilerdir. boyle durumda ne kadar parmaklarimiz kasinsada babayi blocklariz. severiz cunku o kisileri.
sevgiliye mektup yazmak, daha sonra zarfa masanin uzerindeki tuberkuloz formunu koyup gondermek, sevgiliye yazilmis mektubu alip klinige gitmek, bir de utanmadan gise gorevlisi teyzeye ask mektubu uzatmak.
ne gariptir ki bilgi sozlukte aktif olarak takilan hemen herkesin sanki benzer moral degerleri varmis gibi gozukmektedir. bu neyin iyi oldugunu bilmek, iyi olani yapmak ve iyi olani yapmak istemek kavramlarinin kendi aralarinda ne kadar farkli oldugunu anlatir bize.
sozlukteki herkes esitlikten yanadir, her biri sosyal kliselere karsi cikma klisesini surdurur. kimse makyajli, uzun bacakli, iki gecede yataginiza girebilecek kadinlari sevmez. ayni sekilde kimse kizlik zarina onem vermez, "bekaret bacak arasinda degildir" gibi ultra-yaratici cumleler uretilir, kadinlar 1:90 boyundaki erkeklere tipim degil diye yaklasirlar, herkes esitlikten, ozgurlukten, liberalizmden yanadir.
iyi de ne kadar durustuz. gercekten turkiyede ve dunyada bu kadar cok seyin sadece biz oyle dusunmedigimiz icin ters gittigi gercegi burnumuzun dibindeyken bunun sucu gercekten turkiyenin bilgi sozluge uye olmayan kismindan mi kaynaklaniyor.
neden ki bu bir yerlerde okunmus ogretilmis kavramlarin misyonerligi, neden artik kitap sayfalarina gecmis ve oz anlamindan tamamen ucaklasmis bu zayif filozofi, neden bu tek agiz ve tek kafa olarak hic bir seye cok yonlu bakmayan tek dogru tek gercek zihniyeti.
gercekten bu kadar renksiz gozukmek icin deger mi durustlugumuzden fedakarlik etmeye.
sozlukteki herkes esitlikten yanadir, her biri sosyal kliselere karsi cikma klisesini surdurur. kimse makyajli, uzun bacakli, iki gecede yataginiza girebilecek kadinlari sevmez. ayni sekilde kimse kizlik zarina onem vermez, "bekaret bacak arasinda degildir" gibi ultra-yaratici cumleler uretilir, kadinlar 1:90 boyundaki erkeklere tipim degil diye yaklasirlar, herkes esitlikten, ozgurlukten, liberalizmden yanadir.
iyi de ne kadar durustuz. gercekten turkiyede ve dunyada bu kadar cok seyin sadece biz oyle dusunmedigimiz icin ters gittigi gercegi burnumuzun dibindeyken bunun sucu gercekten turkiyenin bilgi sozluge uye olmayan kismindan mi kaynaklaniyor.
neden ki bu bir yerlerde okunmus ogretilmis kavramlarin misyonerligi, neden artik kitap sayfalarina gecmis ve oz anlamindan tamamen ucaklasmis bu zayif filozofi, neden bu tek agiz ve tek kafa olarak hic bir seye cok yonlu bakmayan tek dogru tek gercek zihniyeti.
gercekten bu kadar renksiz gozukmek icin deger mi durustlugumuzden fedakarlik etmeye.
o hikayedeki ma...
neyse.
neyse.
zararli aliskanliklarin en basinda yasamak gelir. yasamakla ortaya koyulan hayat kurgusu daha sonrasinda yillara ayrilir o yillar kendi iclerinde kotu alisganliklar tarafindan gerek nicelik gerek nitelik bakimindan itina ile kisaltilir. yasamak en buyuk risk degilse eger, o zaman asil risk hicbir risk almamaktir.
kotu diye damgalanmis aliskanliklarin beden sagligi ve sosyal statu disinda guzel bulunan yanlari olmasa gunumuze kadar gelmezlerdi. herkesin yolu kendinedir, guzellerin icinden bir guzel begenen herkesin yolu acik olsundur.
kotu diye damgalanmis aliskanliklarin beden sagligi ve sosyal statu disinda guzel bulunan yanlari olmasa gunumuze kadar gelmezlerdi. herkesin yolu kendinedir, guzellerin icinden bir guzel begenen herkesin yolu acik olsundur.
sesli ve sessiz olarak ikiye ayrilir. yalniz birey guclu bireydir.
ukde doldurmaya benzemez, koparirlar kafayi armut gibi.
son derece tehlikeli bir cumledir. direk calismaya alismis erkek beyni bu soruyu sevgilisinin onu gercekten ne kadar sevdigini merak eden ve sorunun cevabi ile tatmin olucak, biri sormus gibi algilar. cok der gecer. aslinda bu soruda "haydi beni ne kadar sevdigini goster" vardir. hemen o hafta icinde guzel bir aksam yemegi, mumlarla dosenmis bir kuvet, yada hicbir sey degilse kilyos sahilinde bir yuruyus ayarlanmalidir.
(bkz: sabri)
rifat ilgazin yazdigi hababam sinifinda cizdigi harika bir edebiyat hocasi tiplemesi. filme aktarilirken kitabin bir cok temel ozellikleri gibi bu da onemsizlesip kaybomustur.
(bkz: susak cafer)
susuzluk ceken, susamis olan anlamina gelse de halk arasinda genellikle, gerzek anlaminda kullanilir.
adam gibi ukdeler verilip, verilenler adam gibi doldurulmadigi surece hicbir anlam tasimayan istatistiktir. entrylerin aylara gore dagilimi gibi bir seydir.
efsane olmak zaman ister... tanim geregi bilgi sozlugun yasi efsane yazari kendi bunyesinde dogurup, yetistirip, efsane etmeye yetmeyecektir.
(bkz: sik kafali)
dunya capinda bir gercek vardir ki kulturlerinde vurmali calgilar olan milletlerin ritim duygusu diger milletlerden ileridedir. brezilya’yi kolombiya’yi bir yana birakirsak "darbuka" gibi bir alete sahip turk toplumunun dans etmek konusunda bu kadar isteksiz olmasi cok gariptir. ozellikle latin danslarinin inanilmaz havasi ve iki kisilik uyumu show haline getirmek, dirsegin bir kivrimi ile karsinizdakine iki adim sonra ne yapacaginizi anlatabilmek cok guzel seydir.
gelin gorun ki erkek adam dans etmez. erkek adami zaten henuz anlayabilmis degilim, benim kendimin olmadigi kesin... sagda solda okudugum, dinledigim, gordugum kadariyla erkek adam halk arasinda "odun" diye tabir ettigimiz bicimde olmali, bir mese agacinin fiziki esnekligine, bir ceviz govdesinin hayat felsefesine ve bir at kestanesinin mental genisligine sahip olmalidir. e tabi bu adamdan koklerini cikarip dans etmesi, ukulele calarken yapraklarini sallamasi beklenmemlidir.
bunlarin hepsini gecip en alt satira inersek dans etmek bir erkek icin kadinlarda oldugundan daha zordur. toplumsal secici ve secilen konumlarimiz bizim sadece ileri geri yada yukari asagi sallayarak guzel gozukebilecegimiz uzuvlarimizin olmamasi en azindan olanin da kamuya acik yerlerde cikarip sallanmayasi bir uzuv olmasi demektir. kadinlar daha ilgi cekici, zaten dogustan daha kivrak, buyulu yaratiklardir. kendimizi onlarla kiyaslamiyoruz.
yine de dans kurslarindaki kadin erkek oranin teknik universtelerde bile bire yirmi kadinlarin onderliginde oldugunu dusunursek ortada kesinlikle bir de heves faktoru vardir. bu allahin abazalari saclarini briyantinle beyinlerindeki boz bolgeye yapistiricaklarina iki ay dans kursu alip iki uc figur ogrenseler toplumdan cok buyuk bir kasinti kalkmis olur. stres azalir.
aslinda dans etmek ne yaptiginla degil, yaptigini nasil gosterdiginle alakalidir. kendine guvenmeyen adamin yapacagi is degildir. dans gosteri amacli yapildimi erkeklerde kurbaga figuru diye dalga gecilen bir modele doner ki icler acisidir.
bu arada konu neydi?
gelin gorun ki erkek adam dans etmez. erkek adami zaten henuz anlayabilmis degilim, benim kendimin olmadigi kesin... sagda solda okudugum, dinledigim, gordugum kadariyla erkek adam halk arasinda "odun" diye tabir ettigimiz bicimde olmali, bir mese agacinin fiziki esnekligine, bir ceviz govdesinin hayat felsefesine ve bir at kestanesinin mental genisligine sahip olmalidir. e tabi bu adamdan koklerini cikarip dans etmesi, ukulele calarken yapraklarini sallamasi beklenmemlidir.
bunlarin hepsini gecip en alt satira inersek dans etmek bir erkek icin kadinlarda oldugundan daha zordur. toplumsal secici ve secilen konumlarimiz bizim sadece ileri geri yada yukari asagi sallayarak guzel gozukebilecegimiz uzuvlarimizin olmamasi en azindan olanin da kamuya acik yerlerde cikarip sallanmayasi bir uzuv olmasi demektir. kadinlar daha ilgi cekici, zaten dogustan daha kivrak, buyulu yaratiklardir. kendimizi onlarla kiyaslamiyoruz.
yine de dans kurslarindaki kadin erkek oranin teknik universtelerde bile bire yirmi kadinlarin onderliginde oldugunu dusunursek ortada kesinlikle bir de heves faktoru vardir. bu allahin abazalari saclarini briyantinle beyinlerindeki boz bolgeye yapistiricaklarina iki ay dans kursu alip iki uc figur ogrenseler toplumdan cok buyuk bir kasinti kalkmis olur. stres azalir.
aslinda dans etmek ne yaptiginla degil, yaptigini nasil gosterdiginle alakalidir. kendine guvenmeyen adamin yapacagi is degildir. dans gosteri amacli yapildimi erkeklerde kurbaga figuru diye dalga gecilen bir modele doner ki icler acisidir.
bu arada konu neydi?
fikirlerinden dolayi verme, sevmedigin icin verme, yazim hatalari yuzunden verme, peki niye, nasil, nereye verelim biz bu eksi oylarini? vermiyelim mi, niye sozlugun boyle bir fasilitesi var o zaman?
tamam kabul ediyorum, "aa bu adamin daha once de sag tabanli bir iki entrysini okumustum onlara eksi vererek doymadim bir de su sadece bkz verdigi entryye eksi veriyim" denirse belli bir dangalaklik soz konusudur ama onun disinda bence en mukkemel yada en berbat entryler kisinin okudugunun kendi hayat gorusuyle ne kadar denk dustuguyle ilgilidir. entry kendi icinde yazarindan bagimsiz olarak degerlendirilse de belirli bir dusunce tasir. begenirsem benim muhtesem oyuma deger bir entrydir. o kadar.
berbat oyu vermek ben begenmedim demektir. yazilmasin bu, silinsin anlami tasimaz ki. herkesin dusunce belirtme hakki olucak, benim begenmeme hakkim olmayacak oyle mi. peki.
tamam kabul ediyorum, "aa bu adamin daha once de sag tabanli bir iki entrysini okumustum onlara eksi vererek doymadim bir de su sadece bkz verdigi entryye eksi veriyim" denirse belli bir dangalaklik soz konusudur ama onun disinda bence en mukkemel yada en berbat entryler kisinin okudugunun kendi hayat gorusuyle ne kadar denk dustuguyle ilgilidir. entry kendi icinde yazarindan bagimsiz olarak degerlendirilse de belirli bir dusunce tasir. begenirsem benim muhtesem oyuma deger bir entrydir. o kadar.
berbat oyu vermek ben begenmedim demektir. yazilmasin bu, silinsin anlami tasimaz ki. herkesin dusunce belirtme hakki olucak, benim begenmeme hakkim olmayacak oyle mi. peki.
bati kulturunde son derece normaldir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?