confessions

hmmmmmtmmcnm

- Yazar -

  1. toplam entry 2748
  2. takipçi 28
  3. puan 52765

5g

meekma
quentin karantino günleri için uzun bir yazı.. çayınızı kahvenizi alınız.

soru: 80 kiloluk bir arkadaşınız var. tek elinizi kullanarak arkadaşınızı yerden 1.5 metre yükseğe kaldırabilir misiniz?

cevabı "hayır" değil mi?

şimdi biraz süsleyelim;

soru aynı…. ama fakat;

https://previews.123rf.com/images/ljupco/ljupco1601/ljupco160100215/51639776-delighted-young-guy-swinging-on-a-wooden-swing-and-looking-at-the-camera-isolated-on-white-backgroun.jpg


cevabınız değişti mi?

iki durum arasındaki farkı yaratan şey nedir? cevap: frekans.

düzgün tekrarlanan hareketlerin bir frekansı vardır.

salıncağı nasıl salladığınızı bir düşünün.. salıncak ileri gidiyor, sonra tekrar geri, size doğru gelmeye başlıyor, tam önünüzde en yüksek konumdayken ittiriveriyorsunuz ve salıncak biraz daha hızlanıyor.

salıncağı rastgele konumlarda itmiyorsunuz. yani ortadayken ya da size daha tam ulaşmamışken vs değil. tam doğru konumdayken itiyorsunuz. diğer bir deyişle salıncağın hareketine, yani "frekansına" uymanız gerekiyor. ancak o zaman uyguladığınız o küçük küçük kuvvetler birikerek etki etmeye başlıyor.

salıncağın frekansına tam uyduğunuzda, salıncakla "rezonansa" girmiş oluyorsunuz.

rezonansın önemi şu; salıncağın frekansına uygun darbeleri verdiğiniz sürece salıncağın hareketi daha da şiddetlenecektir. kumbaraya para atar gibi düşünün. çok devam ederseniz en sonunda salıncağın ipini parçalayabilir, arkadaşınızı 5 metre ileri fırlatabilirsiniz..

rezonans önemli yani..

şimdi bir terim daha görelim, hertz. saniyede 1 kere olan şeyin frekansı 1 hertz'tir. örneğin duvar saatinin saniye kolunun frekansı tam olarak 1 hZ'tir. saniyede 1 kere oluyor.

hareket saniyede 2 kere tekrarlıyorsa 2hertz, 1000 kere tekrarlıyorsa 1 kilohertz, 1 milyonsa megahertz, 1 milyarsa gigahertz..

bu büyüklükleri şöyle basitçe gösterelim.




dalgaboyu ve frekans özünde aynı şeyi anlatan iki farklı terim. ha "hoca ali", ha "ali hoca" der gibi düşünün. yarın bugün biriyle bu konuları konuşursanız frekans yerine yanlışlıkla dalgaboyu diyebilirsiniz.. sorun yok.. günlük sohbet bağlamında çok da kritik bir hata yapmadınız yani, merak etmeyin.


en bildiğimiz dalga tiplerinden biri olan ses dalgalarının da bir frekansı var. ses dalgaları da tekrarlayan bir harekettir.

şöyle bir işitme testi vereyim. biraz bu frekans meselesine hakimiyetiniz artsın.

öncesinde bir küçük bilgi.. yaşınız arttıkça tiz sesleri, yani yüksek frekanslı sesleri duyamaz hale gelirsiniz. yalnızca bas sesleri, yani düşük frekanslı sesleri duyarsınız. nedeni nasılı uzun hikaye.. yapın bakalım kulaklarınıza bir yaş testi. 13 bin hz civarını duyabiliyorsanız ergensinizdir. orta yaş için 8000'e kadar duymanız yeterli ve iyidir.




devam edelim. elektromanyetik radyasyon nedir?

elektromanyetik radyasyon bir dalgadır. ses dalgasından farklı ama özünde yine tekrarlayan bir hareket. çok basit bir ifadeyle radyo dalgası.

radyo dalgası derken her şey içinde; radyo yayınları, televizyon yayınları, telsizler, mikrodalga fırınlar, cep telefonları..tüm dalgalarda olduğu gibi frekansı var, dalgaboyu var vs.

radyo dalgası denince aklınıza evinizdeki ampul ya da mum ışığı veya güneş gelmeyebilir. ama onlar da birer elektromanyetik radyasyon kaynağı. yani bildiğiniz ışık da aslında elektromanyetik radyasyondur.

şöyle bir elektromanyetik spektrum resmi koyalım.



elektromanyetik spektrum çok geniş bir dalga boyu aralığını kapsıyor.. gözümüzle gördüğümüz ışık yani "görünür bölge" bunun çok küçük bir kısmı.. radyo yayınları, televizyon yayınları, telsizler, cep telefonları filan bunların hepsinin çalıştığı belirli frekans aralıkları var.

aklınızda tutmanız gereken önemli bir yer mikrodalga aralığı.. yani çok kabaca 1 gigahertz ile 1000 gigahertz arasındaki bölge.

sorumuzu soralım: elektromanyetik radyasyonla insan vücuduna zarar verilebilir mi?

önce biraz kimya görelim ama daha öncesinde bir itirafta bulunayım.. ben bize okullarda öğretilen şeylerden artık pek emin değilim güzel dostlar. yani moleküldür, atomdur bilmem nedir, bunların ne kadarı gerçek, ne kadarı saptırılmış bilgi, ne kadarı tamamen fantazi bilemiyorum. ama yine de aşağıdaki metinde hepimizin anladığı anlamda moleküldür, atomdur, elektrondur gibi terimleri kullanacağım. maksat hem gönüller hoş olsun hem de anlaşabilelim.


size bir molekül göstereyim



molekülün adı hcn, hidrojen siyanür.. evet. zehirli. hem de çok.. siyanürle zehirlenen insanların kullandığı bu değil, buna yakın başka bir molekül..potasyum siyanür veya sodyum siyanür.

hidrojen siyanürün içinde hangi atomlar var? hidrojen h, karbon c ve azot n.

şimdi de vücudunuzda olan bir molekül görelim.

glisin.. vücudunuzda doğal olarak bulunan bir amino asit.



fark ettiyseniz onun içinde de hidrojen, karbon ve azot var.

madem vücudumuzda azot var, hidrojen var karbon var, neden siyanür zehirlenmesinden ölmüyoruz?

çünkü kimya öyle işlemiyor.

moleküller atomların bir araya gelmesiyle oluşuyor ve her bir molekülün oluşması için özel basamaklardan geçilmesi gerekiyor. atomları lego parçaları gibi düşünün.




lego parçalarını bir kovanın içine atıp çalkaladığınızda karşınıza yapılmış bir ev çıkmıyor.. legodan ev yapmak için tek tek uğraşmanız gerekiyor. atomlardan belli bir moleküle ulaşmanız için de aynı şey geçerli.. hele vücudumuzdaki devasa moleküller gibi binlerce atomun belli bir düzende bir araya getirilebilmesi için çok çok çok çok çok özel basamaklar gerekiyor.

yanisi; evet vücudumuzda en azılı zehirleri oluşturabilecek atomlar bile var ama zehir filan oluşmuyor, endişe etmeyin.

ama bu demek değil ki dışarıdan bir müdahaleyle vücudumuzda hiçbir şey yapılamasın..


devam ediyoruz. şu molekül işine geri dönelim.

molekül demek iki veya daha fazla atomun bağlanması demektir. iki atom yan yana geliyor ve birbirlerine bağlanıyor. ama bunu atomlar çiviyle çakılmış gibi sabit duruyor olarak düşünmeyin.. aslında atomlar şöyle bağlanıyor.





frekansı görebildiniz mi? görmüşsüzdür..

frekans, salıncak, şiddet vs.. ortadaki kırmızı atomla yanlardaki beyaz atomlar arasındaki bağı nasıl kırabileceğiniz konusunda bir fikir belirdi mi aklınızda? dürteceksiniz değil mi? belli bir frekansta.. neydi onun adı? rezonans.


bir video daha var. doğrudan 2. dakikaya da gidebilirsiniz. su molekülünü anlatıyor, daha spesifik bir bilgi veriliyor, genç kulaklarınızı iyi açın.

Not: Aşağıdaki video silinmiş. Özetle su molekülünün titreşimlerinin mikrodalga aralığında olduğunu söylüyordu.


suyun titreşimleri hangi frekans aralığındaymış? mikrodalga. şimdilik bunu not edin.

teorik olarak düşündüğünüzde; madem ki bir moleküldeki atomlar belli bir frekansla hareket edip duruyor, o halde tam o frekansta bir etkiyle moleküldeki atomları ayırabiliriz.

peki gerçekten de spesifik bir reaksiyonu, spesifik bir dalgaboyuyla (frekansla) başlatabilmek, yönlendirebilmek, hızlandırmak, yavaşlatmak mümkün mü?.. cevap "evet". birazdan gözümüzle göreceğiz.

başka bir moleküle bakıyoruz. HCL… hidroklorik asit. günlük hayatınızda da karşılaştığınız bir asit. tuz ruhu..

şimdi çok sağlam bir bilimsel bilgi veriyorum: hidrojen gazı ve klor gazı bir araya konduğunda çok şiddetle tepkimeye girerek hidroklorik asit oluşturur.

önce bunun kimyasal ifadesini görelim..

h2+cl2 ---> 2 hcl

dikkat edin h2 ve Cl2 yazıyor. tek başına h ve cl değil.

sol taraftaki 2'lerin anlamı şu.. gazlar doğal hallerinde molekül olarak geziyor, yani yan yana iki atom birlikte olacak şekilde. tek tek atomlar şeklinde değil.

burayı da anladık.. o zaman soru soralım;

"bir kabın içine hidrojen gazı ve klor gazı koyup çalkalarsan hidrojen ve klor çok şiddetle tepkimeye girerek Hcl oluşturur.." doğru mu yanlış mı?

cevap: yanlış..


çünkü kimya öyle işlemiyor..

hidrojen ve klor gazlarından hidroklorik asit elde etmen için önce klor molekülünü kırıp iki tane klor atomu elde etmen gerekiyor.

şimdi düşünelim, klor atomları belli bir frekansla titreşiyorsa ve aralarındaki bağı kırmanız gerekiyorsa bu bağı titreştirebileceğiniz özel bir dalgaboyu var olabilir mi?

elbette var. ultraviyole. yukarıdaki grafikte soldaki lacivert renkten hemen sonra başlayan dalgaboyları.

gözümüzle görelim.. deney tüpünün içine klor ve hidrojen gazları konmuş.. farklı renklerde, yani farklı frekanslarda ışık tutuyorlar.. kırmızı, sarı, mavi, mor.. hiçbir şey olmuyor.. ta ki ultraviyole gelinceye kadar.



demek ki spesifik bir reaksiyonu belli dalga boylarını kullanarak başlatmamız, hızlandırmamız, durdurmamız, yönlendirmemiz mümkün.. genel anlamda molekülleri ve daha da genel anlamda etrafımızda gördüğümüz her şeyi elektromanyetik radyasyonla etkileyebiliyoruz.

son bir not; videodaki arkadaşlar deneyi laboratuarda değil kapalı bir amfide yapıyorlar. neden? çünkü penceresi olan bir mekana güneş ışığı girer. güneş ışığında ultraviyole de var. yani klor ve hidrojeni güneş ışığının çok az girdiği bir yerde yapsan bile çok hızlı ve çok tehlikeli bir tepkime gerçekleşir.

şimdi yavaş yavaş bizi daha yakından ilgilendiren bir moleküle gelelim.

h2o.. su.. vücudunuzun %70'i.

suyu etkileyebileceğimiz özel bir dalgaboyu aralığı var mı? var değil mi? yukarıdaki videoda söyledi zaten. mikrodalga. tam olarak 2450 megahertz, 2.45 gigahertz.

mikrodalga fırın görmüşsünüzdür, değil mi?



hepimiz üç aşağı beş yukarı ne olduğunu biliyoruz.. mikrodalganın içine kesinlikle elimizi sokmuyoruz. mikrodalga yiyeceklerdeki suyu ısıtıyor. tabak soğuk ama yemek sıcak.. da ne kadar sıcak?



size zarar vermek isteyen biri mikrodalga fırınla, deyim yerindeyse "kanınızı kaynatabilir mi?"

kaynatır kaynatmasına da.. gerek yok..

şöyle söyleyeyim; vücudunuzun normal sıcaklığı 36.5 derece. 38 oldu mu yatağa yatıyorsun, 41'de yataktan kalkamıyorsun, 42'de beyin hasarı başlıyor, 44'te "hesabı alabilir miyim" diyorsun. yani birilerin mikrodalgayla size zarar verebilmesi için ille de sizi buharlaştırması gerekmiyor.

"eyvah! ya birileri mikrodalga yayan bir silah yaparsa" diye endişeleniyorsanız vaktinizi boşuna harcamayın, yapıldı bile..

adı Active Denial System
https://en.wikipedia.org/wiki/Active_Denial_System

Bildiğiniz mikrodalga fırının çok daha güçlüsü diye düşünebilirsiniz.

Toplumsal olaylarda kullanılmak üzere üretilmiş bir silah. "gösterici" olma görevi verilen insanlar yandıkları için etrafa kaçışıyor.




Toplumsal olaylarda kullanılan bir silah dedik ama aletler ne için yapıldıklarını bilmezler, böyle de bir gerçek var. kötü niyetli biri o silahı bir bebeğin üstüne doğrulttuğunda alet dile gelip "ama abi ben toplumsal olay felan" demez.. hatırlatmaya gerek var mı bilmiyorum, silahlar cinayet işlemez, insanlar cinayet işler.


şimdi geliyoruz daha güncel olan soruya..

elektromanyetik radyasyonla birileri bizi hasta edebilir mi? örneğin oksijen moleküllerini etkileyerek nefes alışverişiniz üzerinde bir etki oluşturulabilir mi?

şu videoda kadının anlattığı mevzu..
Aşağıdaki video da silinmiş. Yutubu delirtmek istiyorsan 5G'den bahsedeceksin. Anında siliyor. Çok faydalı bir şey demek ki bu beşge...


evet, mikrodalga radyasyonuyla bir çok şey mümkün, nefes alış verişiniz bozulabilir, baş dönmesi, mide bulantısı, baygınlık gibi şeylere sebep olunabilir. basit zararlardan çok daha fazlası da yapılabilir.

bir de bu dünyada bizden başka yaşayanlar da var diye hatırlıyorum sanki. arılar? kuşlar? ağaçlar?.. sadece "insan sağlığı" diyerek açıkçası biraz bencillik yapmış oluyoruz.

işte 5g'nin artıları eksileri diye tartacak olursak üzerinde ısrarla durmamız gereken noktalardan başında bunlar var.

ama onlar test edilmiştir, güvenli olduğu onaylanmıştır filan diye düşünüyor olabilirsiniz. hiçbir şey test edilmiyor.. başka bir deyişle; testlerle ilgili paylaşılan bilgi ve sizin sıradan bir vatandaş olarak o bilgileri doğrulama şansınız o kadar az ki, o testleri hiç yapmasalar ruhunuz bile duymaz.

aksini iddia edecek olanlar ddt'yi araştırabilir.

ddt bir tarım ilacı.. nasıl onaylanmış, ne zaman kullanılmaya başlanmış, ne kadar süre kullanılmış, neden yasaklanmış, kaç tane bebek sakat doğmuş boş vaktinizde araştırıp görebilirsiniz.

bu işin sağlık kısmı.. bunun bir de politik izdüşümü var.

bu ne?


çiçek sulama aleti. birileri bu alete bile çip takmak istiyor. her şeyi saniyesi saniyesine raporlasın. kaç kere bastınız, kaç litre su doldurdunuz, saat kaçta kullandınız vs.. neden? belli değil. siz nasıl düşünürsünüz bilemiyorum ama bu bana manyakça geliyor.

gözümüzle görelim, kulağımızla duyalım. FCC başkanı 5g övüyor.


hadi çiçek sulama pompası tamam da buzdolabınız, televizyonunuz? insülin pompanız? kalp piliniz? videodaki arkadaşın dışarıdan müdahale edebileceği bir arabayla uzun yola çıkmak ister misiniz? ben istemem.

unutmayın; özgürlüğünüz de en az sağlığınız kadar önemlidir. dahası özgürlüğünüz yoksa, sağlığınız da tehlikede demektir.

bence mesele 3g, 5g, 10g meselesi değil. hem sağlık hem de insan hakları açısından "kablosuz iletişim" denen bu kavrama çok daha temelden bakmamız gerekiyor. ne veriyoruz, karşılığında ne alıyoruz.. oturup yeni baştan değerlendirmeliyiz..

bizim için en cazip yanı olan internet bağlantısını yalnızca evimizde/ofisimizde kablolu olarak kullansak veya kablosuz erişim şehirlerde çok kısıtlı alanlarda mümkün olsa çok mu canımız sıkılır? en sevdiğimiz diziyi 4K izliyoruz da acaba 10 yıl sonraki kanserin tohumunu da ekmiş oluyor muyuz? ben kesin konuşamıyorum.

bildiğim bir şey var, yolda yürürken instagrama layk atamadınız diye ölmezsiniz.. bunu size garanti ederim. ama kötü niyetli birileri çok tehlikeli teknolojileri burnunuzun dibine kadar getirdiğinde güvende olabilir misiniz? sanmıyorum.


sizin de düşünmenizi rica ederim.


madem buraya kadar okudunuz son bir soru sorayım bari: DNA'nızı değiştirebilir miyim? Daha açık sorayım, sadece yediklerinizi içtiklerinizi kontrol ederek DNA'nızı değiştirebilir miyim?

cevap "hayır" di mi?.. mümkün değil.

… inşallah öyledir.

seri katiller

meekma
Teee kurban bayramı öncesine yetiştirmeye çalıştığım bir yazıydı ama kısmet bugüneymiş.. çoluk çocuk vergi, iş güç vergi vergi, biraz dinlenme nefes alma filan sonra vergi vergi vergi... kusura bakmayın.


Tanım:

İşte budur

http://img.timeinc.net/time/daily/2007/facelift/360_lecter0103.jpg

Yani hollywood böyle diyor. Klasik müzik dinler, dahi zekasına sahip, resim, heykel, pandomim her türlü sanattan anlar. On parmakta on marifet falan filan..

Şu youtube videosu bir fikir verecektir. (Not : Videolar çalışıyor kontrol ettim. Neden video yok görüntüsü geliyor bilmiyorum. Tıklamanız yeterli)



Youtube demişken.. Geçen gün Youtube'dan bir mesaj aldım.



Kolpalar kolpası brüksel havaalanı patlaması siksiğiyle ilgili videoları bir listeye atmıştım. Listemi sakıncalı bulmuşlar... Yanlış anlamayalım, videoları ben yüklemedim yani. Başkalarının videolarını listeme koymuşum. Global düşünce polisi artık ne izleyeceğinize bile biz karar vereceğiz diyor..

Önce şunu söyleyeyim, Biliyorum iktidar orospusu medyaların “korkunç saldırı”, “bombalı katliam”, “kamyonlu müslüman” hikayelerine maruz kaldıktan sonra kolpa molpa deyince epey tuhaf geliyordur, hatta sinirleniyor olabilirsiniz, ama siz gene de karar vermeden önce biraz sabırlı olun. bu kolpadan terör saldırısı mizansenleriyle ilgili çok yazdım trol mezarlığında. O yazıları da taşırım buraya. medyanın anlattığı hikayelere farklı bir gözle, bir kez daha bakarsınız. Dediğim gibi biraz sabır. Valla Vakit yok..

Vakit demişken de; bu uzun yazıyı okumadan sadece altın değerinde bir öğüt alıp ayrılmak isteyenler için köprüden önce son çıkış: Bu dünyadaki en değerli şey vakittir. vaktinizi boşa harcamayın..

Yuğtup sadece izleyene bu kadar karışıyorsa içerik üretene kim bilir ne yapıyordur değil mi?

İleri demokrasiye geçtiler. Seslerini kesiyorlar. Çünkü cevap verebilecek güçleri ve akılları yok.

Son 1 ayda kapatılan kanallardan bazıları

Barry Soetoro Channel
https://www.youtube.com/channel/UCgziCnF8Fx_7UOGcBXxMMrQ


DITRH
https://www.youtube.com/channel/UC3XjdiuLcckJCFg7q-2Bvfg


Enter the stars
https://www.youtube.com/channel/UCxgB6grGSx3bcB3vlcy7Tfg


Free Radio Revolution
https://www.youtube.com/channel/UC3xHAfZZqbMMWjc1ed1ajow


Kearnsy74
https://www.youtube.com/channel/UCcVqXLiCh7nMQ5hraBbwzuQ


Lift the veil
https://www.youtube.com/channel/UC_rHIryFaY1d9Tt46SQE8tQ


Odd tv
https://www.youtube.com/channel/UCzSm4zNeyLT6urzUoGb5IVQ


Peekay 22
https://www.youtube.com/channel/UCBbjle1Uh5CpnY2m451XHcA


Russian Vids
https://www.youtube.com/channel/UCTrZJrLbsoN171bMFQKN5Xw


kilitlenen kanallar
Crrow777
https://www.youtube.com/channel/UCW4k9vXjgOSDcYq6Ge9hWWg
Olağanüstü bir kanaldır. dünyanızı daha iyi tanımak için buradaki videoları ders niyetine izleyebilirsiniz, hatta işinizi yaparken bile dinleyebilirsiniz. Genellikle sadece sohbet şeklinde.

How I See The World
https://www.youtube.com/channel/UC85FErR-Kn_IX-xrpBpIkMQ


henüz ağzını açanı öldürme aşamasına gelmedik. şimdilik kanal kapatmayla yetiniyorlar.. yutup kurallarına aykırılıktan.. çünkü çok hassas bu youtube komünitesi bilion mu?.. bakıcaz şimdi ne kadar hassaslarmış.


5000 yılda kurdukları düzen 5 yılda iki seksen yere uzatıldı. Sayısı iki elin parmaklarını geçmeyen insanlar tarafından. Sebep bu. Paniğe kapılmış durumdalar. İnsan denen varlığın gücünü ilk kez gördüler.

Dürtülerinden başka hiçbir motivasyonu olmayan bir öküze tapmanın bedeli olacaktı elbette, onu ödemeye başladılar. korkularını gizleyemiyorlar artık. Siz fark etmiyor olabilirsiniz belki ama onlar kaybettiklerini çok iyi görüyorlar. çünkü onlar için galibiyetin tanımı sizinkinden farklı...

Neyse... youtube bana diyor ki, sen böyle çok gomble teorisi filan sakıncalı şeyler izliyorsun aslanım, yapma böyle, arada komikli kedi videosu filan da izle diyor.

Ben de “sakıncasız” video izlemek için youtube'a “frozen” “elsa” “spiderman” “funny” yazdım... küçük bir çocuk komik video izlemek için arama kutusuna ne yazarsa o tarz şeyler yani.

Sonuç





Bu videolardan youtube'da bir sürü var
https://www.youtube.com/results?search_query=frozen+elsa+spiderman


şu video konuyu biraz daha detaylı görmenize yardımcı olur

https://www.youtube.com/watch?v=58TuVrQLQsw

Türkçe aramalarda da aynı sonuçlar geliyor. Çocuğunuz, yeğeniniz filan varsa dikkatli olun. Ufaklık telefonunuzu kapıp “komik video” filan yazınca birkaç video sonra youtube bunları önermeye başlıyor. Bilmeyenler için not, akıllı telefonunuz kimin elinde olduğunu anlayabiliyor.

Nedir bu tuhaf videolardan elde etmek istedikleri bilmiyorum. Belki yeni nesil seri katilleri yetiştirmeye filan çalışıyorlardır. olmaz öyle şey diyemiyorum.. 100,000 çocuktan 1 tanesi etkilense yeterli. Seri katil zaten öyle tonla olan bir şey değil.. yüz binde bir gayet iyi bir rakam.. amaç buysa yani..

bir de youtube klasiği rus pedo kanalları var.. küçük kız çocuklarını kullanan rus youtube kanalları..
моё утро
bu rusça bir ifade.. “sabah hallerim” gibi bir manaya geliyor.. küçük kızlar sabah yataklarından kalkıyorlar, ellerini yüzlerini filan yıkıyorlar, giyiniyorlar... anladın mevzuyu..


bulabildiğim en usturuplu videolardan birini atayım.

https://www.youtube.com/watch?v=UpvA1lFoCsI


tıklanma sayısı enteresan tabi.. küçük bir kızın sabah halleri 1 milyondan fazla izlenmiş... vay canına. Videonun yorumları da ayrı bir alem.

Bunlar çok hassas youtube'un “sakıncasız” videoları.. Bunlardan binlerce var. Yutubun bu videolarla hiçbir sorunu yok. Eric schmidt gibi nazi artığı bir bilderberg müdaviminden çocuk istismarı konusunda hassasiyet beklemek hata olur zaten..

Yutubun bu gayretkeş sansürcülüğünün altında yatan şey pizzagate.. Elit emmiler bebeklere tecavüz ederken yakalandılar.. aslında yakalanmadılar, başka bir şey oldu da onu açıklaması bir başka yazının konusu olsun.. pizzagate işinden beri de youtube şizofrene bağladı. Böyle ota boka karışır oldu.. Canım youtube yaa.. iyi ki bizi düşünüyorsuns..

bütün mesele çocuklar.. yaratılmış en değerli varlığın dünyaya getirdiği en değerli varlığa saldırmak istiyorlar. Olayın özeti bu.

Neyse... çok uzattık.. tıraşı kesiyoruz konuya giriyoruz; seri katiller...

Hannibal lecter... seri katil.. insanları yiyor. Çok ama çok zeki.. yakalanması mümkün olmayan şeytani zekalı katil.. bir deha... klasik müzik dinliyor.. ve zeki.. illa ki doktor filan... normal doktor da kesmiyor, bazen purofesör doktor.. ve süper yetenekli... hobi olarak karakalem, heykel filan çalışıyor... zeki demiş miydim?

Hollywood eliyle bize yapılan propaganda bu..

da Acaba Hannibal Lecter karikatürü gerçeği ne kadar yansıtıyor? Yani seri katiller hakikaten manya kötesi zekalara sahip tipler mi... yoksa bizi mi sikiolar?

“Sistem” denen şu şeyi bir de Hollywood – Polis düzleminden görelim.

Gerçek bir seri katile bakarak başlayalım.

John wayne gacy

http://trendingfeeds.com/wp-content/uploads/2015/02/John-Wayne-Gacy.jpg


32 tane erkek çocuğunu evine çağırdı, içki içeriz, sana porno izlettiririm bilmem ne filan diye.. çocuklara tecavüz ettikten sonra boğdu ve evinin altına gömdü. Walter white'ın parasını sakladığı yere. Evinin altında ölü gömecek yer kalmayınca cesetleri nehre atmaya başladı. Birkaç kurban daha aldıktan sonra yakalandı.. O hatayı yapıncaya kadar polisin Gacy diye bir adamın varlığından bile haberi yoktu...

Son cümledeki kofti dramayı ben ekledim.. bakalım öyle miymiş? Yani gerçekten de polisin Gacy'ye dikkatli bakmak için bir sebebi yok muymuş onu bir görelim.

Bu çocuk John Butkovich

http://img.thefreedictionary.com/thumb/1/1b/John_Butkovich.png


Gacy'nin ikinci kurbanı. 17 yaşında... Gacy'nin bir inşaat firması var, orada çalışıyor.. Sonra da ortadan kayboluyor.

Butkovic'in ailesi yugoslav göçmeni. Oğulları kaybolduktan sonra polise gidiyorlar.. sürekli.. ama sürekli polise gidiyorlar.. Oğullarını John wayne gacy'nin öldürdüğünü, hatta oğullarının cesedinin gacy'nin evinin altında gömülü olduğunu bile söylüyorlar..

Aşağıdaki videonun 26. dakikasından itibaren ailenin bizi dinleselerdi böyle olmazdı diye sitem edişini izleyebilirsin.

https://www.youtube.com/watch?v=orsxuAjBaY0

Polisin aileyi dinlememesinin sebebi gacy'nin başkan carter'in karısıyla fotoğraf çektirebilecek kadar mevkili bir işadamı olması olabilir mi?


http://murderpedia.org/male.G/images/g/gacy/gacy392.jpg


Yok canım olur mu öyle şey.. İsterse kralın oğlu olsun.. kanun kanundur.. şeriatın kestiği barmak acımaz cart curt, zart zurt.. yemiyorsunuz di mi bu palavraları?

Yok yok.. doğrusunu söyleyeyim.. polisin gacy hakkındaki iddiaları araştırmamasının sebebi gacy'nin tertemiz bir geçmişe sahip olması....

hala dalga geçiyorum.. gacy sabıkalı bir tecavüzcü. 1967 yılında 15 yaşında bir çocuğa tecavüz ediyor. 10 yıl hapis cezasına çarptırılıyor.. Sonra Islah olmuş ki demek, hapisten çıkarmışlar...

Sistemin palavralarından biri de bu.. ıslah olmak... olmuyor.. Tecavüzcülerin hele de çocuk tecavüzcülerinin ıslah olduğu filan yok. Tecavüzden 8 sene yemiş adam hapisteyken buradan çıkınca yakalanmadan nasıl tecavüz ederim diye plan yapıyor..

Okursun bi ara..
(bkz: #1144938)

Gacy'nin 1968'deki davasında sadece oğlancılık yok, zorla oral seks yaptırdığı çocuk mahkemede konuşmasın diye bir başka çocuğa para verip onu dövdürtüyor filan.. böyle bir ağır psikopat. 10 yıl ceza alıyor ama tahmin edersin 10 yıl yatmıyor. sistem gacy'deki ışığı görmüş ki 18 ay sonra şartlı tahliye..


Matematik zamanı.
Butkovic Gacy'nin kaçıncı kurbanıydı? Cevap: 2

polis butkovic'in ailesini dinleyip gacy'yi adam gibi araştırsaydı kaç çocuk kurtulurdu?

32 genç çocuk - 2 genç çocuk = 30 genç çocuk...

30 genç çocuk.

https://s-media-cache-ak0.pinimg.com/originals/de/4c/d0/de4cd0300e8b1eedda4886a70aeaf8c7.jpg

Hollywoodum yaaa... biz sıçtık be gözüm. Bize bi film çeker misin? Konusu şey olsun “seri katiller çok zekidir” olsun..


devam edelim.. başka bir yakalanması imkansız şeytani zekalı katile bakalım

Jeffrey Dahmer


https://upload.wikimedia.org/wikipedia/en/thumb/a/ad/Jeffrey_Dahmer_Sheriffs_1991_mugshot.jpg/150px-Jeffrey_Dahmer_Sheriffs_1991_mugshot.jpg

Mikipediası
https://en.wikipedia.org/wiki/Jeffrey_Dahmer

Dahmer deyince araya bir parantez açalım. Bazı gombile teoricileri Dahmer olayının amerika'da siyah-beyaz gerilimini kaşımak için üretilmiş bir psikolojik operasyon olduğunu iddia ediyorlar. (Dahmer'in kurbanlarının büyük çoğunluğu zenci.) Ben öyle düşünmüyorum. Yani dahmer'in gerçekten var olan bir seri katil olduğunu düşünüyorum. Polisin yalancısıyım Evinden çıkan şeylerin görüntüsü şöyle

kafasını kestiği bir kurbanın resmi bu.. iyi bakın bu konu sınavda çıkacak..

http://www.geocities.ws/karamppp/images/dahmervictim2good.jpg


Hazır dokanmışken.. psikolojik operasyon olarak bir seri katil tiplemesi yaratılıp topluma sunulabilir mi?

Cevap: Evet..

Charles Manson... çok büyük olasılıkla manson bir aktör, sharon tate cinayeti de tamamen psikolojik operasyon..

“The Tate Murders - The Monsters Dupe Us Again” böyle bir video var. İnternet aleminin en çok silinen videosu olabilir. Youtube bu video yüklendiği zaman çıldırıyor. Bulursanız mutlaka izleyin. Charlie manson'un neden bir aktör olduğunu, sharon tate'in cia bağlantılarını, suç mahalli ve otopsi fotoğraflarının kolpalığını filan tane tane anlatıyor.

videoyu buldum
[url]https://www.brighteon.com/5984336487001[/url]


Amaç ne peki? “Bizim Vietnam'da ne işimiz var?” diye başlayan 68 gençlik hareketini, LSD kullanmaktan beyni yanmış tipler olarak lanse edebilmek. bu arada, LSD devletten başka hiç kimsede olmayan bir madde.. onu da hatırlatalım. dediğim gibi bulursanız mutlaka izleyin.

Konuya dönüyoruz.. Jeffrey Dahmer.. bence gerçek bir olay.

Dahmer eşcinsel. Sahip olmayı hayal ettiği bir şey var. Her istediğini yapabileceği itaatkar bir seks kölesi. Bunu elde etmek için şöyle yapıyor, kurbanlarını sarhoş ettikten sonra ellerini kollarını bağlıyor, kafalarının arkasına matkapla bir delik açıyor ve o delikten içeri o aradığı robot-insanı yapabilmek için denediği sıvıları döküyor. Alkol, bulaşık deterjanı, asit vs...

Bir gün Konerak Sinthasomphone adında 14 yaşında genç bir çocuğu evine getiriyor.. sarhoş ediyor. Kafasını deliyor ve seks kölesi yaratma denemesine başlıyor. Bu arada da evde içki bittiği için dışarı çıkıyor.. Dahmer alkolik.. Ne oluyorsa ondan sonra oluyor.. Çocuk uyanıyor. Sersemlemiş bir halde evden dışarı çıkıyor.

Manzarayı gözünün önünde canlandır. sokağın ortasında 14 yaşında çırılçıplak bir çocuk var. Ne yaptığını bilmez bir halde ortalıkta dolanıyor.. Kafasının arkası delinmiş, kanlar akıyor.. jeffrey o sırada içki dükkanında..

İki kadın çocuğu görüp 911'i arıyor..


iki tane polis memuru olay yerine ulaşıyor. John Balcerzak ve Joseph Gabrish.. polisler çocuğun yanındayken dahmer de elinde içki şişeleriyle geri dönüyor.. polislerin yanına gidiyor ve anlatıyor.. “Bu benim sevgilim” diyor, biz eşcinseliz.. zaten o da 18 yaşında, Reşit yani. Kafasına yaptığım şey rızasıyla olmuştur amirim, biz biraz öyleyiz” falan filan... ama yer mi? polis dahmer'in hikayesinden şüpheleniyor, “yörüyün bakim karakola” diyor...


demiyor tabi...dese biz bu yazıyı yazmayız.


Polisler kim uğraşacak bunlarla ya deyip çekip gidiyorlar.... Mı acaba??


Maalesef... öyle de olmuyor..

Şöyle oluyor.. polisler çocuğa bir havlu veriyorlar. Sonra da bu ikisini jeffri'nin evine bırakıyorlar. daireden kötü kokular geldiğini filan da fark ediyorlar ama kaka yapmıştır bunlar filan diye düşünüyorlar.. çocuğun kimliğini, yaşını vs doğrulama ihtiyacı bile duymuyorlar.. jeffrey'in anlattıkları yeterli geliyor.. ondan sonra gidiyorlar.

Bir de ayrılırken telsizde komiklikler yapıyorlar... “bugün iki ibneyi barıştırıp sevaba girdik” mealinde şeyler.. Kendin dinle..
https://www.youtube.com/watch?v=XYoLpY_ObNA&feature=youtu.be&t=74


bu iki polis memuruna noldu acaba?

“Balcerzak and Gabrish were terminated, and took their termination to court where a judge reinstated them. John Balcerzak went on to serve as president of the Milwaukee Police Association from 2005 to 2009. He later opened a tavern. Gabrish was hired as a police officer in suburban Grafton, Wisconsin.”

https://blackbutterfly7.wordpress.com/2015/08/08/the-jeffrey-dahmer-victim-who-did-not-have-to-die/

21. yüzyılda İngilizce bilmeden yaşayabileceğine inanan arkadaşlara ceza olarak ben çeviriyorum. Adamlar bitmiş, birini hemen oracıkta linç etmişler, öbürü de vicdan azabından kirpik kanseri olmuş.

konerak'tan sonra Jeffrey 4 kişiyi daha öldürdü.. konerak'ın kardeşi dahil. hollywood bu muhteşem zekalı katilin filmini çekti mi? Çekti tabi..


Sıradaki über zekamıza bakalım..

Gary Ridgway.. Nam-ı Diğer “Greenriver Katili”.

Palavralar ansiklopedisinden link de atalım...
https://en.wikipedia.org/wiki/Gary_Ridgway

Ridgway 1982 – 1998 arasında (16 yıl) işlediği 49 cinayetten hüküm giydi. Öldürdüğü kadın sayısının 90 küsur olduğu tahmin ediliyor, tam rakamı kendisi de bilmiyor. Kurbanlarına tecavüz edip boğduktan sonra cesetlerini ormanlık yerlere atıyor. 16 yıl boyunca yakalanmadığına göre Gary kesin çok ileri zekalıdır.. öyle olması lazım yani..

Önce bu arkadaşı tanıyalım
Dave reichert

https://reichert.house.gov/sites/reichert.house.gov/files/images/Bio-big.jpg

Reichert o yıllarda King County şerifiydi. Gary Ridgway'i o yakaladı... DNA (sperm) kanıtıyla.. sene 2001. Reichert sonra politikeci oldu.. bu kadar başarılı olunca haliyle yani..

meşhur Ted Bundy var bildin mi?

http://www.newyorker.com/wp-content/uploads/2015/10/Beale-AnnRulesTedBundybook-320-240-05160819.jpg

yağuşuklu, karizmatik, yetenekli, hukuk terk Ted Bundy... Ted Bundy'ye ayrıca da gelicez ama burada anlatmamız gereken başka bir mevzu var.

Kuzuların sessizliği filminin esin kaynağı Ted bundy. şerif reichert Greenriver Katilini yakalamak için o dönemde hapiste olan başka bir katille, yani bizim Ted'le görüşmüş.. deyim yerindeyse “akıl almış”. Ted Bundy filmdeki hannibal lecter'in aksine pek öyle süper psikolocik analizler yapamamış, ama şöyle bir şey söylemiş. “Bu greenriver katili ormana attığı cesetlere de tecavüz ediyor olabilir.”

eee... ne demişler.. Kişi kendinden bilir işi... Ted kardeş de cesetlere tecavüz eden bir tip. Bazen yokluktan, bazen manyaklıktan..

Var mı böyle bir şey peki? Gary öldürdüğü kadınların cesetlerine tecavüz etmek için geri dönüyor muymuş?

Haftada en az 1 kez.. Bazı zamanlarda hafta 3 kez. Cesetlere kokudan yaklaşılamaz hale gelinceye kadar yapıyormuş bu işi..

Gary'nin çatır çatır kadın boğazladığı o yıllarda, cinayetler sıklaştığı zaman fahişelerin beklediği caddeye Tedbiren bir polis arabası koyuyorlarmış. İşte bu ceset tecavüzleri o dönemlerde daha çok oluyor. Gary polis otosunu görünce doğruca ormana attığı kurbanlarına gidiyormuş. Cesetleri atmak için kullandığı birkaç tane mekan var zaten.

Şimdi kendini Reichert'in yerine koy. Akıl danıştığın nekrofil seri katil sana demiş ki “Sizin katil de cesetlere tecavüz ediyor olabilir”.. ne yapardın?

Ben olsam mesela cesetleri bulduğum yere kamuflajlı bir grup yerleştirir, bir iki hafta orada tutardım. Nolur nolmaz. Çok mu fantağzi oldu? peki.. bu olasılığı geçelim..

90'lı yılların başında Reichert ekibiyle birlikte Greenriver Katili olabilecek 8 kişiyi belirlemiş. Aralarında Gary de var. Süper.. Ben reichert olsam o sekiz kişiyi takibe alırım. Gene mi abartılı oldu? Adam hangi birine yetişsin icabında di mi? Hem nereden bilsin katilin Gary olduğunu filan? Haklısın..

Gary Ridgway şöyle yakalanıyor. Ellerindeki DNA örneğini Codis dedikleri veritabanına giriyorlar ama bir sonuç çıkmıyor. Bunun üzerine vakti zamanında tespit ettikleri 8 şüpheliden DNA örneği alıyorlar ve teste gönderiyorlar. Derken, yardımcısı elinde zarfla Reichert'e geliyor. İşte aradığımız katilin adı burada yazılı filan.. dun dun duuuun... dramatikli müzik..

Dave Reichert ne diyor biliyor musun?

“Dur tahmin edeyim. Gary değil mi?”... diyor..

Şu videonun 34. Dakikasından itibaren kendi ağzından dinleyebilirsin..
https://youtu.be/gx7wXA6tF-k?t=2054


Süper polis Reichert aradığı adamın gary ridgway olduğundan bu kadar eminken elinden kaçırıyor.. bu sadece kendi ağzıyla söylediği.. dosyaya baksak kim bilir başka ne çuvallamalar göreceğiz.. neler olabilir mesela? Gary Ridgway bir fabrikada çalışıyor. Kadın çalışanlara öldürdüğü kızlardan çaldığı ucuz küpeleri filan hediye ediyor.. İş arkadaşları arasındaki lakabı “Greenriver Gary”.


Hollywoodcuğum yaa gene biz.. bize bi süper zekalı seri katil filmi daha çeker misııaaan?

Niye bu kadar uzun sürdü Gary'nin yakalanması? Basit açıklaması şu; Ridgway'in öldürdüğü kadınların çoğu fahişeydi, bir kısmı uyuşturucu müptelasıydı. Kimisi yoksul ailelerin kızları, kimisi evden kaçmış genç kızlar. Kimse umursamadı yani..

asıl sebep “sistemin” gary gibilerin toplumun içinde gezmesini istemesi.


Sıradaki...


http://www.newyorker.com/wp-content/uploads/2015/10/Beale-AnnRulesTedBundybook-320-240-05160819.jpg


ted bundy.. o bari zekidir di mi... heralde yağni.. Adam Hapishaneden filan kaçtı...

Şaka lan şaka. Hapishaneden kaçmadı. Kütüphaneden kaçtı. Aynen böyle oldu..

- “bir kaçırma ve tecavüz suçlamasından 15 yıl hüküm giymişken”,
- “bir cinayet davasında yargılanmışken”,
- “hapishanenin bahçesinde çalılıkların arasına bir yol haritası ve bir sosyal güvenlik kartı saklarken yakalanmışken”

kütüphaneden kaçtı..

Nası oldu bu iş? Ted dedi ki “ben cinayet davamda kendimi savunmak istiyorum. Ne de olsa hukuk terk ben.. işte bir takım kitaplar okumam gerek filan, kütüphaneye gidebilir miyim”.. hay hay Git dediler. O da gitti.. kütüphanenin camından atlayıp kaçtı. Çok şükür 6 gün sonra can almadan kendiliğinden geri geldi. Camdan atlarken bacağı uf olmuş da ondan..


sonra bir kere daha kaçtı..
- Hapishaneye testere filan gibi şeyler sokturmuş.
- Mapus arkadaşları bu eleman kaçacak diye gardiyanla ihbarda bulunmuş.

Ona rağmen kaçtı. Hepiciği mikilipedya'da var
https://en.wikipedia.org/wiki/Ted_Bundy


Ted ikinci sefer kaçtığında ayağını burkmadı. Florida'ya kadar gitti. Kız yurduna girdi, dört genç kıza saldırdı. Saldırdı derken sadece tecavüzden bahsetmiyorum, o zaten var da, ayrıca saldırdı. Bulduğu bir Odunla suratlarını parçaladı, erkekliğinin yetmediğine elindeki odun parçasıyla tecavüz etti. Kızlardan İkisi öldü.

Margaret bowman

http://assets.nydailynews.com/polopoly_fs/1.2864863.1485967707!/img/httpImage/image.jpg_gen/derivatives/gallery_1200/victim-margaret-bowman.jpg


Bulunduğunda bu haldeydi


https://i.pinimg.com/736x/a2/0d/82/a20d82a62c4873891f45a943c355c9c2--sorority-houses-ted-bundy.jpg


Şu zeki seri katil efsanesine dönelim.. seri katillerin zeka seviyesi nedir?

Cevap: Toplumun geri kalanının zeka ortalaması neyse seri katillerinki de odur

... diyemiyoruz maalesef.


Seri katillerin birçoğu ortalama zekanın altında. ted bundy ve ed kemper gibi ağzı laf yapan bir iki tanesini saymazsan çoğu aptala yakın..

Örneğin Gary ridgway... 16 yıl içinde 90 küsur kadını öldüren über...


http://www.newsmax.com/Newsmax/files/1a/1a9fcaf2-670c-4558-b47e-b743a12f01f6.jpg

iq testi denen şey neyi ölçer, ne kadar hassasiyetle ölçer filan başka bir tartışmanın konusu ama Gary ridgway kemiksiz 82 ayküsüyla bildiğin “mankafa” kategorisinde..

mevzuyu çakmışsındır artık.. birkaç tane örnek verdim ama dilediğin seri katil efsanesine bakabilirsin. Her birisinde benzer ihmalleri, aptallıkları, umursamazlıkları göreceksin. Her şeyiyle Çürümüş bir düzende yaşıyoruz. Yakalanamamalarının sebebi zeki olmaları filan değil.


Bundy için 6 tane film çekti hollywood..

The Deliberate Stranger (1986), starring Mark Harmon
Ted Bundy (2002), starring Michael Reilly Burke
The Stranger Beside Me (2003), starring Billy Campbell
The Riverman (2004), starring Cary Elwes
Bundy: A Legacy of Evil (2008), starring Corin Nemec
The Capture of the Green River Killer (2008), starring James Marsters


çog zeki oluyollar lan bu seri katiller var ya..

Gerçekten akıllı sayılabilecek bir seri katile bakalım mı? Bakalım..

Israel Keyes

https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/5/55/Israel_Keyes_FBI_mugshot.jpg

Bilinen cinayet sayısı 3. Kurban sayısının 8'den fazla, hatta 11'den fazla olabileceği konuşuluyor. Ama tam rakamı bilmiyoruz. Çünkü keyes öldü. Hapishanede öldü.

mikilipediası
https://en.wikipedia.org/wiki/Israel_Keyes

cinayetlerini 2 yıl önceden planlamaya başlıyor. Öldüreceği kişinin/kişilerin evlerine yakın bir ağaçlık yer buluyor. Kullanacağı eldiveni, bıçağı, küreği vs. oraya gömüyor.. işinden izin alıp önce alakasız bir kente uçuyor, sonra cinayeti işleyeceği yere. Yapacağını yapıyor ve aynı şekilde iki aktarmayla 24 saat içinde evine dönüyor. Kurbanları için bir kayıp ilanı olsa bile polis olayı araştırmaya başladığında o binlerce kilometre ötede oluyor.. baktığın zaman gerçekten akıllıca.

son olarak bu kızı öldürdü
samantha koenig. 18 yaşında.


http://www.alaskapublic.org/wp-content/uploads/2012/04/Samantha-Koenig.jpg

Kızı öldürdükten sonra fidye istemek için o günün gazetesiyle bir fotoğraf çekip ailesine yolladı. Ölü bir kız için nasıl fidye istenir di mi?

Gözlerini dikti.

Çektiği fotoğrafta Samantha'nın hala hayattaymış gibi görünmesi için göz kapaklarını dikiş iğnesiyle gözünün üstüne dikti. Çok meraklıysanız resim internetlerde var.

Nasıl mı yakalandı? Samantha'nın banka kartıyla para çektiği için yakalandı..

Sen şimdi diyorsun ki bu nasıl akıllı adam lan? Mal gibi kurbanının kartını kullanıyor filan..

cevap şu: israel keyes muhtemelen tahmin edilenden çok daha fazla sayıda cinayet işlemiş birisi.. ilk başlardaki titizliği zamanla tavsıyor çünkü Samantha cinayetine kadar kurbanlarının hiçbirisi için polis ciddi bir araştırma yapmamış. Keyes bu durumdan yanlış bir ders alıyor ve son cinayetinde laçkalaşmanın bedelini ödüyor..


Soru: Hollywood bu seri katil güzellemelerini kaç kere çekmiştir?

Dahmer 5 film

• The Secret Life: Jeffrey Dahmer, 1993
• Dahmer, 2002
• Raising Jeffrey Dahmer, 2006.
• Jeff, 2012,
• My Friend Dahmer, 2017


Gacy 4 film
• To Catch a Killer, 1992
• Gacy, 2003.
• Dear Mr. Gacy, 2010
• 8213: Gacy House, 2010

Gary Ridgway gibi bir öküzde anlatılacak pek bir şey olmadığı için onun filmi yok.. ama hikayesinin ufak detayları dizilerde filan bol bol kullanılıyor. Rekor 6 filmle Ted Bundy'de tabi.

Soru: israel keyes'in “maceralarının” filmi var mı?
Cevap: Yok.
Soru: ne zaman çekilecek?
Cevap: hiçbir zaman.

Anlamadın mı?..

Şöyle söyleyeyim o zaman.
Hollywood adı “İsrail” olan bir seri katilin filmini bize asla göstermeyecek.

Şimdi anlamışsındır.

Zeki seri katil diye bir şey yok.. aslına bakarsan “Seri katil” diye bir şey yok. Katiller var.. polis işini yapmayınca seriye bağlıyorlar. Hollywood da zeki seri katil filmleriyle gaz alıyor, sistemin götünü kurtarıyor.. Bu kadar basit.

Seri katil filmlerinin büyüsünü bozduysam kusuruma bakmayın. Masal filmi izlemeyecek kadar yetişkin olduğunuzu düşünüyorum.

Bir tane de çözülmemiş dava görelim. Bu dava belki de bizim ömrümüz içinde çözülecek.. yapılan alçaklıkları canlı yayında göreceksiniz yani..

Bu Tirrel Santiago
https://www.namus.gov/MissingPersons/Case#/9508

16 yaşında, yoksul bir ailenin çocuğu, eşcinsel. 2005'ten beri kayıp.

DNA sekmesine git. Orada şöyle yazıyor.
“Sample submitted - Tests complete”

Yani “ailesinden DNA örneği alındı, testler tamamlandı” diyor.

o ibare 24 Haziran 2017 günü eklendi. Tirrel'in kaybolmasından 12 yıl sonra. kardeşiniz 5 yıl uğraştı o DNA örneği için. Bu 5 yıl içinde yardım edebileceğini düşündüğüm onlarca kişiye yazdım. Mesela jesse jackson'a mail attım.



şöyle bir organizasyonu var
http://www.rainbowpush.org/


black lives matterdir, gökkuşağıdır mökkuşağıdır her şey tamam yani.. gariban bir zenciye başka kim yardım edebilir.. di mi?

Soru: yazdık da ne oldu?

a) Jesse Jackson mailime bizzat döndü. 16 yaşında bir çocuğun sırf zenci ve eşcinsel diye yok sayılmasının kabul edilemez olduğunu, Tirrel için DNA örneği alınmasını şahsen takip edeceğini yazdı.
b) Cevap bile yazmadılar.


Soruya başka bir soruyla cevap vereyim..

Soru: LGBT nedir?

a) LGBT eşcinsel bireylerin haklarının çiğnenmemesi için kurulmuş bir organizasyondur.
b) LGBT global polis devletinin eşcinselliği normalleştirmek için yürüttüğü bir istihbarat faaliyetidir.

ikinci sorunun cevabını biliyorsan birinci sorunun cevabını da biliyorsun demektir.

Jesse Jackson demişken “negro” kelimesinin neden “hakaret” sayıldığını, onun yerine “African American” deyiminin neden yerleştirildiğini anlatayım bir gün. Namussuzluğun derecesini görün.

Neyse... konuya dönelim... Tirrel'in davası bir adım ilerledi.. şimdi DNA'sının karşılaştırılması var. Kayıp insanlar veritabanının yanında bir de kimliği belirsiz cesetler veritabanı var. Maalesef Tirrel'in hikayesi orada bitiyor. Şimdi o karşılaştırmanın yapılması gerekiyor.

Diyorsun ki madem DNA örneği verildi neden hala eşleştirme yapılmadı. Otomatik zannediyorsun di mi? Filmlerde öyle gösteriyorlar çünkü.. DNA örneği giriliyor bilgisayar bidi bidi bidi çalışıyor, sonra diyor “Match found” filan.. Gerçek hayatta öyle olmuyor.

Kayıp kişilerle kimliği belirsiz ceset veritabanı birbirine otomatik bağlı değil. Yani sen oraya dna koydun diye iş bitmiyor. Her bir karşılaştırma için polisin tek tek onay vermesi gerekiyor. Yasa böyle.

Bunun pratikteki anlamı nedir? İstedikleri davayı çözüyorlar, istemedikleri böyle sürüncemede kalıyor.

polis izin verir de Tirrel'in davası çözülürse size daha çok şeyler anlatıcam.

Mesela bu adamı anlatacağım

Hugues francois.


Kız arkadaşını öldürmekten 40 yıl verdiler. Süper. Hikayesi çok uzun ama şöyle sorayım; Mahkemede ne yapmasına izin vermediler?

a) osurmasına
b) uyumasına
c) konuşmasına

Cinayetle yargılandığı davada konuşmasına izin verilmedi. Hem de özgürlükler ülkesi Amerika'da. Hem de Obama'nın saltanatı sırasında.

Obama'yı pazarlandığı şekliyle çok insancıl, demokrat, ahlaklı biri filan zannediyorsan sürpriz olmuştur. ben onu Akdeniz'i bebek cesetleriyle doldururken fazla itiraz gelmesin diye nobel barış ödülüyle parlatılmış pedofil bir ileri demokrasi canavarı olarak görüyorum. Bize sürpriz yok.

Bana sorarsanız francois suçsuz yere hapiste. Mahkemede konuşturmamalarının da bir nedeni var.

Mesela bu adamı da anlatacağım
James Burke


Arabasında çocuk pornosuyla gezen polis şefi. Çocuk pornosu için tutuklanmadı haliyle. İt iti ısırmaz. James yanlış bir ayağa bastı, ondan tutuklandı.

Çocuklar... Her zaman çocuklar. yaratılmış en değerli varlığın dünyaya getirdiği en değerli varlığa saldırmak istiyorlar. Olayın özeti bu. Pedofil canavarların yönettiği bir pizza gezegeninde yaşıyoruz.

Pizzagate. Panikleri bununla başladı.

Tony Podesta...


maillerinde pizzadan bahsetmeye doyamayan arkadaş... cheese pizza aşağı cheese pizza yukarı. Cheese pizza “child porn” için kod oluyor.

tony'nin evindeki heykel tanıdık geldi mi?

Tony bey gergin ama en azından içeride olmamanın rahatlığını yaşıyor. Çünkü her yerdeler.

washington dc polis vakfı.. bak bakalım yönetim kurulunda kim var.
http://www.dcpolicefoundation.org/board-members.html

Söylemekten dilimde tüy bitti. İllüminati millüminati gibi süslü markalara takılma.. bu janjanlı ismin altında çok daha basit ve çok daha tanıdık bir organizasyon var. Mafya.. Mafya tarafından yönetiliyoruz. Sinema, siyaset, bilim, sanat, tıp, medya her şey onların elinde. Ama Bu kadar güce rağmen korktukları bir şey var. Sen. O yüzden uyanmaya bak.


Bütün bunlar bizi ne kadar ilgilendiriyor? Bunlar bizi hiç ilgilendirmiyor. Biz en bi süper bi ükede yaşıyoruz. Bizim küçük problemlerimiz var.

Mesela.... Gülşen var. 13 yaşında. 4 aydır kayıp



Gülbahar var, 1 aydır kayıp



Yasin var, 6 yaşında. 1 yıldır kayıp



Büşra var, 15 yaşında. 1 yıldır kayıp



Bu çocuklar nerede? Bilmiyoruz. Belki kocaya kaçmışlardır. Belki de kemikleri bir yol kenarındadır. Bilmiyoruz.

Ama günahını almayalım.. polisimiz çok meşgul.. fetö metö filan.

Bu kadar hunharca mücadele edilen terör örgünün başı ne yapıyor?

Ali baba'nın çiftliğinde, karnı tok, keyfi yerinde. Pedofil mafyanın medyasına poz veriyor.


Enteresan ülke bizimkisi, burada ateistim diyen insanlar seccadeye ayakkabıyla basıp poz vermez. Bence Fettullah bey bu resimde bize bir şey anlatmaya çalışıyor da mevzuyu dağıtmayalım, başka yazının konusu olsun..

Gözünüzün önüne konan şeylere daha dikkatli bakın diye bu kadar yazı yazdım. Çünkü bu dünyada gözünüze sokulan her şey yalandır. Bu kadar yalanın söylenmesinin de tek bir nedeni var.. Sen. En büyük korkuları sensin.

İçinizi boşuna karartmayın. hiçbir şeyden korkmanıza gerek yok. Çoğunluk olan sizsiniz, aklı çalışan sizsiziniz, yetenekli olan sizsiniz. Onların elinde olan tek şey gaz, cop, polis, gözaltı, sansür, yalan, şiddet, terör, cinayet, hırsızlık. Başka da hiçbir şeyleri yok. Siz olmadan nefes bile alamazlar.

Ne kadar güçlü olduğunuzun farkında bile değilsiniz. Çünkü bu sistem size kendinizi unutturmak için kuruldu. Moraliniz bozuluyorsa o yüzdendir. Sakın kendinizi gömmeyin. televizyonu kapatın. beyninizi yıkatmayın. gözünüzü açıp etrafınıza daha dikkatli bakmaya başlayın.

Çünkü bu dünyada oynadıkları oyunun kuralları var. Örneğin, yalanı gözünün önüne koyup görmemeni bekliyorlar. onlar için galibiyetin tarifi bu. Senin kafanın içindeki savaşı kazanmaya çalışıyorlar.

Kafandaki savaşı bir kez kazandığında sonsuza kadar kazanmış olacaksın. Çünkü sen izin vermediğin sürece oraya bir daha kimse giremez. İşte O yüzden en büyük korkuları sensin..

Özetle; mafyanın gasp ettiği bu dünyada güvenliğin için gözlerini açman yeterli.

Fazlası için? Fazlası için biraz daha fazlasını yapman lazım. Yapmıyorsan istemiyorsun demektir. İste. Çünkü, tek bir korkuları var...

https://www.youtube.com/watch?v=0lt7JDqzr84

jüpiter

meekma
gazlı dev

böyle bir dev bu... gazlar fırtınalar filan..

şimdi bu resim mikipedia'dan..


2014 yılında çekilmiş bu resim.

resmin orijinali
https://en.wikipedia.org/wiki/Jupiter#/media/File:Jupiter_and_its_shrunken_Great_Red_Spot.jpg
sayfanın orijinali
https://en.wikipedia.org/wiki/Jupiter

aşağıdaki videonun 40. saniyesinden sonra bu fırtınalar anlatılıyor..


işte böyle manyak bir gezegen bu. bir anı bir anını tutmuyor filan..

neyse ... 2016 yılında bir resim daha çekilmiş


"The Hubble Space Telescope has captured images of glowing auroras over Jupiter just days before NASA's new Juno spaceship arrives to orbit the gas giant."
http://edition.cnn.com/2016/07/01/health/hubble-jupiter-juno-auroras/index.html


resmin orijinali
https://www.nasa.gov/sites/default/files/thumbnails/image/hs-2016-24-a-print-new.jpg

sayfanın orijinali
https://www.nasa.gov/feature/goddard/2016/hubble-captures-vivid-auroras-in-jupiter-s-atmosphere

bu resimde şu olmuş 2016 temmuz'unda juno denen uzay fikiboku jüpiter'in yörüngesine girecekmiş.. bu olayın birkaç gün öncesinde hubble teleskopu jüpiter'den bu görüntüyü yakalamış.. resimde jüpiter'in tepesindeki aurora'lar görüküyor.. yani kutup ışıkları..

mesele ne?

iki resim arasında fark yok.. fırtınlar, tayfunlar, boralar filan ama iki yılda en ufak bir fark yok.. tepesine fotoşopla atılan gelinin kızkardeşi simleri dışında hiçbir şey değişmemiş.. bulana öpicik..

genellikle böyle şeyler yazdığımda soruyorum yani "ulan acaba bizi mi sikiolar" diye.. taşak geçmek için soruyorum haliyle.. tabi ki bizi sikiolar..

sana bu jüpiter hakkında saatler boyunca bomboş konuşacak bir adam tanıtayım.. tanırsınız zaten.. discovery channel'da bol bol gördüğünüz bir aktör..

lawrence krauss.



çok zeki deha fizikçi filan diye pazarlanıyor.. ama lawrence kardeş de tıpkı diğer bilimci geldi hanım rolü verilen aktörlerden neil degrasse tyson gibi ne konuştuğunun bile farkında olmayan bir hebek..

bilimci lawrence'in bir resmini daha görelim..


bu resimde bir pedofil var..
jeffrey epstein


pedofil deyince böyle üç beş yaşında çocuklara filan tecavüz eden tipler geliyor aklımıza ama jerry daha çok ergen kızlarla ilgileniyor.. paranın, prestijin çok önemli şeyler olduğunu düşünen henüz tam olgunlaşmamış çocuklar..


jeffrey sadece yiyici değil satıcı. sabıkası bilem var.. 13 yaşındaki bir kızı satmaktan


namuslu bir hakim bulunmuş zamanında da verilebilmiş bu ceza.. sayın hakim şu koru hastanesi olayına da bir el atsa keşke..

jeffrey'in bir adası var.. orji adası



lolita express diye bir uçakla zenginler, şarkıcılar, devlet yöneticileri (teröristler), bankacılar (teröristler) vs adaya götürülüyor.. küçük kızlar filan.. sen olsan bari'nin videosunu çeken arkadaşlar mevzuyu daha iyi bilir..

konuya dönelim.. lawrence da adanın ziyaretçilerinden..


http://www.thesmokinggun.com/documents/crime/jeffrey-epstein-brief-history-of-slime-786903

"In 2012, Epstein hosted Stephen Hawking at a science conference held on his private Caribbean island. The theoretical physicist joined the sex offender, three Nobel Prize winners, and other noted scientists like Lawrence Krauss for a discussion on gravity."

yerçekimini tartışmışlar.. çocuk pornosu çekimini tartışacak halleri yok heralde.. ne fesatız..
lawrence arkadaşını savundu bile beaa
http://skepchick.org/2011/04/lawrence-krauss-defends-a-sex-offender-embarrasses-scientists-everywhere/

kafadan suçlama yapmayalım di mi.. en iyisini lawrence'in karısı bilir.. bulursan sorarsın.. 2012 yılında boşandılar..

sormadığımız soruya dönelim..

acaba bizi mi sikiolar?

evet.. bizi sikiyolar.. hepimizi.. çocuklarımızdan başlayarak.

ekşi sözlük koru hastanesi ilişkisi

meekma
merak eden varsa
https://eksisozluk.com/entry/68862122

dava filan açmamışlar.. independence kendisi de son bilgileri verebilir.

orada hesabınız varsa siz de sorabilirsiniz. ama bence bir yanıt gelmeyecek. ekşi sözlük ölü taklidi yapıyor.

o trol mezarlığında yazmanın bir manası kalmadı. çünkü en bomba yazıları bile yazsan bir bebeğin hakkını savununca şutlanıyorsun.. gerek yok bu adamlara para kazandırmaya.

buraya da demokrasi olduğu için gelmedim.

yani vaat edildiği üzere aktrol boktrol bilmem ne tespit edildiği anda uçurulması gibi net bir beklentim var. çünkü bu şerefsizler 5 senede içine sıçtılar oranın. ellerini sürdükleri her şeye yaptıkları gibi.

üstelik bu adamlar da konuşsun diyen ben dahil yüzlerce insan varken sürekli "sizi evinizden aldıracağız", "emniyete gönderdim entirini" filan gibi hitler gençliği derecesinde sadistlik yaparak nefret ettirdiler kendilerinden..

dediğim gibi buraya demokrasi var diye gelmedik, gücü olan gücünü hakkaniyetle kullanacağını vaat ettiği için geldik independıns bey.

mutlu olmak için

ohcaptainmycaptain
yukarıdaki entry sahibi yuce den özür dileyerek kendi entrymi girmek isterim. eğer vicdanlı, duyarlı, onurlu ve adil olmak gibi meziyetleriniz var ise muhtemelen çok mutsuzsunuzdur. Bütün çevrenizdeki haksızlıklar, üçkağıtlar, zulüm, kaypaklık ve ahlaksızlıklar sizi çok mutsuz edecek. Yatağa girip iç huzuruyla uyuyacaksınız ama çok da kazık yıyeceksiniz...
Hani bir şarkı var ya mutlu aşk yoktur. bu da öyle bir şey..

sözlükçülerin başından geçen garip olaylar

lolorosso
aracı satacağım için dün sabah erkenden kalkıp, son kontrolleri ve temizliğini yapmak için sokağa indim. tam her şeyi kontrol ettiğim sırada ağzında garip bir nesne taşıyan sokak köpeğini gördüm. fakat, nesnenin ne olduğuna bir türlü anlam veremiyorum. en sonunda yanına gittim köpeğin. kıvrak bir ayak ucu darbesiyle, köpeği incitmeden ağzındaki nesneyi düşürdüm. "yohh amk, daha neler.." dedidiğimi hatırlıyorum. ammış.
bildiğin 'am'. hangi manyak sokağa am atar amk?

köpek biraz parçalamış ama görüntü aşikâr.

https://i.hizliresim.com/ZZ4Ebo.jpg
https://i.hizliresim.com/ldlWag.jpg

flightradar24 com

independence
daha oncesinde su hatali bilgileri vermisim;

1- istanbul uzerindeki hava trafigi demisim, halt etmisim. dunya genelindeki hava trafigini izleyebilirsiniz.

2- atc ve pilotlar arasinda gecen gorusmeleri bu siteden degil, iststatus uzerinden dinleyebilirsiniz.

ote yandan sevdicegin bindigi ucagi havada milim milim takip etmek psikopatliksa olur, psikopatim ben. zaten psikopatlik yapabilelim diye var bu site.

darıca hayvanat bahçesi

independence
istanbul'a cok yakin bir hayvanat bahcesi. asil ismi daha farkli ama simdi unuttum, zaten genel olarak da bu isimle bilinir. guncel giris fiyatlari tam 32 / ogrenci 25 / polis ve doktorlar beles seklindedir. bir hayvanat bahcesinde olmasi gereken her tur hayvan var ama kucuklerinden var. misal bir anakonda'yi insan gozunde devasa bir hale getirir ama burada anakondayi kucuk bir akvaryum icerisinde gorursunuz. timsahlar tam boylarindaydi ama. jaguarlarin gozlerine asik olduk, 320kg ceken 3 metre boyundaki bengay kaplanina secde ettik, ok tmm tanri sensin dedik.

en kotu deneyimim ise kediden biraz buyuk kemirgenlere beslensinler diye canli beyaz minik farelerden kova dolusu bosaltmak. minicik beyaz fareler kacti kemirgenler kovaladi ve elbette her biri ayri ayri fareleri yakaladi ve canli canli yedi. belki olmasi gereken buydu bilmiyorum ama beni cok rahatsiz etti. izleyicilere bu sahnelerin gosterilmesi ya cok sacma ya da aslinda izleyiciler tam olarak bu sahneler icin geliyorlar, bilemedim simdi.

en keyiflisi ise islak burunlu ceylanlarin burunlarini sevmek, midilli'lerin baslarini oksamak, maymunlarla fotograf cektirmek oldu.

http://www.farukyalcinzoo.com/tr

sonsuz evrende din olmadığını fark etme eşiği

independence
sonsuz evrende din olmadigini farketmenin anlami, bir yaraticinin da olmadigi fikrine denk gelir. bunun da anlami insanin, dusuncenin, zekanin ve dahi ruhun(eger din yokken de ruhun varligi kabul ediliyorsa) buyuk bir tesaduf sonucu olustugu kanisidir. ve bu oyle buyuk bir muhtesem tesaduftur ki gezegenlerin siralamasindan tutun, gunesin dunyaya uzakligi, insan bedeninin hic teklemeden ilerleyebilmesi, dogadaki her canlinin istisnasiz bir sekilde birbirlerine olan bagimliliklari falan hepten bu muhtesem tesadufun icerisinde yer almaktadir.

bugunku teknolojiye bilime ragmen halen marsta su var mi, varsa kuyu suyu mu gibi sorularin cevaplari bile bulunamamis durumda, ancak biz yine de kimi sorumluluklarimizdan kacmak adina dini ve yaraticiyi reddedip tesaduflere inanmayi tercih ediyoruz. cunku dine inanmak gerekliliklerini de yerine getirmeyi zaruri kilar. dini reddedersen dunya sana guzel.

bir diger yandan dini ve yaraticiti reddetmenin elitist bir hava yarattigina inanip sirf kari kiz dusurebilmek adina dini reddedenleri de gordu bu gozler. ozellikle cihangir ve benzer cevrede bu tur organizmalardan bolca bulunur.

kızartma tabağı

independence
icerisinde sosis, patates, nudget ve benzeri seylerin oldugu leziz tabak. kimi insanlar vardir ki ne kadar yorgun ve kizgin olurlarsa olsunlar, dayayin onlerine bundan ozenle hazirlanmis bir tabak hemen prenses kivamlarina geri donerler, uiiyyy benim poncik kizartma tabagim diye severler yemeden once.

hmmmmmtmmcnm

independence
sozlugu psikoloji bilgisi ile doldurup herhangi bir psikoloji ogrencisi icin harika bir veritabani olusturmaktadir kendisi.

bu arada basliginda yazilan ve icerisinde "yazar" kelimesi gecmeyen tek entry bu olacakti eger ben "bu arada basliginda yazilan ve icerisinde "yazar" kelimesi gecmeyen tek entry bu" seklinde bir cumle kurmasaydim. oysa simdi iki adet yazar kelimesi oldu. aha uc adet yazar kelimesi oldu. yuh dort adet yazar kelimesi oldu. lan bes oldu?!?!!@#??!!

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol