confessions

devedikeni

- Yazar -

  1. toplam entry 197
  2. takipçi 1
  3. puan 47801

otobüste karşılaşilan kiza carpilmak

devedikeni
okula gitmek için binilen otobüste, dörtlü koltuklardan birine oturmanın arkasından karşısına gelip oturan kıza feci şekilde tutulma durumudur. yolculuk sırasında konunun vehameti yeterince anlaşılamamakla birlikte kız otobüsten indikten sonra tokat kişinin yüzüne çarpar. akabinde bir daha o kızı görme isteği ile yanıp tutuşan bünye köpeğin işediği yere bir daha gidip işemesi gibi gördüğü kızı yeniden görmek için aynı otobüs hattının aynı gün ve saatteki seferine ve hatta aynı şoförün sürdüğü otobüse denk gelmek için her gün uğraşır. fakat gelmez. ve göz kızın bindiği durakta kalır her oradan geçişte.

nothelle ekolu

devedikeni
her baktığımda aklıma nutella ekolü gibi saçma bir başlığı çağrıştıran, ilk entry nin tanım olması gerekliliğinden dolayı bir türlü bir bkz şeklinde veremediğim, devamlı kudurduğum, üstelik kimsenin de doldurmadığı, sırf ben doldurabileyim diye nothelle nin entrylerini okuduğum, bu noktadan sonra; kişinin kendi duygu ve düşüncelerini, karakterini ve yaşadıklarını en açık ve anlaşılır bir dille sözlükte paylaşmak şeklinde açıklayabildiğim ekoldür.

bizimkiler

devedikeni
-pazar akşamı banyosu ve temizliği
-izlemeye izin verilmeyen star tv parlament
sineması
-yapılmamış ödevlerin telaşı
-bir sonraki sabah erken kalkmak
-pazartesi için evde yapılan son temizlik, hazırlık çalışmalarının telaşı

fıramboğaz

devedikeni
yazılan entrylere resim linkleri ile destek sağlayan, bu şekilde görselliğe de gerekli özeni gösteren, eğitim sisteminin de sadece yazınsal ve teorik değil, pratik ve görsellik içermesi gerektiğini de savunduğunu düşündüğüm misafirperver yazar.

hoşlanılan kişiden kaçmak

devedikeni
genellikle ortaokul ve lise yıllarında ortaya çıkan bir davranış olmakla birlikte iki farklı türde incelenmektedir.

birinci türde hoşlanılan kişiden aynı zamanda utanma durumudur. kişi karşı tarafın hislerini farketmesiden duyduğu korku ve utangaçlık nedeniyle köşe bucak kaçar. karşılaştığı zaman dilinin tutulması, kızarması, ellerinin terlemesi, heyecandan iki kelime edememesi hadiseleri baş göstereceğinden bunların meydana gelmemesi için karşılaşmamak için her yolu dener.

ikinci türde ise hoşlanılan kişi ile bir birliktelik söz konusu değildir. ütopik ve imkansız bir aşktır. kişi her karşılaştığında duyguları bir çağlayan misali tepe noktasına ulaşmaktadır. unutmak, bu imkansız aşktan kurtulmak, yerle yeksan olmamak için köşe bucak kaçar hoşlandığı insandan. onu görmemek onu unutmak demektir. gözden ırak olan gönülden de ırak olur demiş atalarımız.

edit: ukdedir.

hatalı bkz doldurma servisi

devedikeni
her boş bkz nin hatalı bkz olmadığı varsayımı için öncelikle hatalı ve boş bkz nin tanımı yapılmalıdır. boş bkz üzerine tıklandığı vakit içinde hiçbir entrye rastlanılamayan başlıklara ait bkz lerdir. fakat hatali bkz ise bir cümle içerisinde yazılan entryi desteklemek, çeşitlendirmek veya ek bilgiler ile konuyu derinleştirmek için kullanılan bkz lerdir. yani her boş bkz, hatalı bir bkz değildir. örnek vermek gerekirse;

başlık: ılgaz dağı
entry: ılgaz dağı kastamonu ile çankırı arasında bir dağdır.

bu örnekte bkz olarak verilmiş kastamonu kelimesine tıklandığında herhangi bir açıklama açılmıyor ise bu bir hatalı bkz dir.

fakat;

başlık: abaza kızlar
entry: (bkz: hani nerede)

burada hani nerede ye verilen bkz ın altında bir entry olması beklenemez, bir entry olmasına da faydalı bilgi çerçevesinde gerek de yoktur. sadece espri amacı ile yazılmış bir cümlenin gözlemsel olarak sözlük formatına uygun olması için düz bir şekilde yazılmayıp bkz altına alınması neticesinde ortaya çıkan bir durumdur.

bu noktadan sonra hatalı bkz doldurma servisinin görevi daha net belli olmaktadır. sözlük için çok ulvi bir göreve sahip olan, sözlüğün bilgi kalitesini arttırmaki bkz ler ile bilgiye daha kolay ulaşmak için çok takdir edilesi servistir.

vermeyince mabud neylesin sultan mahmut

devedikeni
sultan mahmut kılık kıyafetini değiştirip dolaşmaya başlamış.
dolaşırken bir kahvehaneye girmiş oturmuş. herkes bir şeyler
istiyor.

tıkandı baba, çay getir

tıkandı baba, oralet getir, kahve getir....

bu durum sultan mahmut’un dikkatini çekmiş.

hele baba anlat bakalım, nedir bu tıkandı baba meselesi?

uzun mesele evlat, demiş tıkandı baba

anlat baba anlat merak ettim deyip çekmiş sandalyeyi. tıkandı baba

da peki deyip başlamış anlatmaya;

bir gece rüyamda birçok insan gördüm ve her birinin bir çeşmesi
vardı ve hepsi de akıyordu. benimki de akıyordu ama az akıyordu. "benimki de onlarınki kadar aksın" diye içimden geçirdim. bir çomak aldım ve oluğu açmaya çalıştım. ben uğraşırken çomak kırıldı ve akan su damlamaya
başladı. bu sefer içimden " onlarınki kadar akmasada olur, yeter ki
eskisi kadar aksın" dedim ve uğraşırken oluk tamamen tıkandı ve hiç
akmamayabaşladı. ben yine açmak için uğraşırken cebrail göründü ve

tıkandı baba, tıkandı. uğraşma artık, dedi. o gün bu gün adım
"tıkandı baba" ya çıktı ve hangi işe elimi attıysam olmadı. şimdide burada
çaycılık yapıp geçinmeye çalışıyoruz.
tıkandı baba’nın anlattıkları sultan mahmut’un dikkatini çekmiş.
çayını içtikten sonra dışarı çıkmış ve adamlarına ;

hergün bu adama bir tepsi baklava getireceksiniz. her dilimin
altında bir altın koyacaksınız ve bir ay boyunca buna devam edeceksiniz.

sultan mahmut’un adamları peki demişler ve ertesi akşam bir tepsi
baklavayı getirmişler. tıkandı baba’ya baklavaları vermişler.
tıkandı baba baklavayı almış , bakmış baklava nefis. " uzun zamandır tatlı da yiyememiştik. şöyle ağız tadıyla bir güzel yiyelim" diye içinden geçirmiş.
baklava tepsisini almış evin yolunu tutmuş. yolda giderken "ben en
iyisi bu baklavayı satayım evin ihtiyaçlarını gidereyim" demiş ve işlek
bir yol kenarına geçip başlamış bağırmaya

taze baklava, güzel baklava ! bu esnada oradan geçen bir yahudi
baklavaları beğenmiş. üç aşağı beş yukarı anlaşmışlar ve tıkandı
baba baklavayı satıp elde ettiği para ile evin ihtiyaçlarının bir kısmını
karşılamış. yahudi baklavayı alıp evine gitmiş. bir dilim baklava
almış yerken ağzına bir şey gelmiş. bir bakmış ki altın. şaşırmış, diğer
dilim diğer dilim derken bir bakmış her dilimin altında altın. ertesi
akşam yahudi acaba yine gelirmi diye aynı yere geçip başlamış beklemeye.
sultanın adamları ertesi akşam yine bir tepsi baklavayı getirmişler.
tıkandı baba yine baklavayı satıp evin diğer ihtiyaçlarını
karşılamak için aynı yere gitmiş. yahudi hiçbir şey olmamış gibi

baba baklavan güzeldi. biraz indirim yaparsan her akşam senden
alırım, demiş. tıkandı baba da
peki, demiş ve anlaşmışlar. tıkandı babaya her akşam baklavalar
gelmiş ve yahudi de her akşam tıkandı baba’dan baklavaları satın almış. aradan bir ay geçince sultan mahmut ;

bizim tıkandı baba’ya bir bakalım, deyip tıkandı baba’nın yanına
gitmiş. bu sefer padişah kıyafetleri ile içeri girmiş. girmiş girmesine ama birde ne görsün bizim tıkandı baba eskisi gibi darmadağın. sultan;

tıkandı baba sana baklavalar gelmedi? mi, demiş

geldi sultanım

peki ne yaptın sen o kadar baklavayı?

efendim satıp evin ihtiyaçlarını giderdim, sağolasınız, duacınızım.

sultan şöyle bir tebessüm etmiş.

anlaşıldı tıkandı baba anlaşıldı, hadi benle gel, deyip almış ve
devletin hazine odasına götürmüş.

baba şuradan küreği al ve hazinenin içine daldır küreğine ne kadar
gelirse hepsi senindir, demiş. tıkandı baba o heyecanla küreği tersten
hazinenin içine bir daldırıp çıkarmış ama bir tane altın küreğin ucunda düştü düşecek. sultan demiş;

baba senin buradan da nasibin yok. sen bizim şu askerlerle beraber
git onlar sana ne yapacağını anlatırlar demiş ve askerlerden birini
çağırmış alın bu adamı üsküdar’ın en güzel yerine götürün ve bir tane taş
beğensin. o taşı ne kadar uzağa atarsa o mesafe arasını ona verin demiş.
padişahın adamları "peki" deyip adamı alıp üsküdar’a götürmüşler.

baba hele şuradan bir taş beğen bakalım, demişler. baba,

niçin, demiş. askerler

hele sen bir beğen bakalım demişler. baba şu yamuk, bu küçük, derken
kocaman bir kayayı beğenip almış eline

ne olacak şimdi, demiş

baba sen bu taşı atacaksın ne kadar uzağa giderse o mesafe arasını
padişahımız sana bağışladı.demiş. adam taşı kaldırmış tam atacakken
taş elinden kayıp başına düşmüş. adamcağız oracıkta ölmüş. askerler bu
durumu padişaha haber vermişler. işte o zaman sultan mahmut o meşhur sözünü söylemiş;

"vermeyince mabud, neylesin sultan mahmut"

http://www.blogcu.com/kasas/41387/

ukde verme ve doldurma arasındaki amansiz savaş

devedikeni
genellikle ükde dolduranlar için çok büyük bir anlam ifade eden savaştır. zira ukde dolduran şahsiyet ukde butonuna tıkladığı zaman gördüğü ukde sayısını minimuma hatta sıfıra indirmek ister çünkü ukde kısmının bomboş olması misyonun tamamlandığı anlamına gelmektedir. fakat ukde doldurmak zahmetli bir iştir. gerekli araştırmaların yapılması, bu araştırmalar sonucunda sahip olunan bilgiler ile bireyde mevcut bulunan bilgilerin entegrasyonu, sentezi ve sonuç olarak bilginin yeni bir düzenleme ile sunulması. ukde doldurmak bu kadar meşakkatli bir iş iken, ukde vermek baslığı yazıp bulamayınca ukde olsun hadi bakalım demek kadar kısa bir iştir. ukde dolduran şahsiyet için betimlenen bu iki tarafın savaşında ukde verme her zaman avantajlıdır. bu savaşın yegane çözümü ise ukde vermenin zorlu ve engebeli bir yolun sonuna konulmasıdır efem.

firamboğaz ekolu

devedikeni
bilgide görselliğe yer verme ekolüdür. bir çok konu ile ilgili entrylerde okuyucuya resimler ile tam ulaşım sağlamayı hedefleyen ve bahsi geçen başlıklara ait internet üzerindeki resimlere ait linkleri başlıklar altına yerleştirerek bu hedefe ulaşan bir ekoldür.

teletubbie paranoyasi

devedikeni
evin sınırları dahilinde bir insan yavrusu bulunması ve bu insan yavrusunun teletubbies cd si edinmesi durumunda insan bünyesinde hasıl olan paranoyadır.

teletubbies cd si izlenildiyse veya en azından kulak misafiri olunduysa farkedilecektir ki cd nin yarım saati ’merhaba’, yarım saati ’pembe’ ve ’kare’ kelimelerinin tekrarı ile geçmektedir. hoplayan zıplayan ve devamlı bu üç kelimeyi bağıran yaratıklar insan bünyesini yavaş yavaş etki altına almaktadır. zamanla kulak hissiyatını yitirmeye ve beyin ise duyduklarını farklı algılamaya başlar.

tv: merhabaaa
i: kimsin sen, neredesin, neden buradasın??
tv: pembeeee
i: hani nerdeeee?
tv: kareee
i: hayır öğretmenim ben ilkokulu bitireli çok oldu amaaa
tv: merhabaaa
i: kimsin sennnnn ühühühüh
tv: kareee
i: allahım nedir bu işkence
tv: pembeeee
...
...
...
i: kapat ulan televizyonu eşşoğlueşşekkk, yok sana teletubbie meletubbie, otur tom ve jerry seyret adam gibi!!

bir türlü doldurulamayan ukdeler

devedikeni
ukde listesinde günlerce, belki haftalarca bekleyen fakat hiç bir yazarın bir kelime dahi yazamadığı, yazmaya değecek veya bilgi adına açıklayıcı birşeyler katacağı hiç bir datasının olamadığı ukdelerdir. ukde dolduran bilgiçler ukde listesine her girdiklerinde o ukdeyi gorur ve iç geçirirler. bir gun o ukdenin orada bulunmadığını görmek, o ukdenin artık dolduğunu görmek, yeni ukdelere yol açıldığına şahit olmak isterler. ve o gün gelir, cesur, bilgili, araştırmacı veya sadece iyi atıcı bir bilgiç çıkar ve o ukde dolar. artık herkes huzur ve mutluluk doludur.

cuma akşamı okul bahçesi hengamesi

devedikeni
tekrar lisede olmak isteme sebeplerinden biridir. cuma günleri son dersin bitiş zili duyulduktan sonra çantanın toplanması ve okul bahçesine çıkılması ile başlayan, okul bahçesinde son derece geyik, haftasonunun gelmiş olması nedeniyle son derece rahat ve mutlu bir şekilde sıraya girilmesi ile devam eden ve müdürün ihtarına bile kulak vermeyecek kadar coşacak şekilde birbirleri ile konuşan bir topluluğun yarattığı hengamedir. kesinlikle mutluluğun tablosudur.

tantuni

devedikeni
istanbuldaki versiyonlarının büyüklükleri 15 cm yi geçmezken mersinde kol kadarını çok daha ucuza yiyebileceğiniz, yanında şalgamı ve acı turşusu ile harikulade olan, düşünürken bile insanın ağzının suyunu akıtan, özleten yiyecek.

kulak memesi kıvamında sıçmak

devedikeni
türk milletinin yemek tarifleri terimler sözlüğünün baştacı olan kulak memesi kıvamının türk insanının hayatının her alanına teşrif etmesi sonucunda ortaya çıkan durumdur. kişi yemek yaparken koştura koştura muftaktan tuvalete varmıştır. işlemlerini gerçekleştirdikten sonra gayrıihtiyari dönüp arkasına sictiktan sonra donup kontrol etmek eylemini gerçekleştirirken biraz ileri gitmiştir. gayet iyiniyetli, yaptığı işin tam ve doğru olmasını amaçlayan bir harekettir, kınanmamalıdır.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol