uraz

arz ve talebi birbirinden ayıramayan ama buna rağmen pişkin pişkin konuşmaktan da geri durmayan
milletvekili ve veya vekillerine sahip parti..

muhalif kesim, akp’nin talebe değil de arz’a yönelik hareketlerde bulunduğunu savunur..
sav’ını, halka dağıtılmış olan kömürler,nohutlar,şekerler v.s ekleyerek güçlendirir..
ama akp’li milletvekili bu sav’a cevaben,siz şimdi bizim halka dağıttığımız nohutlara, kömürlere mi
göz diktiniz(takıldınız) kıskanıyor musunuz?
biz halka parasını veririz onlar ne isterlerse gider alırlar diye sav’ı destekleyen cümleler gelir muhalif kesimden...
o nohutlar sizin oy aldığınız bölgelerin bakkallarından alınıyor diye cevap gelir akp’li milletvekilinden..

konuşmaların aklımda kaldığı biçimi bu şekilde idi.. muhalif kesim,siz halka kendi vermek istediğinizi veriyorsunuz
ama halk ne istiyor? buna göre hareket etmiyorsunuz demek istemiştir heralde... biz ise,halka bunun parasını veririz kendileri giderler ne isterlerse alırlar,demek istemiştir heralde..
akp’li milletvekili ise halen daha, verilmiş nohutların nerden alındığı,kıskanılıp kıskanılmadığı mevzusu ile ilgileniyor..
mecliste yan yana oturacağı milletvekili arkadaşı ya da değil,aynı partiden ya da değil, vekildaş ya da değil herneise denilen insanla bile anlaşamazken biz, halkla nasıl anlaşacak.
ya da ben mi duyduğumu yanlış anladım.. evet aslında ben yanlış anladım çünkü meclise 325 milletvekili yollayarak doğru anladığını düşünen bir dünya insan var demek ki..

aslında sandığımız kadar özgür olmadıklarını,uçabilmeyi en büyük özgürlük belki de dünyadaki "en güzel şey bu şey" olmadığını,bir parça ekmekle yüzlerine vuruyor olmamızı gizlemektir onları beslemek için ekmek atmak..
zira onlar da bir parça ekmek yemeye muhtaçtırlar kanatlanıp uçabilseler bile.

uzaylıların türkçe konuşuyor olması,türklerin de uzaylıca konuşmasına engel değildir..
acaba uzaylılar yuri gagarini gördüklerinde tıpkı biz dünyalı türkler gibi onlar da kendi aralarında " yuri gagarin yuri kim tutar seni" şeklindeki espriye bile benzemeyen bu cümleyi kurmuşlar mıdır..

mesela şöyle olabilir: birisi çıkar, der ki: bana bir şey yaz,tersten okununca da aynı olsun. cevaben hemen: anastas mum satsana. dersiniz.. iyi de anastas ne laannn..

bu herkes tarafından bilinen bir şeydir,sevişince gider bu.
bir anne kızlık soyadına bir de kızlık zarına ne düşkün bir milletiz anasını satayım.

aklıma bir tane daha geldi baktım baktım bulamadım .

canına okuduğunu belli etmeye kasan bilgiç modeli

ne güzel lan belaltı muhabbetine bile girmiyoruz direk konuya giriyoruz anasını satayım. diye düşünen ya da erkek erkeğe muhabbetlerde fikrini alenen söyleyen erkek modelidir.

-alo cihangir abi elinde ne tür kızlar var.
-sarışın esmer çin japon zenci haa bir tane daha var ama onun da belden üstü yok.
-kaç para?
-sana 100 olur koçum
-ben de 50 var cihangir abi. o zaman ben belden üstü olmayan kızı alayım üstü kalsın.

insan kesti mi ayaklarını yerden,düşünce canının yandığını hissetmemeli
değmeli yani göze aldıklarına.

ben düşerken bir el tuttu beni, çekti yukarı sandım ama göründüğü gibi değilmiş işte.
aslında ben düşenin elini tutuvermişim, birlikte çıkmışız dipten, karanlıktan aydınlığa.
şimdi yüküm çok daha ağır;
düşersem düşecek,düşerse düşeceğim.

benim için fotoğraflar,sessiz anlatım biçimi,onlar benim sessiz arkadaşlarım.
sesleri de ekleyebilseydim çektiğim kareler sadece benim hayal ettiklerimi yansıtırdı.
ben bu anı çekiyorum ve ölümsüzleştiriyorum.
yaşayarak da bir kısmını özelime hapsediyorum; bazen beynime , bazen kalbime.
demem o ki ; sessizler,çünkü sesleri izleyenler eklemeli,herkes farklı şeyler hissedebilmeli ve hayal etmeli...

büyümek istemiyorum ki ben. çocuk kalmak istiyorum.
insan büyüdükce üzüntülerde büyüyor.
hiçbirşey çocukken ki kadar saf , temiz , masum olmuyor.
hayat dişlerini bir geçirdi mi insana canını yakmadan bırakmıyor.
ama pes etmek yok daha yaşanacak çok şey var.
acılar büyütüyor insanı,hep mutlu olsak özlemeyiz değer vermeyiz belki de.
neyi yaşamak istiyorsanız yaşayın ömür dediğimiz, doğumla ölüm arasındaki zaman.
ne kadardır bilinmez uzun mudur kısa mıdır ?
dün bitmiştir, silinmez, tecrübe kazandırır.
yarına yetişmeye çalışırken an’ı kaçırmamalı bence, çünkü yarını görecek miyiz bilinmez.
bugünü yaşamalı kırmadan,kırılmadan...

-amerika’da yapılan araştırmalara göre kadınlar büyük şeylerden hoşlanırlarmış. siz de büyük olsun ister misiniz?-
internet kullanan herkes( kadın erkek,genç yaşlı v.s) bu reklama bir şekilde rastlamıştır,şimdi bu reklamdan yola çıkarakta soruyorum şeyime: 5 6 santim daha büyüyünce ne olacasın? aynı firma bakalım da senin için kazı çalışmaları da yapıyor mu.

solmuş bir çiçeğin saksı gibi olmasından bin kat daha güzel bir durumdur canlı bir çiçeğin seksi olması.
ee tabi çiçeğin seksi olunca sulamak isteyenler de çok olur.

con verseydi pası ne goller atardık amk.

"doğumla ölüm arasındaki o bilinmeyen bölgede zamanın beni sancıya mıhladığı yerdeyim" demişti zamanında üstad; işte cümlede geçen "sancıdır" ölümün başlangıcı.

bir gün bir yerlerde başımıza buda düşerse eğer,"bu da mı başıma gelecekti" demek yerine "buda mı başıma gelecekti" demek daha doğru olur zannımca.

-nere len bu saatte?
-abim çok hasta hastaneye gidiyoruz.
-ee sordunuz mu hasta neye gitmek istiyor..

futbolda, kafası çalışanlarda daha sık görülen durum.

bu takım 3 maçta yirmi gol yir mi?
yir yir
ee oldu o zaman.

sabah akşam komşusunu düdükleme hayalleriyle koşuşturup da hiçbir şekilde randıman alamayan bünyenin, gece gündüz eli boş şekilde eve girip çıkmaktan gına gelmesiyle söylediği sözdür.. iyi tarafından bakıldığında,sabah akşam eve girip çıkamasak da komşumuza girip çıkarız.